Geçen haftanın bizi meşgul eden konularından biri de 14 Temmuz'da Radikal gazetesinin alınmamasını protesto etmek oldu. Aslında sadece Radikal değil; aynı gün başka....

Geçen haftanın bizi meşgul eden konularından biri de 14 Temmuz'da Radikal gazetesinin alınmamasını protesto etmek oldu. Aslında sadece Radikal değil; aynı gün başka iki gazete ve üç tv istasyonu daha protesto edildi. Birbirinden rezil yayınlar yapan onlarca radyo varken; magazincilik adına iğrenç bir mesleki bozulma örneği gösteren gazeteler varken; dini hurafe ve töre safsatalarını haber malzemesi sayan gazeteler varken, vd. Demek ki, yaygın medyada bir çürüme var. Bu protesto edilmiyor da Radikal gazetesi protesto ediliyor. Niye? İşten çıkartılan 41 meslektaşım adına...

Devam edelim. Milliyet Okur Temsilcisi'nin açıkladığına göre bir süredir intihar haberleri vermiyorlar. Özellikle Güney Doğu'da 'töre' bahanesinin zorladığı genç kızların intiharı haberleri verilmiyor bu gazetede. İyi bir tutum. Ama Milliyet'in yayımlandığı grubunun 'amiral' gazetesi Hürriyet, ikinci ve üçüncü sayfalarında bu tür haberleri baş tacı yapıyor. Yetmiyor her türden cinayet, tecavüz, intihar ve -gerçek olan/olmayan- her türden taciz haberini yayımlamakta beis görmüyor... Peki, bu konularda okurların özel bir tutumu var mı? Var. Gazetenin bu sayfalarına bakmadan geçiyorlar. Yani, ilkeli okurların; protestocu okurların ve hasbelkader demokratik muhalefetin sesi olmayan çalışan gazeteleri bilen ve okuyan okurların önemli kesimi bu türden yaygın medyayı da takip ediyor ve ilgili sayfaları es geçiyor. Bu tutumu değerli bulmuyorum. Gazetelerin düzenli ve kampanyalarla desteklenen biçimiyle cezalandırılmasını benimsemiyorum. Satın almazsınız, cezalandırılmış olurlar. Satın almaz, üzerine gruba (gazeteye) yazılar yazarsınız; sıkı bir okur takibi yaparsınız, durumu kavrarlar. İtirazınızın zaten gazete almayı bilmeyen, okumayan ve bu konuda zerre kadar niyeti ve gayreti olmayan okurlar/potansiyel okurlar üzerinde kötü etki yapacağını düşünün.

Biraz çetrefil bir mesele! Çünkü Radikal'den atılanlar belki de uzunca bir süreliğine işsiz kaldılar. Solcu olanları vardı aralarında. Böyle tabir edenler de var çünkü. Oysa, kalan meslektaşlar arasında da sağlam solcular var. Hâlâ çalışıyorlar. Hrant'ın katli sırasında en sahici tutumu gösteren gazetelerden biri olmuştu Radikal. Çeteler meselesine en sistematik ve sürekli haber yapan gazetelerin başında gelmişti Radikal. Seçim süreci içinde(yken) iddialı partiler ve adayların bildirgelerini kıyaslamalı biçimiyle irdeleyen gazete de Radikal'di... İpe sapa gelmez yazılar yazan -eski politikacı- sağcı yazarları olsa bile... Berkan'ın gel-gitli yönetim politikalarına rağmen... Mesele, Sabah'ta boy veren sendikalaşma meselesi. Doğan Grubu sendika sevmez. Koç'la olan münasebetin izdüşümüdür. Sendikalı, örgütlü insanı istemezler. Sendikalı, örgütlü olmayı unutan ve aklına dahi getirmeyen meslektaşlarım iyi düşünmeli. Sonuçları acı oluyor...

Bir özel bilgi; yan sütunlarda okurlarımızdan Şenol Gül'ün mektubunda ele alınıyor... BirGün niye az satıyor; neden tirajı düşüyor ve gerçek nedir? Önemli bir çıkarsama yapabileceğiz gibi.

NALINCI KESERİ GİBİ OLMAZ!

Okurlarımız geçen haftaki bir manşetimizi eleştirdi. 14 yaşındaki bir çocuğun 'OKS başarısızlığının' intihara sürüklediği yolundaki alt başlığı ve kocaman ve yüzünün net görünen fotoğrafı nedeniyle ciddi eleştiri aldık. Haklılar. Eğitim sistemine olan eleştirileri bir çocuğun intiharı üzerinden verme çabası geri tepti. İlkesel olarak bu tür haberlerin fotoğraflarını da 'ayan beyan' koymama kararımıza karşın. Bir tutulma yaşandı. Herkes üzgün ve pişman diyelim; bu konuda dersler üzerine konuşuldu diyelim, geçelim...

BİRİNCİ SAYFA ÜZERİNE...

İnternet sayfamızda soldaki sekmelerin diplerinde bir yerlerde, "Nasıl Bir Gazete?" başlığı var. Bu uzunca ve çok değerli 'manifesto'nun bir bölümü de sayfalarımıza ayrılmış durumda. Nasıl olmalıyız? Birinci sayfamıza ilişkin yazılanlar şöyle: "BirGün'ün birinci sayfası, popüler gazete-kaliteli/fikir gazetesi bölümünde tartışılan anlayış çerçevesinde popüler gazete teknikleri kullanılarak hazırlanacak, fotoğraf ve renk kullanımından kaçınılmayacaktır. Ancak, birinci sayfada en çarpıcı biçimde sunulan haberler, haberin devamında ve içeride bütün boyutlarıyla ve ciddi gazetelerin titizliğiyle verilecektir.

Birinci sayfa, önemli haberin abur cubur haberler arasına saklandığı değil, bağıra bağıra öne çıkarıldığı sayfalar olacaktır. Hükümet Irak'a asker gönderme kararı almışsa (6.10.2003), dünyanın önemli kanalları (BBC) bunu ana haber bülteninde birinci haber olarak geniş bir dosya halinde işliyor ama Türkiye'nin büyük (!) gazeteleri koca manşetlerle öne çıkardıkları "Savcı, cesetleri cinayet yerinde kontrol etmedi" (Hürriyet, 7.10.2003) haberlerinin altında minicik görüyorlarsa, burada ciddi bir habercilik sorunu var demektir. BirGün'ün birinci sayfaları "gerçek haber"in saklandığı değil, en çarpıcı şekilde sunulduğu bir vitrin olacaktır.