Devletin kiracı olduğu, hasta garantisi verdiği şehir hastanelerine ilişkin hukuki mücadeleleri yürüten Avukat Özgür Erbaş, “Şehir Hastaneleri Altı Kaval Üstü Şişhane” kitabını ve şehir hastanesi gerçeklerini BirGün’e anlattı.

Rant ve talan hastaneleri

İsmail ARI

Türkiye’de ilk şehir hastanesi ihalesi tam 10 yıl önce, 2011’de Kayseri Şehir Hastanesi için yapıldı. İlk şehir hastanesi projesinde de bir skandala imza atıldı ve şehir hastanesi bataklık olan bir araziye yıllarca beton dökülerek inşa edilebildi. Skandallar zincirinin ardından hastane ancak 2018 yılında açılabildi.
Geçtiğimiz günlerde de Türk Tabipleri Birliği (TTB) adına şehir hastanelerine ilişkin hukuki süreçleri yürüten Avukat Özgür Erbaş’ın okurla buluşan ve şehir hastaneleri gerçeğini gözler önüne seren “Şehir Hastaneleri Altı Kaval Üstü Şişhane” isimli kitabı yayımlandı. Sağlık Bakanlığı kitap yayımlandıktan kısa bir süre sonra mali tablolarından şehir hastaneleri ile ilgili ödeme bilgilerini çıkararak yapılan ödemeleri gizledi.

BirGün’ün soruları yanıtlayarak kitabını ve şehir hastaneleri gerçeğini anlatan Erbaş, TTB’nin açtığı davalar sayesinde şehir hastanesi gerçeklerinin ortaya çıktığını belirtti. Erbaş, “Şehir hastanelerine yapılan ödemelerle memleketin tamamına hekimler ve hastalar için uygun ortamlar sağlayan aile hekimliği merkezleri, hastaneler yapılır ve hatta belki rahat rahat aşı da alabilirdik” ifadelerini de kullandı.


TEMELİ 90’LI YILLARDA ATILDI

► Kitabınızda şehir hastanelerinin altyapısını oluşturan Kamu Özel İşbirliği modelinin temelinin AKP döneminden önce atıldığını anlıyoruz. Şehir hastanelerinin temeli 90’lı yıllarının sonunda atıldı diyebilir miyiz?
Kamu-özel ortaklığı aslında yap-işlet-devret ve benzeri tüm ismi değişen ama özü aynı kalan hatta giderek daha karmaşık hal alan özelleştirme türlerinin şemsiye adı. 1990’lı yıllarda enerji alanındaki uygulamalarla başlayan model giderek yaygınlaştı ve sıra sağlığa geldi.

GERÇEK TTB’NİN DAVALARIYLA ORTAYA ÇIKTI

► Kitabınızda şehir hastanelerinin ihale süreçlerinde de oldukça karmaşık bir yol izlendiğini, çok sayıda usulsüzlük yapıldığını anlatıyorsunuz. Şehir hastanelerinin ihale süreçlerini kısaca özetler misiniz? Bu karmaşık ihale süreçlerini neye benzetiyorsunuz?
TTB’nin açtığı davalar sayesinde ortaya çıkan gerçeklerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün kime sorsanız söyleyivereceği yüzde 70 hasta yatağı doluluğu garantisi, mevcut hastanelerin kapatılacağı, şirketlere dövize ve enflasyona göre güncellenen kira garantisi verildiği ve tabii Sağlık Bakanlığı’nın bu hastanelerin kiracısı olduğu bu davalar sayesinde ortaya çıktı. Böylelikle ihale belgesine göre adı entegre sağlık kampüsü bugünkü adıyla şehir hastanelerinin kimin yararına olduğu veya nitelikli bir sağlık hizmeti için yapılıp yapılmadığı en başından ortaya çıkabildi. Hatta ihale bedellerinin ilk tutarları da öğrenildi ki İngiltere’de oranın şehir hastaneleriyle mücadele edenler kira bedellerini yaklaşık 20 yıl sonra öğrenebildiler. Şehir hastanelerine dair hukukla verilen mücadelede Türk Tabipleri Birliği konunun tek başına muhatabı oldu, kararlarına imza atanlar da kendi yargılarıyla kendilerini yargıladılar.

rant-ve-talan-hastaneleri-871577-1.

İHALE YAPILDIĞI TARİHTE KURULU OLMAYAN ŞİRKET

► İhaleye girdiği tarihte resmi olarak kurulmamış bir şirketten de bahsediyorsunuz kitabınızda?

İhale belgelerinden anladığım kadarıyla kamu-özel ortaklığı finansman modelinin uygulamasında Türkiye’den şirketlere inşaat ve hafriyat kalmış. Finansman büyük ölçüde yurtdışı kaynaklı. Teknoloji de bilinen büyük şirketlerden geliyor. İhale yapıldığı tarihte kurulu olmayan şirket mesleki ve teknik yeterlilik ve deneyim koşullarını nasıl aştı bilemiyorum.

NEDEN YARGILAMA YAPILMIYOR?

► Kitabınızda Sayıştay raporlarından da faydalanarak çarpıcı bilgilere yer veriyorsunuz. Bataklığa inşa edilen şehir hastanesinden tutun da kaybolan tıbbi cihazlara kadar... Sayıştay denetçileri tarafından da tespit edilen usulsüzlüklere ilişkin neden bir adım atılmıyor? Bu şirketler neden korunuyor?

Sayıştay hesap mahkemesi sıfatıyla yargılama yaparken kendi tabirleriyle kuruşlandırabildikleri yani parasal olarak açıklayabilinen işlerin peşine düşüyor. Bildiğiniz gibi Sayıştay raporlarında denetim görüşüne esas olanlar ve olmayanlar diye ikiye bölünür metinler. Basında da çokça yer alan usulsüzlükler veya aksaklıklar diyelim genelde denetim görüşüne esas olmayan bölümdedir. Sayıştay esas olarak şehir hastanelerine yapılan harcamanın usulüne uygun muhasebeleştirilmemesinden söz ediyor. Kamu zararına dair yargılama yetkisi olan tek kurum Sayıştay ve Türk Tabipleri Birliği de suç duyurusunda bulunmuştu, ama bugüne dek bir yanıt gelmedi. O alana hakim değilim, ama kendi tespitlerinin epeyi kuruşlandırılabilir aksaklıklar. Neden yargılama yapılmıyor, başvuruları oldu mu, soruşturmaları var mı bunların yanıtı kendilerinde elbette.

rant-ve-talan-hastaneleri-871578-1.

AŞI ALABİLİR, HASTANE YAPABİLİRDİK

► Şehir hastaneleri için yapılan ödemelerle neler yapılabilirdi?
Bunun pek çok farklı hesabı yapılabilir hem de dört işlemle. 2011 yılının hesaplarına ve inşaat maliyetlerine göre bin 200 yataklı, kiracılık olmadan, hizmet satın almadan tam donanımlı bir hastane yaklaşık 235 milyon TL’ye yapılabiliyor. 2017’den bugüne kadar şehir hastanelerine yapılan ödeme tutarıyla memleketin tamamına hekimler ve hastalar için uygun ortamlar sağlayan aile hekimliği merkezleri, hastaneler yapılır, belki rahat rahat aşı da alabilirdik. Hatta pandemi döneminde ölen sağlık çalışanları için Covid-19'u meslek hastalığı olarak kabul etmeme ve sağlık çalışanlarına ek ödeme yapmama ayıbından da kurtulurduk. Ben kendi adıma bunlardan gerçekten utanıyorum.

TAŞINMAZLAR AÇILAN DAVALARLA KORUNDU

► Şehir hastanelerinin açılmasıyla farklı kentlerde birçok hastane kapatıldı. Kapatılan şehir hastaneleriyle oluşan kamu zararı tahmini ne kadar? Kapatılan hastanelerin akıbeti nedir?

Kapatılan hastanelerin taşınmazları ihale alan şirketlere otel, AVM, rezidans yapmak üzere devredilmekten TTB’nin açtığı davalar sayesinde korundu ki o davaların en önemli kazanımı da sanırım bu oldu. Sağlık Bakanı binaları koruyacaklarını söyledi gerçi, ama ne yapmayı düşündüklerini açıklamadı. Oldukça geniş katılımlı Hastanelerimizi Açın Platformu da pandeminin bir kere daha gösterdiği doğruya uyulmasını, hastanelerin açılmasını istiyor.

MALİYETİ ARTIRDIĞINI NİHAYET FARK ETMİŞLER

► İktidar bu kadar ısrarcı olduğu kamu özel işbirliği modelinden neden vazgeçti?
İktidar, ısrarını “çatlasanız da patlasanız da yapacağız” diye açıklıyor. Ben kendi adıma bu cümlenin muhatabı olduğumu hiç düşünmedim. Bu işlerden vazgeçildiğinde de açıkça konuşabilmeliyiz, ama neyi niye yaptığını açıklayamayınca neden vazgeçtiğini de açıklamak mümkün olmuyor anlaşılan. Özetle sorunuzun yanıtı bende yok, ama Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ve sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamaya göre kamu-özel ortaklığı finansman modelinin bizzat kendisinin maliyeti artırdığını nihayet fark etmişler.