İlerleme Raporu, Türkiye siyasi arenasındaki Avrupa Birliği tartışmalarını da alevlendirdi. Kopenhag Kriterleri'nin tamamlaması için Türkiye'ye verdiği ödevlerin tamamlanmasını isteyen Avrupa

Uğur BİRYOL

 

İlerleme Raporu, Türkiye siyasi arenasındaki Avrupa Birliği tartışmalarını da alevlendirdi. Kopenhag Kriterleri'nin tamamlaması için Türkiye'ye verdiği ödevlerin tamamlanmasını isteyen Avrupa Birliği Komisyonu'nun sunduğu İlerleme Raporu'na Türkiye'deki Avrupa Birliği taraftarları olumlu gözle bakıp, "Bu iş bitti" derken, parlamento dışındaki siyasi partilerin liderleri, raporun olumlu olduğu ancak birçok yönünün eksik olduğu görüşünü bildirdi. Parlamento dışındaki siyasi parti liderlerinin görüşleri şöyle:

 

Murat Karayalçın (SHP Genel Başkanı):

Türkiye'nin, Kopenhag ölçütlerinin yerine getirdiğinin söylenmesini büyük memnuniyetle karşılıyorum. Ancak bazı kaygılarım var. Türkiye dinsellikten ve etnisiteden arındırılmış bir kamusal alana sahip bulunmuyor. Türkiye'yi bugüne kadar ayakta tutan da bu anlayış oldu. Raporda etnik ve dinsel farklılıkların kamusal alan içinde kurumlaştırılabileceğine ilişkin bazı ifadeler yer alıyor. Bunlar kaygı yaratacak nitelikte. Bir de işgücünün serbest dolaşımının sürekli olarak kaldırılması konusu var. Türkiye bunu hiçbir şekilde kabul etmemeli. İşgücünün serbest dolaşımı için bazı süreler öngörülebilir. 57. Hükümetin Başbakanı Ecevit, "Türkiye'nin süre kısıtlamalarını anlayışla karşılayacağını" ifade etmişti. Ayrıca AB içinde işgücünün serbest dolaşımına belli sürelerle kısıtlamaların getirildiği uygulamalarda görülmüştür. Ancak bunun sürekli biçimde ortadan kaldırılması Türkiye tarafından kabul edilmemeli. Bu iki temel nokta dışında raporu olumlu bulduğumu söyleyebilirim.

 

Filiz Koçali (SDP Genel Başkanı):

Öncelikle işkencenin sistematik olmadığına dair bir yorum var. Oysa bu konuda Türkiye'de faaliyet gösteren kurumlar işkencenin sistematik olduğunu söylüyor. Bunu da yorumlayarak değil BM'nin belli standartlarına göre dile getiriyorlar. Bir de Türkiye'nin en temel meselesi Kürt sorunu. Bu konuda AB ülkeleriyle hükümet arasında bir konsensüs oluşmuş durumda. Yarım saatlik televizyon yayını ve kurslarla sorunu geçiştirmeye çalıştılar. Daha sonra çatışmanın sona erdiği bir dönemde Kongra-Gel, AB tarafından terör örgütleri listesine alındı. Böyle bir anlaşma da sağlandı. Buna da itirazımız var. Bir de zina tartışmalarının gölgesinde kalan TCK'daki düzenlemeler var. Bu yasa muhaliflerin alanını daraltmaya yönelikti. Biz Türkiye'nin AB'ye gideceği yolu çok tehlikeli buluyorduk. Bu yolun muhalifleri özellikle de Kürtleri dağıtacağından endişeliydik. TCK'da da bunun ipuçları var. Neticede iyi bir süreç olmayacağına inanıyoruz.

 

Hayri Kozanoğlu (ÖDP Genel Başkanı):

AB, Türkiye ile bir 'zoraki nişan' gerçekleştirdi. Bu durum bize somut görevler yüklüyor. Öncelikle konjonktürel olarak demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere yönelik AB sürecindeki iyileştirmelere sahip çıkmalı, hukuksal düzenlemelerin uygulamaya geçmesinin takipçisi olmalı, ülkenin iç dinamiklerinin duyarlılıkla daha demokratik, sosyal bir Türkiye talebinin arkasında durmalarını sağlamalıyız. İkincisi emeğin Avrupası, sosyal Avrupa talebine sahip çıkmak adına, Avrupa emekçileri, sosyalistleri, ekolojistleri, feministleri ve savaş karşıtlarıyla birlikte neo-liberal Avrupa'ya karşı 150 yıllık sınıf mücadelesinin ürünü olan sosyal kazanımların korunması, geliştirilmesi ve Türkiye'de uygulanması için 'sosyal bir Avrupa'nın mücadelesini vermeliyiz.

 

Levent Tüzel (EMEP Genel Başkanı):

Raporu hem AB egemenlerinin hem de Türkiye'de demokratikleşmeyi dillerinden düşürmeyenlerin kullanacağı bir rapor olarak görmek gerekir. Hem Prodi'nin "inancınızı kaybetmeyin" hem de Verheugen'in "garanti vermiyoruz" yollu sözleri bu rapor üzerinden kendi iç siyasetlerini, politikalarını sürdüreceğini gösteriyor. Demokrasi mücadelesi verenler, AB'yi tartıştıran çevrenin de uygulamaları izleyeceği sözünde, bu belirlemeyi kullanacakları görülüyor. İşkence, Kürtlerin talepleri, siyasi özgürlükler gibi konularda uygulamaların problem olduğunu biliyoruz. Taraflar bir süre daha bu rapor üzerinden söylemlerini sürdürecek. AB'yi emperyalist bir platform olarak gören, ülkemizdeki demokratikleşme mücadelesini AB üzerinden görmeyen partimiz demokrasinin raporlara sığdırılamayacağına inanıyor.

 

Nazmi Gür (DEHAP Genel Başkan Yardımcısı):

AB tarafından ciddi bir yeşil ışık yakılmasını olumlu buluyorum. Türkiye çok önemli bir hazırlık sürecine başlıyor. Raporda Kürt sorununa daha çok kültürel haklar hususunda yaklaşılmış. Bu demokratik, siyasal çözüm için önemli bir katkı ama yetersiz. Raporda Kürtlerin bir halk olduğu ve onların da hakları olduğu bu biçimiyle kabul edilmezse AB üyesi olunmayacağı teyit ettirilmeliydi. Komisyonun taslağındaki bu öneri daha sonra Dışişleri Bakanı ve Başbakan'ın girişimiyle çıkarılmış. Bunu da kamuoyunun iyi bilmesi gerekiyor. Kürt sorunu açısından bir perspektif konulmuş, ancak tam olarak ifade edilmemiş. Daha cesur girişimlerin olmasını beklerdik. Bunlara yasal garanti tanınmadığı sürece AB hayal olur. Bu sorunu görmezlikten gelmek demektir.

 

TAMAMEN KARŞI OLANLAR VAR

Devlet Bahçeli (MHP Genel Başkanı):

AB, Türkiye'ye karşı samimi değil. AB, Türkiye'yi içine almayı bir türlü kabullenemediğini bir kez daha gösterdi. 'AB'nin Türkiye'nin önüne koyduğu yol, zorluklar ve engebeleri olan, ancak son tahlilde tam üyelik hedefine ulaşılmasını sağlayacak bir yol değil. Bu yol, her manada çıkmaz bir sokak.

 

Mehmet Gültekin (İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı):

Rapor, Lozan Antlaşmasını yok sayıyor. Alevi ve Kürt kökenli yurttaşların azınlık olarak görülmesi, Türkiye'nin Yugoslavya gibi "parçalanma" amacını taşıyor. Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa ülkelerine karşı verilen Kurtuluş Savaşı sonucunda imzalanan Lozan Anlaşması ile kuruldu. Bunu kimse unutmamalı.

 

Mümtaz Soysal (Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı):

Komisyon, beklenenin aksine, tam üyelik görüşmelerinin başlama tarihi konusunda bir öneri ileri sürmekten kaçındı. Dikkat çekici olan daha önceki konsey kararında bulunan "müzakerelerin gecikmeksizin başlaması" türünden bir anlatıma da Komisyon Raporu'nda yer verilmemiş olması. Sayın Başbakan ile yardımcısı Konsey'in toplantı gününe kadar bu konuda çaba gösterileceğini söylüyorsa da, unutmamak gerekir ki, o tarihe kadar AB çevreleri de belirli konularda Türkiye'den önemli ödünler koparmak için çaba gösterecek. Bu bakımdan, Türkiye'yi oyalama ve karşılığında ödün alma biçiminde özetlenebilecek olan eski taktiğin devam etmekte olduğunu söylemek yanlış olmaz.

 

TEMKİNLİ YAKLAŞTILAR

Merkez sağın kilit partilerinden DYP ve ANAP, AB sürecine destek verilmesini, ancak bazı noktalara da dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.

 

Mehmet Ağar (DYP Genel Başkanı):

AB İlerleme Raporu'nu genel hatlarıyla olumlu buluyoruz. Ancak raporda, diğer aday ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'ye karşı ayrımcılık yapıldığını gösteren bazı hususlar var. Türkiye, iktidarı ve muhalefeti ile AB sürecinde ortak bir irade sergiledi. 17 Aralık'ta yapılacak AB Zirvesi'ne kadar Türkiye'nin önünde çok önemli bir zaman dilimi bulunuyor.

 

Nesrin Nas (ANAP Genel Başkanı):

Tüm muhalefet partilerini AB hedefine kilitlenmeye ve bu konuda hükümete yardımcı olmaya davet ediyoruz.