Alevi çalıştayları nihai raporu kapısını özgürlüklere kapamıştır.

Turan ESER
 
Alevi çalıştayları nihai raporu kapısını özgürlüklere kapamıştır. Hükümet,  Alevilerin eşitlik ve hak taleplerini dinlemediğini ve yine bildiğini okuduğu bir nihai rapor hazırlamıştır.  Raporun dili ve tutumunda ileri sürülen çözüm önerleri, devlet ve din ilişkisinde süregelen tektipleştirici ve devlet inancı yaratmada ısrar korunuyor. Raporda her ne kadar kimi bölümlerinde, devletin din ile kurduğu ilişkiye eleştirel bir bakışlara da yer verilmiş olsa da, aslında nihai raporun girişinde yer alan “Alevi sorununun hukuk devleti normlarıyla hiçbir şekilde çelişmeyen bir laiklik anlayışıyla ele alınması ve yeni ayrışma alanlarına yol açmayacak şekilde çözülmesi” olarak belirlenen yöntem ve zeminin kendisi, statükonun demokratikleşmesi değil, devamını güçlendirme hedefinde olduğunu ele veriyor. AKP hükümeti dinci gericiliği besleyen anti laik kamu kurumlarını (Diyanet, zorunlu din dersi, imam hatipler, Kuran kursları, vb) ve kamu ideolojilerini (Sünni Türk İslam Sentezi) güçlendirmeye ve Alevilerin bunların içinde homojenleştirmeyi hedefliyor.
Raporun diğer bir önemli sorunu ise, somut bir adım atmaktan yoksun olmasıdır. Oyalayıcı argümanlara sığınmış, önerilerle dolu, zamana yayılması gerektiğini ifade eden, komisyonlara havale eden bir tutumu benimsemiş olmasıdır. Bu raporun diğer bir tuzağı ise, “Alevi Açılımı” adı altında, siyasal İslamcı cemaatlere kamusal alanda meşruiyet kazandırmak ve devlet eliyle beslenmek hedefi vardır. Zaten rapor siyasal İslamcı cemaatlerin “yasal bir statüye sahip olmayan bu yapılanmaların önündeki engellerin kaldırılması” gereğine vurgu yapıyor. Bu ciddi bir tuzaktır.   
AKP hükümeti inanç özgürlüğünü evrensel hukuk normları çerçevesinde çözmek istemiyor. Zorunlu din dersinin kaldırılmasına ilişkin AİHM kararı yerine, Aleviliği mevcut din dersi içinde Sünnileştirmeyi hedefliyor. Çünkü şu an MEB elinde bulunan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabında ele alınan Alevilik anlayışı, Alevileri ifade etmekten çok uzaktır.
Ayrıca gericilik, ayrımcılık üreten, anti demokratik ve laik kurum olan Diyanet’tin hizmetlerinden Alevilerinde yararlanma hakkı olduğu ifade etmek, karşılığı olmayan bir beklentidir. Çünkü Diyanetin varlığı, din anlayışı, felsefesi, bürokrasisi Aleviliğe ve Aleviler yabancıdır, uzaktır. Bu kurum Türkiye’nin bugününü karartan, devlet adına dindarlık, asimilasyon ve gericilik üretim merkez haline gelmiştir. Alevilerin bu merkezin hizmetinde yararlanması toplumsal ve kültürel olarak mümkün değildir. Fakat AKP kendi çakma Alevilerinde “hizmet alacak” birkaç yol düşkünü bulabilir.
Rapor, cemevlerine yönelik devletin hukuksal ayrımcılık uygulamasına son verecek bir iradeden yoksundur. Alevi köylerine zorla cami yapımının engellenmesine dair bir fikri yoktur. Rapor, 35 insanın vahşice yakıldığı otelin kamulaştırılmasını ve kapısına bir tabela asılmasını öngörüyor ancak Alevilerin tarihsel yüzleşmenin bir girişimi adına müze olması talebine itiraz ediyor.
AKP’NİN RAPORU GERÇEK AÇILIMI GİZLİYOR
1) Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu meclisten geçti.
2) Sağlık sistemi Aile hekimliği üzerinden piyasalaşırken, din ve inanç özgürlüğü ise Aile İmamlığı üzerinde dinsel tahakküm kurma mekanizmasına dönüştürüldü.
3) 55 bin okul yerine, 90 bin cami bulunuyor.
4) 3 bini geçmeyen Kuran kursu sayısı,  AKP'yle 10 bine ulaştı.
5) Cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin siyasal ve ekonomik alandaki güçlenmesine katkı sunuldu.
6) AKP kendi Alevisini yaratma çabasına hız verdi.
7) İmam hatiplere daha fazla avantaj sağlanmaya başlandı.
8) İlahiyat fakültelerinin sayısı iki katına, öğrenci kontenjan sayısı 3 katına çıktı.
9) Zorunlu din dersinin AİHM ve iç hukuka aykırılığını düzeltmek yerine, ikinci din dersi hazırlığı yapıldı.
10) 2010 Temmuz’unda SHÇEK (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu) mevzuatını değiştirerek “Ünvan Değişikliği Sınavı” adı altında imamların yönetici olmalarını sağladı. Huzur Evlerinin kapısını tarikatlara ve cemaatlere açtı.
11) Sağlık Bakanlığı "Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik" ile etik kuruluna ilahiyatçıların atanmasını karara bağladı.
12) Milli Eğitim Bakanlığı, İl ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini Din dersi öğretmelerini ve İlahiyatçılarla doldurmayı tamamladı.
13) İçişleri Bakanlığı, imamlık eğitimi alan bürokratlardan vali atıyordur. 81 valinin her 7’sinden biri imamlık eğitimi almıştır. 12 valide doğrudan imam hatip mezunudur.
14) Diyanet İşleri Başkanlığı, “Alevileri tehdit” olarak gören, resmi belgeleri internet sayfaları koyabiliyordu.
AKP çözümünde demokratik ve hukuksal zemini değil, “bir insanlık suçu olan asimilasyonu” tercih etmiştir.  Yani eski resmi ideoloji ile yeni resmi ideolojinin sorun çözme yaklaşımında, esasen bir fark yoktur. İnkar ve tekçilik, politik bir tercih olarak, AKP’nin fıtratında zaten var. Aleviler çözüm için, “siyasal”, “hukuk” ve “demokrasi” zeminini tarif etmektedir. Yurttaşlık haklarının eşitlenmesi ve güçlendirilmesi talebidir. AKP iradesini siyasal İslamcı referanslara ve kaynaklara teslim ettiğinden, laiklik, cumhuriyet, sosyal devlet, çağdaş evrensel hukuk normları ve demokrasiyle barışmaya yanaşmıyor.

Alevi Çalıştayları Raporu

Alevİ çalıştaylarının nihai raporu dün açıklandı. "Alevi Çalıştayları Nihai Rapor" adını taşıyan rapor, "bağlam ve konsept", "referans ve sabiteler", “kimlik sorunları" ile "değerlendirme ve öneriler" olmak üzere 4 bölümden oluşuyor.
İlk bölümde, Alevi çalıştayların hangi konseptte yapıldığı değerlendirilirken, ikinci bölümde Aleviliğin tarihsel geçmişi ele alındı. Üçüncü bölümde Alevilerin bugün yaşadığı kimlik sorunlarının, Alevilikten ve Alevilerden kaynaklanan boyutlarıyla devlet, sosyo kültürel yapı, gelenek ve modernleşmeden beslenen yanları sorgulandı. Son bölümde de kamuoyuna yansıyan haliyle sorunlar sıralanarak, çözüm yolları arandı.
Alevilerin 70’li yıllardan sonra yaşadıkları katliamlara değinilen raporda, "İlgili taraflar ve genel kamuoyu, söz konusu çatışmaların ancak provokasyonla gerçekleştirilebilmiş olabileceğinden emindir. Taraflar arasında iyimserliği güçlendiren biricik tema, Alevi ve Sünnilerin kendi hayatlarında ve karşılaşmalarında yaşadıkları tüm sorunlara rağmen hiçbir çatışma beklentisi içinde olmamalarıdır" görüşüne yer verildi.
‘ALEVİLERİN İNANÇ ALANI NET DEĞİL’
Aleviliği tanımlama görevinin Alevilerin sorumluluğunda olduğu belirtilen raporda, bu kapsamda Alevilerin de kendi yükümlülüklerini yerine getirerek, inanç alanlarını tam bir netlik içinde ortaya koymaları gerekliliği üzerinde duruldu.
DİYANETLE EL ELE...
Raporda, Alevilerin de Diyanet İşleri Başkanlığının sunduğu hizmetlerden yararlanma hakkına sahip olduğu belirtilerek, “Konunun siyasallaşmış olması soğukkanlı şekilde ele alınmasını zorlaştırmaktadır. Diyanet’in üst İslam söylemi konusundaki bilinen hassasiyetlerin takipçisi olmaktan yılmaması gerekir” değerlendirilmesinde bulunuldu.
Zorunlu din dersleriyle ilgili anayasal bir düzenleme yapılmasının şart olduğu belirtilen raporda, bu dersin diğer derslerle aynı statüde tanımlanması önerildi. Ancak raporda, mevcut din derslerinin, tüm inanç alanlarına eşit mesafede olacak şekilde yeniden düzenlenmesi tavsiye edildi. Raporda, din derslerinde Alevilikle ilgili bölümlerin bulunması gerektiği ve bunların belirleyicilik hakkının Alevi toplumuna verilmesi gerektiği de önerildi.
MADIMAK MÜZE DEĞİL...
Madımak Katliamı'na da değinilen raporda, kamulaştırılan Madımak Oteli’nin bir bölümünün, yaşamını yitirenlerin anısını hatırlatacak şekilde düzenlenmesi önerildi. Raporda, bina girişine katledilenlerin isimlerinin yer aldığı ve şu ifadeler bulunan bir pano asılması önerildi: "Ortak acı hatırası, sağduyu ve sevgi yoksunluğunun çok acı verici olaylarından birisi 2 Temmuz 1993’te burada yer alan Madımak Oteli’nde yaşanmıştır. Bu acı olayın kurbanlarının adlarını, diğer bütün sevgisizlik kurbanlarıyla birlikte, ortak ve derin bir acıyla ve rahmetle anıyoruz."
Alevilerin belli sorun ve taleplerinin ele alınıp değerlendirmesini amaçlayan ve 7 etaptan oluşan Alevi
Çalıştaylarının ilki, 3-4 Haziran 2009’da sonuncusu ise 28-30 Ocak 2010’da gerçekleştirilmişti.