Reha! Bir senedir muazzam eksiksin, müthiş eksiksin. Eksi değil eksiksin. Çünkü eksiksin ama artısın; eksikliğinle de...

Reha! Bir senedir muazzam eksiksin, müthiş eksiksin. Eksi değil eksiksin. Çünkü eksiksin ama artısın; eksikliğinle de, bak şimdi, yine varsın. Sana bu satırları balkondan, gökyüzündeki yıldızlarla birlikte yazıyorum. Hava henüz tam kararmış değil. Gökyüzünde Bayrak kanununa aykırı bir görüntü var. Sola bakan bir hilal ve onun önünde değil ardında ve biraz altında bir yıldız. Ya işte böyle, yine yıldız muhabbeti! N'edeyim bana en uzak, en çok uzak onlar ve zaten hiçbir riyakâr yakınlığa tahammülüm yok şu sıralar. Üstelik bana çok uzak olduklarından, haklarında atsam tutsam, gıyaplarında konuşsam umursamazlar, duymazlar. Ama yerin kulağı var. Gezegene ve bilhassa memlekete dair söylediğim her şeyden sorumluyum. Yıldızlar ise sadece uzaktan, geçmişten, yumruklarını sıkarlar.

(...) Beni duyuyor musun Reha? Beni görüyor musun? Görüyorsun-dur ve şu andaki şaşkınlığıma, metafizik ve diyalektik, gülüyorsundur. Sana bunları gittikçe kararmakta olan havada, el yordamıyla yazıyorum; ama şaşkınlığımdan, karanlıkta gözlük taktım, yazmayı öyle sürdürüyorum... "Karanlıkta gözlük takmak" metaforu, haldeki duruma cuk oturuyor işte... Memleketin geleceğinde hem karanlık, hem şaşkınlık var gibi...

(...) Şimdiii! Seninle bu minvalde hasbıhalime bakıp "bu herif hak'katen kafayı yemiş" demezler mi? Desinler. Evet dellendim! Buradayım. Başımı boynumun, ellerimi kollarımın, ayaklarımı bacaklarımın ucunda tutmaktayım. Yüreğim yerli yerinde. Aklım başımda değilmiş kime ne... Ve kimse bilmiyor, bir ben biliyorum: Bir yıldır, bana yılbaşında ve bayramlarda Reha Mağden adresinden (Rana'nın marifetiyle) e-postalar geliyor. Metafizik bir mektuptan, sanal dedikleri âlemden, diyalektik bir dostluk ısıtıyor yüreğimi. Senin eksikliğinle Reha, her yıl, tüm dostların, sevenlerin eksiye geçiyor, ama sen artıdasın. Bak şimdi artı bir yaşındasın. Hâlâ gözüm-sün ve gözümün yaşındasın...

MELİH PEKDEMİR 25 Temmuz 2007 / BirGün