Google Play Store
App Store

Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanmasının ardından muhalefette erkenden ‘her şey yolunda’ havası oluştu. Oysa yurtdışındaki bazı örnekler bu havanın olumsuz sonuçlar doğurduğunu ve rehavete kapılmamak gerektiğini gösteriyor. Siyaset bilimciler muhalefetin şu anki duruma kanmadan, umutsuzluğa kapılmadan yüzünü toplumsal muhalefete dönmesi ve bundan sonraki süreçte çalışmayı kesinlikle bırakmaması gerektiğini ifade etti.

Rehavet de yok umutsuzluk da
Fotoğraf: AA

Mustafa KÖMÜŞ

Millet İttifakı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesinin ardından toplumda bir umut oluştu. Özellikle ittifak dışındaki diğer partilerin de Kılıçdaroğlu’na yeşil ışık yakması bu umudu pekiştirdi. Halkın ve toplumsal muhalefetin baskısıyla İYİ Parti’nin de ittifaka tekrar katılmasıyla seçimin kesin kazanılacağı gibi bir hava oluştu. Ancak dünyadan örnekler bu durumun böyle olmadığını gösteriyor. Son bir yıl içinde Macaristan, Ekvador ve Brezilya’da gerçekleşen seçimler, 14 Mayıs’ta AKP’ye karşı kazanmak için çok çalışmanın, toplumsal muhalefetin taleplerine kulak vermenin ve seçimi ilk turda kazanmanın önemini gösteriyor. Dolayısıyla ülkenin birçok temel sorunu varken muhalefet de seçimi bugünden kazanmayı garanti görmek yerine bunlara odaklanmalı. Hem ekonomik sorunları hem de halkın laiklik ve kamuculuk başta olmak üzere sorunlarını çözme iradesi göstermeli. Uzmanlara göre seçimi kazanmanın yolu da buradan geçiyor.

SANDIĞA MUTLAKA SAHİP ÇIKILMALI

BirGün Yazarı ve SOL Parti MYK Üyesi Hayri Kozanoğlu bu konuya ilişkin şunları söyledi: “Toplumda muhalefetin kazanması olasılığının yükselmesiyle çok ciddi bir heyecan ve coşku rüzgârı esmeye başladı. Umutlar tazelendi. Bu aslında bütün toplumsal muhalefet güçlerinin harekete geçmesi açısından çok olumlu bir gelişme. Ama öte yandan seçim bugünden kazanılmış gibi bir rehavete kapılmamak gerekiyor. Uzun yılların getirdiği çok önemli bir menfaat ağları, Türkiye özelinde tarikat, cemaat, yandaşlık, bağları var. Bunları çözmek o kadar kolay olmaz. O bakımdan toplumsal muhalefet güçlerinin son ana kadar ellerinden gelen gayreti göstermeleri, sandıklara sahip çıkmaları büyük önem taşıyor.”

Dünyadaki örneklere de değinen Kozanoğlu şunları aktardı: “Brezilya’da Bolsanaro çevresi yolsuzluklara batmış, kadın düşmanı, azınlıklar düşmanı, göçmen düşmanı, Amazon ormanlarını tahrip etmeye dahi göze alan, ekolojik kaygıları hiç olmayan, tam tersine küresel iklim değişikliğini reddeden bir figürdü. Ona rağmen ilk turda Lula'nın kazanması mümkün olmadı. İkinci turda da böyle pespaye bir kişilik dahi yüzde kırk dokuz oranında oy aldı. Benzer bir örnek Ekvador seçimlerinde yaşandı. Solun adayı ilk turda yüzde otuz üç, sağcı aday, yüzde yirmi alabilmişti. Toplumsal muhalefet seçimi nasıl olsa kazandık diye bir rehavet havası içerisine girdi. İlk turda çok sayıda aday vardı. Genel olarak sol, emekten yana adayların bütün enerjilerini birleştirecek bir ittifak da ikinci tur için oluşturulamadı. Kamuoyu araştırmalarının işaret ettiğinin tersine seçimi kaybetti. Daha yakın bilinen bir örnek Macaristan'da. Erdoğan'a benzer otoriter baskıcı sağ popülist bir başkan olan Viktor Orban’a karşı altı muhalefet partisinin birleştiği ittifak seçimi kaybetti. Çünkü inandırıcı bir program ortaya koyamadılar. Çok farklı ideolojilerden gelen bu partiler seçildikten sonra da tutarlı bir yönetim sergileyeceklerine, uyum içerisinde çalışacakları yolunda topluma bir güven veremediler.”

TÜM DİNAMİKLER DİKKATE ALINMALI

Bu örneklerin olumsuzluk çıkmaması gerektiğini ifade eden Kozanoğlu şöyle devam etti: “Tam tersine umutluyum ama bütün toplumsal muhalefet güçlerinin enerjisini bir araya toplayacak, bu dönemde kişisel çıkar hesaplarıyla ciddi hatalar yapmayacak, toplumsal muhalefet kesimlerinin birbirine anlayış ve hoşgörüyle yaklaştığı bir tablo çizilmesi gerekiyor. Yani bu anlamda toplumda önemli bir dinamik olan HDP ve sosyalistleri göz ardı eden bir kurgunun ‘6’lı Masa’yı tekrar bir araya getirdik’ şeklinde düşünülmemesi çok önemli. Siyasetin sadece siyasi partilerle değil, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, feminist hareket, ekolojist hareket benzeri özellikle genç seçmen açısından çok önemli olan damarların da yakalanması çok büyük bir önem taşıyor.”

EKONOMİ VE BAŞKANLIK ODAKLI GİDİLMELİ

Siyaset Bilimci Prof. Dr. İlter Turan ise şunları aktardı: “Yurtdışındaki örneklerden yola çıkarak şunları söyleyebiliriz: şu andaki muhalefet çevresinin kamuoyunda karşılaştığı olumlu tepkilere kapılaraktan seçimi sanki zaferle sonuçlanmış gibi kabul etmesi ve gayretlerini azaltması isabetli bir davranış olmaz. Dolayısıyla adayın belirlenmiş olması bundan sonra yoğun bir seçim kampanyasının başlangıcını teşkil ederse, kazanma şansları da yükselmiş olur. Eğer kazanacaklarına dair bir inanç, muhalefeti rehavete sevk ederse seçim sonuçları beklenmedik bir şekilde tezahür edebilir.”

“Muhalefet bundan sonra mesajlarını güçlü bir şekilde vermeli” diyen Turan şöyle devam etti: “Şu anda iki önemli mesaj alanı var. Bunlardan bir tanesi sistemdeki sorunların önemli bir bölümünün tek adam keyfiliğinden kaynaklanıyor olması ki, bu sistem değişimiyle ilgili bir şey. Fakat ikincisi mutlaka ve mutlaka ön plana çıkarılacak husus iktisadi koşulların bu kadar kötüleşmesinin arkasında şu andaki hükümetin uyguladığı kötü politikaların yattığını ve iktidar değişmesi halinde iktisadi bir iyileşmenin geleceğini ifade etmektir. Fakat bir de sandık güvenliği var. Bu konuda da sürekli hazırlık yapılması ve seçim güvenliğinin sağlanması için her türlü tedbirin alınması lazım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimlerinde iyi teşkilatlanmış ve seçim güvenliğini gözetmekle yükümlü parti kadrolarının sonucu değiştirebileceğini çok yakından gördük. Bu dersten yararlanarak yola devam edilmeli.”

***

Rehavet kaybettirdi

Macaristan’da geçen yıl nisan ayında gerçekleşen seçimlerde popülist sağcı lider karşısında bir araya gelen muhalefet oldukça moral bozucu bir yenilgi aldı. Orban’a karşı içinde aşırı sağcıların ve sosyal demokratların da yer aldığı altı parti ittifak oluşturmuş, karşısına da yine sağdan Peter Marki-Zay aday gösterilmişti. Ancak seçim süreci boyunca ittifak içinde birçok tartışma yaşandı. Sonuç olarak Orban’ın karşısına 6 muhalefet partisi bir araya gelse de toplumsal talepler yerine ‘sağı sağla yenme’ politikasına mahkûm olduğu için seçimden başarısızlıkla çıktı. Orban dağınık muhalefetin karşısında yüzde 54 oy aldı.

Güney Amerika ülkesi Ekvador’da ise seçimleri ilk turda kazanmanın önemini gösteren bir deneyim yaşandı. Ülkede 2021 Nisan’da sonuçlanan seçimlerin ilk turu 7 Şubat’ta gerçekleştirildi. Ülkede ilk turda solcu aday Arauz yüzde 32,7, şu anki devlet başkanı Lasso ise sadece yüzde 19,7 oy aldı. İki aday arasında yaklaşık yüzde 13’lük bir fark oluştu. Üstelik Ekvador’da tıpkı Türkiye gibi ekonomik krizle boğuşuyordu. Herkes ikinci turda Arauz’un ezici bir üstünlükle seçimi kazanmasını bekliyordu. Ancak ikinci turda beklenenin aksine sağcı aday Lasso kazandı. Lasso yüzde 52,5, Arauz yüzde 47,5 oranında oy aldı. Bu seçimde sandığa gitmeyenlerin de önemli rol oynadığı biliniyor. İlk tur seçimlerde solcu adaylara oy veren bazı kesimler sandığa gitmedi. Bu da önümüzdeki seçimler için ders olacak bir deneyim.

Son örnek ise Brezilya. Bugün Türkiye’deki bazı anketlerde olduğu gibi Lula da Silva seçimi ilk turdan ezici bir şekilde kazanacak gibi görünüyordu. Çünkü önceki devlet başkanı Jair Bolsonaro’ya karşı oluşan tepkiler Lula’nın mutlaka kazanmasını sağlayacak izlenimi uyanıyordu. Ancak Erdoğan gibi toplumda karşıtlık yaratmayı başaran Bolsonaro ilk turda yüzde 43,6 oy aldı. İkinci turda ise Lula seçimi kazansa da beklendiği gibi ezici bir üstünlük yerine sadece 50,83 oranında oy aldı. Yine de Lula’ya bu seçimi kazandıran toplumsal taleplere kulak vermesi oldu.