Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne AKP’li Bulu’yu atamasına tepkiler sürüyor. Öğrenci ve öğretim görevlileri, kararı “Demokrasiye müdahale’’ olarak yorumladı. BÜ Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okçabol ise “Artık Türkiye’de üniversite yok” dedi.

Rektör Bulu’nun ataması demokrasiye müdahale

Meral DANYILDIZ

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne daha önce AKP’de birçok görev alan ve 2015’te İstanbul 1’inci Bölge’den milletvekili aday adayı olan Melih Bulu’yu atamasına ilişkin tepkiler sürüyor. Akademisyenler, öğrenciler, milletvekilleri, birçok sendika ve demokratik kitle örgütü kararı protesto ederken atanmış Rektör Melih Bulu ilk açıklamasını yaptı. Kendisini atayan Cumhurbaşkanı’na ve YÖK Başkanı’na teşekkür eden Bulu, “Boğaziçi’nin taraf olmadığı problemlere malzeme yapılması en çok Boğaziçi’ne zarar verir. Unutmayalım ki hepimiz aynı gemideyiz” dedi.

Kararı protesto eden Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenler bugün saat 14.00’de Güney Kampüs önünde bir araya gelecek.


‘KABUL ETMİYORUZ, VAZGEÇMİYORUZ’

Yapılacak eylem öncesinde ortak açıklama yayımlayan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri, “1980’lerin askeri vesayet rejiminden sonra ilk kez üniversitemize kurum dışından bir rektör atandı” dedi. Üniversitenin akademik özerkliğini, bilimsel özgürlüğünü ve demokratik değerlerini açıkça ihlal eden bu uygulamayı kabul etmediklerini belirten öğretim üyeleri, şu ilkelerden vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi: “Üniversitelerde karar alma yetkisinin demokratik yöntemlerle seçilmiş kurullarda ve akademik yöneticilerde olması özerklik için şarttır. Atamayla değil seçimle belirlenmelidir. Üniversitelerin, özerk anayasal kurumlar olarak, akademik programlarını ve araştırma politikalarını öğretim elemanlarınca ve/veya üniversite kurullarınca kararlaştırılarak belirlemesi, bilimsel özgürlüğün ve yaratıcılığın şartlarındandır.”

SESSİZ KALMAYACAĞIZ

Boğaziçi Üniversitesi Türk dili ve edebiyatı öğrencisi Baran Can Ayaz, yaşam alanları olan üniversitelerde antidemokratik, emek, bilim, kadın düşmanı uygulamaların yıllardır sürdüğünü söyledi. Ayaz, şunları dile getirdi: “Bir tek şahsın veya siyasal anlayışın yaşamlarımızın her alanında etkisini göstermesi olarak görüyoruz. Üniversitelerimizin piyasalaşmasına karşı sermayenin çıkarlarından azade kalmasını savunuyoruz. Demokratikleşmeyi, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunuyoruz. Bu sebeple sessiz kalmamız beklenemez.”

KAYYUMA GEÇİT VERMEYECEĞİZ

Asıl meselenin Boğaziçi’nin değerlerine müdahale olduğuna dikkat çeken tarih bölümü öğrencisi Suna Özcan ise “Bu yalnızca görev yapacak rektörü seçme hakkının elimizden alınması değil, Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan tüm değerlere yönelik bir müdahale. Bu bağlamda atanan ve rektörümüz olarak kabul etmeyeceğimiz kişi AKP gericiliğinin, piyasacılığının ve cinsiyetçiliğinin bir temsilcisi olarak özenle belirlenmiş’’ dedi. ‘’Okulumuza hâkim kılmak istedikleri zihniyetin taşıyıcısını kayyum olarak atayıp bir eğitim kurumu değil, ‘fethedilmesi gereken bir kale’ olarak gördükleri Boğaziçi Üniversitesi’ni yıpratmak istiyorlar’’ diyen Özcan, kayyuma geçit vermeyeceklerini vurguladı.

İsmini vermek istemeyen başka bir öğrenci de “Boğaziçi gerçekten demokrasinin savunucusu olan bir okul. Hocalarıyla, memuruyla, güvenlik görevlisine kadar bu değerleri sahiplenen bir okuldu. Bu kaleyi fethetmek Ayasofya kadar önemli olsa gerek. Bu olayı doğrudan kuruma değil, demokratik değerler bütününe saldırı olarak görüyorum” diye konuştu.

BOĞAZİÇİ, İKTİDARI RAHATSIZ EDİYOR

Atamayı BirGün’e değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol, üniversitenin aydınlık penceresinin iktidarı rahatsız ettiğini kaydetti.

Rektör atama sürecinin üniversiteleri AKP üniversitesi yapma girişimi olduğunun altını çizen Okçabol, ‘’Boğaziçi’nin durumu bence farklı. Boğaziçi’nde bir kin davası var gibi geliyor. 2016’daki Barış Bildirisi’nde Cumhurbaşkanı imzacılara hakaret etmişti. YÖK’ü dinleyen üniversiteler akademisyenlerini attı. O süreçte Boğaziçi’nin rektörü, imzacılara sahip çıkmıştı” şeklinde konuştu.

ÜNİVERSİTE KALMADI

Üniversitelerin atanmış rektörleri 2016 Ekim’inden beri içine sindirdiğini belirten Okçabol, tepki koymanın gerekli olduğunu aktararak sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Geçen yıllarda ODTÜ’yü bitirdiler, şimdi sıra Boğaziçi’ne geldi. Artık Boğaziçi’ne Allah rahmet eylesin demek gerekiyor. Hukuk fakültesine ilahiyatçı dekan atıyorlar, eğitim fakültesine eğitimci olmayan dekan atıyorlar. Çok üzülerek söylüyorum, artık Türkiye’de üniversite yok.”

***

İNTİHAL İDDİASI

Bulu'nun hakkında akademik alanda yazdığı makaleyle ilgili intihal (çalıntı) olduğu iddiası da gündeme geldi.

Melih Bulu, Şehir Üniversitesi’nde çalıştığı dönemde 2011 yılında bir makale kaleme aldı. Uluslararası Hakemli Dergi'de yayınlanan makalenin adı "Measuring competitiveness of cities: Turkish experience" (Şehirlerin rekabet gücünü ölçmek: Türkiye deneyimi) idi.

Makalenin 269’uncu sayfasında ise, 2004 yılında 3 araştırmacı tarafından yine Uluslararası Hakemli Dergi'de yayınlanan "The environment and the entrepreneurial city: searching for the urban 'sustainability fix' in Manchester and Leeds (Çevre ve girişimci şehir, Manchester ve Leeds içerisinde kentsel sürdürülebilir çözümünü arıyor)" çalışmasından yaptığı alıntının intihale girdiği öne sürüldü.

DOKTORA TEZİNDE KOPYALA-YAPIŞTIR İDDİASI

Melih Bulu’nun doktora tezi için de aynı iddialar gündeme getirildi. Bulu, araştırmasında, “(Gulati, Nohria ve Zaheer,2004)” şeklinde kaynak belirtiyor. Fakat akademik çalışmalarda doğrudan alıntıların da belirli formatlarda gerçekleşmesi gerekiyor.

***


ODTÜ’DEN ‘YANINIZDAYIZ’ MESAJI

Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Bileşenleri’nden de Boğaziçililere destek geldi. Boğaziçililerin yanında olduklarını ifade eden ODTÜ’lüler, okullarına atanan Verşan Kök ve yönetiminin yaptıklarıyla atanmış rektörlerin iktidarın eli gibi hareket ettiğini gösterdiğini belirtti. Ayrıca, üniversitelerdeki emekçi ve öğrenciler olarak, üniversiteleri dönüştürmeye çalışan iktidara ve yaptıklarına karşı mücadele edeceklerini aktaran ODTÜ Bileşenleri, kayyum-yandaş rektöre geçit vermeyeceklerini vurguladı. Eğitim-Sen’den yapılan açıklamada ise “Üniversitelerin kendi bileşenlerince yönetilmesi ve denetlenmesi fikrini, kamusal finansman ilkesini, iş güvencesi talebimizi ve üniversitenin özgürleşmesini savunmaya devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı.