“Rengârenk ve yeşil bir İstanbul…”

İRFAN AKGÜNDÜZ

İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan için metodolojisi bilinen bir araştırma yapılmış değil. İlçe belediyelerinin bazı hesaplamaları var. Ancak en son 2018 yılında yöneltilen bir soru üzerine İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı kişi başına düşen yeşil alanı kavşaklar ve şevler dahil 5.89 metrekare olarak açıklamıştı.

İstanbul’da kavşakları, şevleri ve refüjleri, dikey bahçe ve yeşil duvarları çıkarırsanız kişi başına düşen yeşil alan en fazla 2.30-3 metrekare civarında kalıyor. Dünya sağlık Örgütü’nün kentler için belirlediği kişi başına en düşük yeşil alan ise 9 metrekare ve İstanbul’un yeşil alanı bunun altında kalıyor. Öte yandan sürdürülebilir şehirleşme ve insan sağlığı açısından bu oranın daha yukarıya çekilmesi gerektiği ise açık.

SEÇİM KAZANDIRAMAYAN PEYZAJ YATIRIMLARI

Yeşil alanlar bu denli yetersizken şehrin farklı yerlerine yerleştirilen bitkiler ise şaşırtıcı. Örneğin; İstanbul’a çevre yollarından veya ana arterlerin birinden girerseniz kavşak ve şevlerde, battıçıktıların duvarlarında yeni teknolojili peyzaj elemanlarıyla yapılmış uygulamalar görürsünüz. Çok renkli ve yeşildir hepsi… Gel gör ki, bu yöntem AKP’ye seçim kazandıramaya yetmedi.

Ancak bu uygulamalar İstanbul’a diğer illerden gelen belediye başkanları ve park bahçe yetkililerinin de dikkatlerini çekti. Şehirlerine döndüklerinde benzer uygulamalar için kolları sıvadılar. İthalatçısı ve uygulamacısı belli olan firmalarla iletişime geçerek “şehri güzel gösteren” uygulamaların ülke düzeyinde yaygınlaşmasını sağladılar. Bu uygulamaların içinde gerçekten maliyeti uygun ve kent mobilyası olarak estetik değeri yüksek çözümler de vardı elbette. Ancak dikey bahçe, yeşil duvar ve çiçekli paneller için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Metrekaresi 1000TL’yi aşabilen dikey bahçe panellerinin uygulaması çok ciddi rakamlara ulaşıyor. Şevlerdeki çim alanların yapımı ve bakımı da başka büyük bir maliyet kalemi oluşturuyordu. Bu uygulamaların bakım ihaleleri medyada haber de olmuştu. Tüm bunlar da hem İstanbul’da hem de diğer şehirlerde büyük bir rant kapısı haline geldi.

Tüm bu peyzaj meselesi aslında bir görüntü yapabilmenin çok da ötesinde olmalı. Küresel iklim krizi veya iklim değişikliği… Adına ne derseniz deyin, bugün dünyanın en yakıcı sorunudur artık. Türkiye’deki yerel yönetimler iklim değişikliği ile mücadelesinin henüz başında ama çevre ve şehircilik bakanlığı 2022 yılına kadar 30 büyükşehir belediyesinin iklim eylem planlarını oluşturmasını öngörüyor. Elbette İBB de iklim eylem planı oluşturan 7 belediye içinde. İklim değişikliği eylem planları kaçınılmaz olarak bir şehrin peyzaj, park, bahçe ve ağaçlandırma yaklaşımlarını kökten değiştirecektir. İBB ve ilgili birimi bu aşamadan sonra “iklim değişikliği eylem planı beni ilgilendirmez ben bildiğimi yaparım” dememeli. İklim değişikliği eylem planları sürecinde peyzaj uygulamaya ilişkin bazı sonuçlar kendiliğinden belirginleşecektir. Örneğin kent içindeki yansıtıcı yüzeylerin büyüklüğü nedeniyle kent içi ısının en az 1 ile 2 derece arasında yükseldiğini, bunun da kentsel ısı adası etkisi yarattığını, ısı adası etkisini azaltmanın yolunun da yansıtıcı yüzeyleri yeşil dokuyla donatmak, çatı bahçeleri yapmak ve ağaç dikmekten geçtiği biliniyor.