Ritimlerin efendisi Manu Katche
Manu Katche

Murat BEŞER

Tarih 05 Ekim 2004, günlerden Salı... 10. Uluslararası Eskişehir Festivali’ne “blues müziğin memleketimizdeki kanaat önderi” sıfatını taktığım, Majör Müzik’in sahibi organizatör Eyüp İblağ’ın davetiyle gitmiştim. Fransız davulcu Manu Katche’yi (Sting’in 2001’deki İstanbul konserinden hatırlayanlar muhakkak olacaktır. Bunu arkada olduğu için saymazsak) ilk kez topluluk lideri olarak Anadolu Üniversitesi Spor Salonu’nda izlemiştim. Nefeslilerde Alex Tassel, tuşlu çalgılarda Franck Avitabile, kontrbasta Gildas Bocle vardı. Tahmin etmek güç değil, ağzım açık izlediğimi; o konserden sonra da çaldığı tüm plaklarda davula kulak kesildiğimi ballandıra ballandıra anlatmaya hacet yok.

Bir sonraki konseri için 12 yıl beklemem gerekmişti. 2016 yılında basçı Richard Bona, piyanist Eric Legnini ve saksofoncu Stefano di Battista ile Santral İstanbul’da çalmıştı. Aralarda bir iki yine gelmiş gitmişti ama onları kaçırmıştım. Şimdi bir kez daha onu izleme fırsatı ayağımıza kadar geldi. Manu Katche 2019 tarihinde çıkardığı “The Scope” albümündeki kadrosuyla burada, 4 Kasım Cuma akşamı Cemal Reşit Rey sahnesinde olacak.

***

Bizim vatandaşların Manu ile tanışması daha ziyade seksenli yıllarda Peter Gabriel ve Sting plakları ile olmuştu. Ancak benim gibi takıntılı bir şekilde plaklardaki müzisyen kadrosunu satır satır okumaya meraklıysanız görmüşsünüzdür, bununla sınırlı değildi; Eurythmics, Jeff Beck, Youssou N’Dour, Joe Satriani, Tori Amos, Tracy Chapman, Simple Minds, Tears For Fears, Paul Young, Nigel Kennedy, Mark Knopfler, Al DiMeola... Hangi plağa el atsanız Manu karşınızda. Hızına rüzgâr bile yetişemiyordu. Dünyanın en çok aranan stüdyo davulcularının başını çekiyordu. Hatta bir ara Çelik albümünde çaldığını gördüğümüzde karikatürlerdeki gibi şapkamız havaya fırlamış; biraz da ne yalan söyleyeyim içimiz burkulmuştu. İşte ondan sonradır ki sıfatı “konsomatris davulcu”ya çıkmıştı. Çelimsiz ince vücuduna oranla büyük kafasının üzerinden eksik olmayan şapkası, koca gözlükleri, eprimiş tişörtü ve kot pantolonuyla çağrılıp da gitmediği, gidip de çalmadığı yer yoktu.

***

Bunları bir yana koyalım, yiğidi öldürdük, şimdi de hakkını verelim. 1958 Fransa doğumlu ama kökleri Afrika Fildişi Sahili’ne uzanan Manu’nun ritim hâkimiyeti Afrikalı köklerine dayanıyor. Kariyerine bir pop davulcusu olarak başladı, ama Alman yapımcı Manfred Eicher’ın efsane plak şirketi ECM Records’un 20 yılına denk gelen etkinlikte Jan Garbarek ve Ravi Shankar’la çaldıktan sonra elit caz davulcuları sınıfına terfi etti. Birilerine göre halen en iyi performansı budur.

Caz müzisyeni oluşu bir kenara, kariyerindeki pop ve rock davulculuğu ayrı bir kenara; ne çalarsa çalsın onun enerjik davul icrası genç davulculara her zaman ilham kaynağı olmuştu. Katıldığı işlerde tüm parçalara imzasını atmıştı. Dinlediğinizde onun çaldığını hemen anlarsınız. Bu nadir müzisyen için “1001 surat” desek yanlış olmaz. Gelenekten güncel müziğe kadar uzanan her kulvarda yeri var. Piyasanın içinde demek de yeterli değil, içinde ama en tepede...

Burada izleyeceğimiz “The Scope” albümünün kadrosunda basta Jerome Regard, gitarda Patrick Manouguian, tuşlu çalgılarda Jim Henderson var. Yani Manu’nun davulunun altı-üstü-önü-arkası, bilhassa yanları çok sağlam. Manu’yu daha önce sahnede canlı görmediyseniz, ayağınıza gelecek bu fırsatı tepmeyin. Ayrıca iyi bir programa sahip olan CRR’in (Kenny Garrett, Soft Machine, Dominic Miller gibi isimleri ağırlamaya hazırlanan) sezonunu da takibe alın.

Not: Salgın nedeniyle çok az konser veren Manu, bizden bir süre sonra Peter Gabriel ile turneye çıkacak.