Romanların adalet arayışı
Michal Mižigár- Nadja Greku
Çekya’nın Teplice şehrinde Stanislav Tomáš adında elleri kelepçeli bir şekilde Roman adamın boynuna diz çöken polis memurunun video görüntüleri yayımlandı. Orijinal video kaldırılmış olsa da, videonun bölümleri çeşitli medya kuruluşları tarafından yayımlanmaya devam etti. Tomáš'ın ölümü ve polisin tutuklama sırasında kullandığı orantısız şiddeti içeren görüntüler, Avrupa'daki Roman topluluklarını haklı olarak öfkelendirdi.
Dünyanın dört bir yanında polislerin uyguladığı bir uygulama olan boyuna diz çökme, son dönemde polis şiddetinin simgesi haline geldi ve polis şiddeti ile ırkçılığın iç içe geçmesi üzerine tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Öte yandan bazı medya kuruluşları ve sivil toplum örgütleri bu tarz olaylarla ilgili haber yaparken, George Floyd Davası ile benzerliklerin altını çiziyor. Fakat hâlâ hayatını kaybeden Tomáš'ın adını anmıyor.
Sivil toplum kuruluşları ve medya, katledilen Tomáš’ın adını vermeden bu olayı haber yapmak için acele ettiler. Romanlar hâlâ acı içindeyken bile isimsiz ve görünmez kalıyorlar. Bunun nedeni ise çok açık: Romanlarla ilgili ırkçı varsayımlar bugüne hala geçerliliğini koruyor.
Stanislav'ın sarhoş olduğu ve şiddet uyguladığı bu sebeple polisin müdahalesi gerektiği iddia ediliyor. Elleri arkasından kelepçeli olmasına rağmen polisin birkaç dakika boyunca boynuna diz çökerek bastırmasının gerekçesi ise belirsizliğini koruyor.
Şüphelinin üzerine diz çökmek, Çek polis yönetmeliğinin izin verdiği bir yöntem, ancak genel olarak uygulanması belirsiz ve yoruma tabi tutuluyor. Fakat Polis yetkilileri diz çökmenin gerekli olup olmadığına, özellikle de şüpheli kelepçeliyken, nasıl karar verdiklerini veya bir polis memurunun hayatını tehlikeye atmadan, bir zanlının üzerine diz çökebileceği maksimum sürenin ne kadar olduğunu henüz açıklamadı. Bu belirsizlikler, artan Roman karşıtı ırkçılığa ek olarak, Roman halkını şu soruları sormaya yöneltti: Romanları içeren polis müdahaleleri söz konusu olduğunda, polis neden bu kadar sert ve şiddet içeren yöntemlere başvuruyor? Polis memurlarının Romanların Roman olmayanlara göre daha tehlikeli olduklarını düşündükleri için mi? Romanların polis yetkilileriyle karşılaştıklarında korku içerisinde hareket ettikleri de varsayılabilir. Romanların kolektif hafızası, devlet zulmü hikâyelerini içeriyor.
POLİS ŞİDDETİNE TEBRİK
Olaya tanık olan Romanların hiçbiri herhangi bir devlet kurumunda tanık olduklarını resmi olarak söylemeye hazır değildi ve konuştukları için karşı hamleden korktuklarını belirttiler.
Olayın ve George Floyd’un öldürülmesi karşılaştırıldıktan sonra polis tarafından, Stanislav Tomáš’ın tutuklanmadan önceki hali olduğu iddia edilen uyuşturucu etkisinde sinirli bir adamın videosu yayımlandı. Tomáš’ın kardeşi Simona Tomášova, videodaki adamın fiziksel özelliklerinin kardeşiyle uyuşmadığını söyledi. Ayrıca, polis memurunun Tomáš'ın boynuna diz çöktüğü orijinal videoda Tomáš'ı altı dakika sonra hareketsiz olarak yattığı görünüyor olması Roman halkının Tomáš'ın bu hareket sebebiyle öldüğüne ikna olmasına sebep veriyor. Ancak polis bunu reddediyor. Tomáš'ın uyuşturucu kullanımının neden olduğu kalp hasarı nedeniyle ambulansta öldüğünü iddia eden polis, boyuna bastırmanın akciğer fonksiyonlarını zedeleyeceği konusundaki sorulara cevap vermiyor. Tomás’ın ailesi Çek polisine karşı şikayette bulundu.
Romanlar ve devlet yetkilileri arasındaki güven eksikliği, Romanlara yönelik geçmişteki kötü muamele ve sürekli zulmün bir sonucudur. Avrupa Birliği’ne (AB) katıldıktan sonraki dönemde bile Roman çocuklara yönelik şakalara, devlet yetkilileri tarafından Romanların haklara ihlal edilmesine tanık olunmuştu. Bunlar Roman halkının insan haklarının ihlal edildiğinin ve Romanların karalanmaya devam edildiğinin göstergesidir. Bir başka örnek olarak, Başkan Miloš Zeman gibi önde gelen siyasi isimlerin Romanların tembel olduğunu iddia etmesiyle kamusal söylemin bir parçası haline geldi. Polis orantısız şiddeti, şu anda Romanların haklarını ihlal eden birçok ırkçı uygulamadan sadece biri.
İçişleri Bakanı Jan Hamáček, polis teşkilatına desteğini ifade ederek, Tomaš'ın sarhoş olduğunu ve yasaları ihlal ettiğini vurguladı ve ayrıca Çek polisinin eylemlerinin Çekya dünyanın en güvenli ülkelerinden biri haline getirdiğini de sözlerine ekledi. Başbakan Andrej Babiš ise Tomáš'ın saldırgan olduğunu ve düzgün bir insanın bu duruma düşmeyeceğini vurgularken, polis güçlerini kolay olmadığını ifade ettiği çalışmalarından dolayı tebrik etti. Bu ifadeler Çek toplumuna sosyal ve ekonomik güvenlik getirmek amacıyla sözde asi Romanları disipline etme politikasının devam ettiğini gösteriyor.
Romanların ‘öteki’ olarak algılandığı ve hukukun üstünlüğüne tehdit olarak gösterildiği bir toplumda, politikacılar, halk oylamasını güvence altına almak için Roman karşıtı açıklamalardan çekinmiyorlar. Bu sonbaharda yaklaşan seçimler göz önüne alındığında, popülizm yükselişte ve bu da Roman kökenli Çek yurttaşları için devlet yetkililerinin himayesi altında yapısal, gündelik ırkçılığa daha fazla maruz kalmak anlamına geliyor.
MÜNFERİT DEĞİL
Çek devlet yetkilileri, bu ve benzeri vakaları Romanların neden olduğu münferit olaylar olarak adlandırmayı bırakmalı ve eylemleri için hesap verebilirlik göstermelidir. Özellikle Stanislav Tomáš'ın davasının bağımsız bir soruşturması, güveni yeniden inşa etmenin başlangıç noktası olabilir. Benzer davaların sözlü olarak kınanması ve bağımsız olarak soruşturulması bir zorunluluk olsa da yapısal karşıtlık ile mücadele sorunu, Roman ırkçılığı çözümsüz kalıyor.
Roman karşıtı ırkçılık, diğer AB üye ülkelerinde de görüldüğü gibi Çek Cumhuriyeti'ne özgü değil. Avrupa Birliği , Roman haklarını güvence altına almak için uygun bir mekanizma tasarlamadan, devletlerin kınanması gereken davranışlarına sessizlik veya sözlü kınama şeklinde yanıt veriyor.
Stanislav Tomáš'ın ölümünü takip eden günlerde haklarını ve siyasi temsilini güvence altına alacak uygun bir mekanizmaya sahip olmama krizi, yapısal ırkçılığa ve devlet şiddetine direnmenin bir biçimi olarak pan-Avrupa Roman hareketinin potansiyeli hakkında gelecek dönem var olabilecek tartışmaların da önünü açıyor.
Bu yazı LeftEast adlı siteden kısaltılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Tamara Öykü Bayar