Merkez Bankası, dördüncü kez politika faizini sabit tuttu. Aralıktan bu yana yüzde 14 seviyesinde sabit tutulan faiz, ekonomide krizin derinleşmesinden başka sonuç üretmedi. Ekonomistler, ‘örtülü faiz’ artışına dikkat çekti.

Sabitlenen faiz zamlara yenildi

Umutcan FIRTINA

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB), Para Politikası Kurulu toplantısının ardından, yaptığı açıklamayla politika faizini nisan ayında da yüzde 14 seviyesinde sabit tuttuğunu açıkladı. Geçen Eylül'den itibaren 4 ay boyunca 500 baz puan indirime giderek faizi yüzde 14 seviyesine getiren TCMB, yılın dördüncü ayında da politika faizinde değişikliğe gitmedi.

Geçen yılın mart ayına kadar yüzde 17’de sabit tutulan politika faizi, martta 200 baz puan artırılarak yüzde 19 seviyesine alınmıştı. Faiz oranı eylülde yüzde 18 seviyesine, ardından ekimde yüzde 16 seviyesine indirilmişti. Kasım ve aralık aylarında ise 100’er baz puan indirimle yüzde 14 seviyesine indirilen faiz, 2022 ilk üç ayında aynı seviyede tutulmuştu.

TAM SARMA OLDU

TCMB’nin faiz kararıyla ilgili değerlendirmede bulunan ekonomist Cüneyt Akman, sürecin geçen mart ayında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla başladığını hatırlatırken şu ifadeleri kullandı: “O dönemde Cumhurbaşkanı reform paketi açıkladı. Açıklamada geçen ‘Fiyat istikrarı diyorlar, onu bir kenara koyduk’ anlamına gelen ifadesi dikkat çekiciydi. Yani enflasyonla mücadeleyi ikinci plana attıklarını söylediler. Hemen arkasından yönetim değişiklikleri geldi. Ardından bu ifadenin gerektirdiği faiz işleri başladı. Bunlar rastgele yapılmış şeyler değil, gayet bilerek isteyerek yapıldı. Ölçüsünü bilmeseler de bunun enflasyonu olumsuz etkileyeceğini biliyorlardı.”

sabitlenen-faiz-zamlara-yenildi-1003765-1.

Faiz politikasının ülkeye hiçbir faydası olmadığının altını çizen Akman “Enflasyon yüzde 10’lardayken şimdi TÜİK iddialarına göre yüzde 60’larda. Şimdi de AKP’lilerin bağımsız enflasyon ölçümlerinin yasaklanması, hapis cezası verilmesi konusunda önergeler hazırladıkları söyleniyor. Zaten böyle davalar da var. Enflasyonla mücadeleyi bir tek TÜİK’in sırtına yıkacaklar. Bunun sonucunda ülkede muazzam bir gelir kaybı yaşandı. Hem ülkenin milli geliri dolar cinsinden düştü. Hem de gelir dağılımı dar gelirli aleyhine bozuldu. Yani ülke hiçbir şey kazanmadı” diye konuştu.

ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIŞI

Ülkeye dışarıdan döviz gelmediğini, geçmiş sağ iktidarların da döviz sıkıntısı yaşandığında politika faizlerine ve enflasyona yöneldiğini hatırlatan Akman “Bu da bir müddet büyümeyi yüksek gösterir. Yine aynı şey yaşanıyor ancak daha şiddetli çapta yaşanıyor. Amaçları seçime kadar idare edebilmek. O bile artık çok zor gözüküyor. Bir takım cin fikirli şeyler çıkarıyorlar. Kur korumalı ve enflasyona korumalı mevduatlar gibi. Bunlarla da ne kadar idare edebilirlerse. Zaten bunlar da örtülü faiz artışları. Özellikle eylül, ekim aylarında o örtüyü atmak zorunda kalacaklar” dedi.

Prof Dr. Hayri Kozanoğlu ise enflasyon sorunu yaşayan birçok başka ülkenin faizler konusunda farklı yollar izlediğini söyledi. Kozanoğlu, “Bizle aynı gün enflasyonu yüzde 4.1’e çıkan Güney Kore ve yüzde 52.3’e çıkan Arjantin Merkez Bankaları faiz artırımına gitmişlerdi. Türkiye’de ise en son açıklanan Mart 2022 tüketici enflasyonu yüzde 61.14’tü. Burada şu soru sorulabilir: MB (–)yüzde 47 olan reel faizi 1-2 puan faiz artışıyla (–) yüzde 45-46’ya çekse ne far keder?” diyerek izlenilen yolun anlamsızlığına işaret etti. Kozanoğlu, şöyle devam etti: “En azından MB’nin ülkede bir enflasyon sorunu olduğunu kabul ettiği ve yetersiz de olsa doğru yönde adım attığı anlamında bir sinyal etkisi yaratır. Çünkü şu anda ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele yönünde neredeyse hiçbir politikası yok. Gıdada ve temel ihtiyaç ürünlerde KDV’nin indirilmesi doğrultulusunda atılan ilkesel anlamda doğru adımın da enflasyonun ivme kazandığı şu konjonktürde sonuç verme olasılığı bulunmuyor."

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu MB politika faizinin diğer faizler belirleme fonksiyonu artık kaybolduğuna dikkat çekerek “İhtiyaç kredisi faizleri yüzde 28, tüketici kredisi faizi yüzde 26, ticari kredi faizleri yüzde 2 civarında seyrediyor. MB’nin yüzde 14’le ticari bankalara verdiği likitide, kamudan finans kesimine rant aktarılması anlamına geliyor. Bankalardan da politika faizinin çok üzerinde, ancak enflasyonun çok altında, yukarıda sözünü ettiğimiz oranlarla kredi pompalamaları isteniyor. Böylelikle ekonominin canlılığını koruması, talebin düşmemesi isteniyor. Sonuçta bankalar kârlarına kâr katarken; ucuz krediler de cazibesini koruyor” dedi.

Kozanoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Erdoğan’ın enflasyonun bir balondan ibaret olduğu yolunda gerçekleri kendi tabiriyle ‘teğet geçen’ açıklamalar yapıyor. MB para politikası kurulu da inandırıcılığı sıfır ifadeler, durumun vahametinin farkında olmadığını gösteriyor. İşte bu konjonktürde kaçınılmaz olarak enflasyon beklentileri yükseliyor. Tüm dünya hammadde ve enerji fiyatlarındaki kesin tırmanış, tedarik zincirlerindeki aksamaların sürmesi gibi nedenlerle enflasyon tedirginliği yaşar, merkez bankaları enflasyon yemle yolunda atılma atarken Türkiye ne yazık ki küresel ekonomide ayrışıyor. Hiperenflasyona doludizgin sürüklenmeye devam ediyor.”

SEÇİME KADAR OYALAMA

Ekonomist Mustafa Sönmez ise politika faizinin etkisiz hale getirildiğinin altını çizerek, “Enflasyonu kontrol etme araçlarından biri politika faizi. Faizi artırdıkları takdirde Türk lirasına yeniden değer kazandırma, onu yeniden cazip hale getirme imkanı çıkıyor. Bu kullanılamaz hale getirildi. Böyle olunca döviz fiyatları çok sert şekilde arttı. Döviz fiyatları artışıyla çok sert bir enflasyon süreci yaşanmaya başlandı. Döviz fiyatlarının önünün kesebilmek için de hazineye ağır bir yük getiren kur korumalı mevduatı icat ettiler. Esas olarak seçime kadar bir oyalama taktiği peşindeler” ifadelerini kullandı.

sabitlenen-faiz-zamlara-yenildi-1003766-1.