Sadberk Hanım Müzesi'nden Bir Seçki, "Maziyi Korumak" Meşher'de

Nagehan Kara

Zaman son derece hızlı akıyor bugünlerde. Geçmiş çok uzaklarda. Yaşadığımız an bile bir anda geçiveriyor. Eskimeye başlıyor. İlişkiler sabun köpüğü. Nesnelerse tek kullanımlık, kullan at ya da son moda hali ile her yanımızı sarıyor, kaplıyor. Ne kadar çok nesneye sahip olursak o kadar fazlasını istiyor, o kadar fazla nesne tarafından ele geçiriliyoruz. Durmadan üretiyor, tüketiyoruz. Bu hızlı tüketim döngüsünün içinde sürekli en yeni, en trend olana sahip olmamız gerektiğini hissediyoruz. En son modelini, en çok özelliğe sahip olanı, en yeni versiyonu almalıyız. Nesneler, mekânlar, şehirler, bilgi, hatta bizler sürekli değişmeli, güncellenmeliyiz. Yeni olmalı, hızlı hareket etmeli, moderni seçmeli, geleneksele karşı çıkmalıyız. Bugünün insanından beklenen sürekli değişimken bazı şeylerin korunmasının önemi daha da artıyor. Örneğin geçmiş, üzerinde yaşadığımız topraklarda bir zamanlar varlık gösteren uygarlıkların izleri, günümüze bıraktıkları, bugün yaşadığımız şehir, yok oluşuna neden tanık olduğumuz deniz, çevre, doğa…


210 ÖZEL ESER BURADA

Müzelerin en önemli misyonlarından biridir koruma. 1980 yılında, Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak ziyarete açılan Sadberk Hanım Müzesi’nin kuruluşunun 40’ıncı yılına özel olarak hazırlanan “Mâziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” adlı sergi temasını müzenin muhafaza etme, koruma misyonundan alıyor. 19 binin üzerinde esere sahip olan müzenin koleksiyonlarından seçilen 210 özel esere yer verilen serginin küratörlüğünü Sadberk Hanım Müzesi Müdürü Hülya Bilgi yapıyor.

GELECEK KUŞAKLAR İÇİN

Hayatın hızla aktığı ve sürekli değişen İstanbul’un ana arterlerinden biri İstiklal Caddesi’nde yer alan Meşher’de gerçekleşiyor sergi. Caddedeki hız ve değişime inat MÖ 6’ncı binyıldan 20’nci yüzyıla uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsü yayılıyor Meşher’in üç katına. İlk katta yaklaşık bin 600 yıllık bir zaman aralığına tanıklık ediyoruz. M.Ö. 6 binlerden, Geç Neolitik Çağ’a ait terracota bir kadın figüründen, M.Ö. 2 binlerden Eski Asur Döneminden çiviyazılı tabletlere, M.Ö. 600’lerden kalma Arkaik Dönem siyah figürlü amphoralardan, M.S. 1’inci yüzyılda yapılan mermer Roma Dönemi büstüne, M.S. 10. yüzyıl Bizans’tan kalma bronz bir rölikere kadar çeşitli uygarlıkların eserlerinden örnekler görüyoruz. İkinci ve üçüncü katta ise zengin bitkisel bezemeye sahip çinilerden Beykoz işi çeşmibülbül opallere, gelin kıyafetinden kahve takımlarına kadar Selçuklu ve Osmanlı Dönemi eserleri karşılıyor bizleri.

Binyıllar arasında zamanda bir yolculuk yapıyoruz adeta. Geçmişte bu topraklar üzerinde yaşayan insanların duygu, düşünce, inançlarını, beden enerjilerini aktardıkları nesnelerden, zamanın ruhu, enerjisi yayılıyor sergi mekânına ve izleyiciye geçiyor. Örneğin M.Ö. 6 binlerde kimliği meçhul ellerin bıraktığı izlerle şekillenen bir kadın figürini, binyıllarca toprak altında bekleyip korunaklı doğal ortamından gün yüzüne tekrar çıkışıyla yeni bir varlık kazanıyor. Havanın, ısının, çevrenin etkisiyle muhtemel çözülme süreci önleniyor uygun ortam koşullarında izleyiciyle buluşuyor. Kültür varlıklarının korunması, hafızanın, belleğin, kültürün, mazinin de korunmasını ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlıyor. Sergiye özel hazırlanan, Meşher’in Spotify ve Youtube kanalından ulaşılabilen Podcast serisi de benzer bir amaca hizmet ediyor. Örneğin serinin ilk bölümünde figürinlerin yapılış amacından kullanım yerine, malzeme ve üslup özelliklerine kadar son derece detaylı bilgiye ulaşmak mümkün.

40 yıllık serüveninde binlerce eserin korunmasını ve izleyici ile buluşmasını sağlayan Sadberk Hanım Müzesi’nin bu özel seçkisi 1 Ağustos’a kadar Meşher’de ya da çevrimiçi olarak gezilebilir. Zamanda, kültürler, uygarlıklar arasında yaptığınız bu yolculuğa Sarıyer’deki Sadberk Hanım Müzesi ziyaretiyle devam edebilirsiniz.