Safi Rock ve Roll gecesi

BEKİR ÖZGÜR AYBAR
 

Önceki akşam Babylon sahnesinin konuğu Thurston Moore ve ekibiydi. Burada bir ekip vurgusunu özellikle yapmak lazım, zira henüz konserin ikinci şarkı girişinde Moore da bu yöne dikkati çekti ve sahneyi tanıttı: “Gördüğünüz gibi bir grubumuz var”. Primal Scream ile beraber çalışmış Debbie Googe bas; Sonic Youth üyelerinden biri olan Steve Shelley davulun başındaydı. James Sedwards ise geri kanaldaki 2 numaralı gitara hükmediyordu. Thurston Moore, bu isimlerle Matador Records etiketli son albümü ‘The Best Day’i kaydetmiş ve o uzunçalar geçen yıl kapanırken yayınlanmıştı. Haliyle konserin ağırlığı da bu albüme dairdi.

Sert saykodelik dalgalarla açılışı ‘Forevermore’dan yaptılar. Daha ilk şarkıda ait oldukları yeri belli ettiler açıkçası. Safi bir Rock ve Roll’du bu. Moore, kariyerinin son yeni çalışmasıyla 20’li yaşlarına selam çakıyordu sanki. Kısa diyalogların dışında pek konuşmadı ve birkaç saat boyunca sadece müziği ön planda tuttu. Temiz sound geçişleri her enstrümanı doğru anda öne çıkardı. Bas ve gitar yoğunluğu öyle bir noktadaydı ki, ayak parmak uçlarınızdan saç telinize kadar ritmi hissediyordunuz. ‘Speak to the Wild’ın görece sakin rolü, ‘Germs Burn’ün yakıcılığı, lider şarkı ‘The Best Day’in hardcore hikâyesi gecenin orta yerinde mekâna karıştı. Çiçek çocukların jenerasyonundan rol çalarak parça finallerini bilhassa uzattılar ve her şarkı çıkışında bir sonraki şarkının girişine adım attılar. Bir nevi progresif öykü işlediler gözümüzün önünde.

Ara dönüşünde külliyatın diğer alt başlıklarını nihayet hatırladı Thurston Moore. 20 yıl öncesine gidip ilk önce ‘Psychic Hearts’a dokundu. Ardından ‘Ono Soul’ ile perdeyi indirdi. Gece boyunca Sonic Youth defteri açılmadı. Bu eksik kalan taraf mıydı, emin değilim. Yaratılan enerjinin bir bölümü sahne aracılığıyla ‘80’lere halihazırda ulaştırıldı çünkü. Sonuç olarak dün akşam salt Thurston Moore ve ekibine değil, aynı zamanda soundlarında var ettikleri o efsaneye de sirayet edildi. Gördük, hissettik ve saygı duyduk.