Çarşafa rozet takma açılımı sınırlı bir kapsamda tutulursa (ki şimdilik böyle) o zaman bu sorgulamadan sosyal demokrasi değil yanlış bir Edebâli örneklemesiyle başlatılan sağcılaşmanın...

Çarşafa rozet takma açılımı sınırlı bir kapsamda tutulursa (ki şimdilik böyle) o zaman bu sorgulamadan sosyal demokrasi değil yanlış bir Edebâli örneklemesiyle başlatılan sağcılaşmanın daha da derinleşmesi çıkacaktır...

 

BARIŞ İNCE

 

Tarihçi yazar Erdoğan Aydın CHP’nin yerel seçimler öncesindeki son politik açılımlarını sağcılaşmanın bir versiyonu olduğunu ve muhafazakârlaşmaya doğru hızla yol alındığını ifade etti. Erdoğan Aydın ile  CHP’nin hali hazırdaki tıkanıklığının nedenleri üzerine konuştuk.

 

»Eğer türban siyasi İslamın bir simgesiyse CHP’de türbanlı kadınların yer alması bir ikilem oluşturmaz mı?

Laikliğe biçimsel gözlüklerle bakan bir CHP geleneği ve zaman içinde oluşturduğu zihniyet açısından bir ikilem oluşturmaması düşünülemez. Ancak bu adım, Türkiye siyasetinin biçimleri aşıp reel sorunlar etrafında biçimlenebilmesi açısından da bir olanağa dönüşebilir. Bu adım, son 15 yıl boyunca üniversitede türban yasağı ekseninde yürütülen saflaşmanın anlamsızlığını ortadan kaldırmak anlamında siyasetin kısır düzlemini aşmamızı bile sağlayabilir. Ancak kısırlığa salt bu düzlemden yaklaşmak, türban yasağından çok daha temel bir sorun olan YÖK sistemi başta olmak üzere siyasetin, eğitimin, sosyal hayatın ağır bir otoriter tahakküm altında olduğu gerçeğini değiştirmez. Dahası salt türban özgülünde bir açılım o tahakkümün derinleşmesi gibi bir sonuç bile yaratabilir. Sosyal demokrat açılım, yanlış yönlendirmelerin sonucu da olsa kişisel tercihlerin yasaklanmaması yanında esasen insanın sosyal ve özgürleştirici politikalarla desteklenerek kul ve tebaa olmaktan çıkarılması olmalıdır. Kadının siyasete, parti üyeliğine adım atması bu noktada çok anlamlı, ama muhafazakârlaştırılmış bir siyasi arenada belediye başkan adayı erkeğin tramplen tahtası veya İslamcı partiye nazire yapan otoriter egemen politikanın aracı olarak değil.

 

»Baykal’ın son hamleleri, CHP’nin siyasi geleneği açısından tartışılıyor. CHP bir devlet partisi mi yoksa sosyal demokrat bir parti midir?

Tabii ki devlet partisi. Üstelik emeğin haklarını ezmiş, farklı olma hakkını ezmiş bir devlet geleneğinin partisi. Dönem dönem sosyal demokrat bir parti olma yönelimleri içinde olmuşsa da, bunda belirleyici olan neden, 65-80 arasında solun yükselen toplumsal etkinliği, 85-95 arasında da sol kadroların bu partideki etkinliğidir. Ancak son 10 yıl için bunu söyleyemeyiz. Aksine 1930-40’ların devlet partisinin yeni bir örneğiyle karşı karşıyayız. Laikliği yasakçılıkla savunan, emek politikalarına sırtını dönen, Alevilerin temel taleplerini kongre ve Meclis çalışmalarında dillendirmeyen, Kürt sorununu ezerek yoketmeye çalışan, İsrailleşen, milliyetçileşen, %10 barajı, siyasi partiler yasası ve Anayasası ile 12 Eylül’ü savunan, vitrinini dışişleri bürokrasisi, sarı sendikacı, din adamı ve Dünya Bankası temsilcilerinden kuran, sözünü ezilenlerden ve emekçilerden değil derin devletin hassasiyetlerinden kuran, sırtını sola, yüzünü sağcı politikacılara dönen ve izlediği politikalarla sosyal demokrat enternasyonalinde de ciddi anlamda sorgulanan bir parti. Denilebilir ki Kemal Kılıçdaroğlu gibi yüz akı bazı üyeleri bir yana bırakılırsa, iddialarıyla zıt bir parti ve kadro yapısı örneği oluşturmaktadır.

 

»Ama Baykal’ın 40’lı yılları sorgulayan açılımları söz konusu son günlerde? Devlet partisi olmaktan vazmıgeçiyor?

Steril başkent hayaliyle giyim-kuşam takibeden dönemlere yapılan eleştirel yollama gerçekten çarpıcı. Ancak bu açılımın çarşafa rozet açılımıyla birlikte gelişen bir savunu olduğu unutulmamalı. Bu nedenle bile olsa, o dönem uygulamalarının bizzat CHP genel başkanınca eleştirilmesi anlamlı, çünkü topyekün bir sorgulamaya kapı açabilir. Ancak eğer bu eleştiri Tan Matbaası’nın talanı, gayrı Müslim sermaye ve nüfusun tasfiyesi, ABD işbirlikçiliğine yönelim çerçevesinde sola karşı yürütülen tenkil kampanyaları, Sendikal taleplerin bastırılması, Köy Enstitülerinin tasfiyesi, toprak reformu beklentisinin ezilmesi gibi politikaların sorgulanmasıyla birlikte yürütülmez, sadece çarşafa rozet takma açılımı ile sınırlı bir kapsamda tutulursa (ki şimdilik böyle) o zaman bu sorgulamadan sosyal demokrasi değil yanlış bir Edebâli örneklemesiyle başlatılan sağcılaşmanın daha da derinleşmesi çıkacaktır.

 

»Bir sorgulama ortamından olumlu sonuç çıkması için ne olmalı?

Bunun ezilenler ve emekçilerin, bir bütün olarak halkın yoksunlukları ekseninde şekillenmesi şart. Tarihsel olarak ve tümüyle devlete endekslenmiş bir siyasal hayat adına özeleştiri verilmeden açılımlardan yana güven içinde olmak mümkün değil. Kaldı ki önceki yıl Urfa’da, “kimliğin şeref , kimlik için mücadelenin hak olduğunu” söyleyen Baykal’dan geriye hiçbir açılım gerçekleşmediğini de anımsayalım. Dolayısıyla, bu açılımdan memleket için iyi sonuçlar umut etmek için, sorgulamanın muhafazakârlığı okşama zeminden özgürlükçü ve sosyal politikalar zeminine çekilmesi şart. Gereksinim olan, devletçe muhafazakârlaştırılan toplumun talepleri görülürken aynı zamanda kadın haklarının altını çizmeyen bir açılımdır, ki halihazırdaki tablo bu değil.

 

»Yani Baykal’ın CHP’nin mirasını reddettiği tartışması sosyal demokrat bir çıkış örneği değil?

En azından şu ana kadar ki açıklamalar değil. Elbette ki CHP Genel Merkezi düzeyinden geçmişin sorgulanmaya başlanması anlamında olumlu bir durum, ama dediğim gibi bunun özgürlükçülük ve adalet ekseninde yapılması lazım.

 

»CHP’nin savunulması gereken pozitif bir mirası var mı?

Elbette var. Hilafetten laikliğe, monarşiden cumhuriyete, emperyalist dayatmalardan bağımsızlığa, gelenekten çağdaş uygarlığa yönelimi böylesi bir mirastır. Ancak siyasal miras kendi hareketi ve yönelimi içinde savunulursa anlamlı. Dondurularak savunulması imkansız olan bir şeydir siyasal miras. Bu anlamda 1925’te girilen, emek karşıtı ve tektipleştirme yönelimleri dahil CHP mirasını sorgulayan, buna karşın çağdaş uygarlık ekseninde cumhuriyeti demokrasiyle, laikliği özgürlükçülükle derinleştiren bir yönelim, CHP’nin hali hazırdaki tıkanıklığından çıkış için biricik olanak görünmektedir.

 

»Baykal’ın açılımları bu yönde olmadığını düşünüyorsunuz?

Ne yazık ki eldeki veriler, onun yönelimlerinin merkez sağcı bir popülizm yönünde olduğunu gösteriyor.

 

»CHP’nin Alevilere yönelik politikalarını nasıl değerlendirirsiniz?

AKP’nin söylemde kalan politikasının bile gerisine düşebilen, sorunu Meclis’te dillendirmeyen bir politika. Düşünün ki Diyanet’i ve Zorunlu Din derslerini sorgulamayan, Madımak’ın müze yapılması talebini kurumsal düzlemde hala sahiplenmemiş bir parti CHP. Oysa seçmen tabanının %70’i Alevi olan bir parti. Alevileri çantada keklik görüp yüzünü sağa dönen bir parti profili ile karşı karşıyayız.

 

»Peki ya Kürtlere yaklaşımı?

Tamamen inkar politikası izliyor. Oysa Kürt sorununun başlıca çözüm kapısı olabilirdi. Çünkü bu ülkede CHP’ye rağmen inkar ve askeri çözüm bir politikasını ilanihaye sürdürmek olanaksız. Bugün uluslararası hukukun olmazsa olmaz normlarından biri olan kimlik haklarını inkar ederek sosyal demokrat olmak da olanaksız.

 

»Yerel seçimlerde CHP’nin solu arkasına dizme hamlelerini görüyoruz. Bu açılımların da buna yönelik olduğu söylenebilir mi?

Hayır! CHP Karayalçın örneğinde bile, başkanı olduğu SHP ile ittifaka yaklaşmamıştır. Dışındaki sol seçeneklerle birlikte davranma politikasından ısrarla kaçan bir CHP söz konusu. Oysa tekkimlikçi ve yeni-liberal politikalarca dağıtılmış Türkiye toplumunda sosyal demokrat bir samimiyet, sadece SHP, SODEV ve 10 Aralık gibi sosyal demokrat çevrelere değil, aynı zamanda ÖDP, EMEP gibi sosyalist ve tabii özellikle de DTP gibi solun diğer öğelerine de yönelen, birlikte davranma olanaklarını aramayı gerektirirdi.

 

»Ercan Karakaş gibi Arif Sağ gibi katılımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar aynı tür politikanın garnitürleri. Oy getireceği, imaj tazeleyeceği sanılan böylesi kişisel transferlerle ne politik ortamımızın temizlenmesi mümkün ne de sosyal demokrat bir çizgiye yükselmek.

 

»CHP’yi sola çekecek ana unsur ne olabilir?

Tabii ki sosyalist solun güçlenmesi! Tarihte de hep böyle olmuştur. Memlekette sosyalist hareket güçlüyse sosyal demokrat bir hareket de mümkündür. Sosyalist sol toplumsal etkinliğini arttıran birleşik bir atılım gerçekleştirmediği müddetçe, ne yazık ki halen gördüğümüz gibi CHP’nin yönelimleri de devletin ve sağcılığın çekim alanında belirlenecektir.