Google Play Store
App Store
Şairin Bavulu ustaları ağırlıyor

Şerif Mehmet UĞURLU

Şairleri yazdıkları şiirler dışında tanıma isteği çoğumuzun aklından geçmiştir. Nasıl yaşar? Neyi sever? Neyi sevmezler? Haydar Ergülen’in geçtiğimiz nisan ayında Edebi Şeyler etiketiyle yayımlanan Şairin Bavulu isimli kitabı bize sevdiğimiz şairlerin kendi tarihçeleriyle ilgili çok güzel ipuçları veriyor. Yanlış anlaşılmasın Şairin Bavulu; bir edebiyat magazini değil. Sadece hepsiyle manen yoğun paylaşımlarda bulunmuş başka bir şair dostlarının onları hatırlayışı, dile döküşü. Dile döküşü diyorum zira bu kitap Ergülen ile okuru arasında hayli tatlı bir sohbet havasında ilerliyor. Bir büyüğümüzün artık günümüzde pek rastlanmayan o fotoğraf albümlerine bakarken yaşanması muhtemel tatlı bir heyecan kaplıyor insanın içini.

Kitapta toplamda otuz yedi yazı yer alıyor. Bu yazılar; edebiyata damgasını vurmuş otuz dört portre hakkında bir bavul imgesi üzerinden kaleme alınmış. Yunus Emre ile açılan Didem Madak ile biten geniş bir liste. Haydar Ergülen’in kitabında kimler yok ki! Yahya Kemal, Lorca, Orhan Veli, Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Edip Cansever, Nilgün Marmara, Ülkü Tamer, Arkadaş Z. Özger ve daha niceleri. Garip akımından İkinci Yeni’ye ve 80’ler, 90’lar şiirinde söz sahibi isimlerin Ergülen ile yakın ilişkilerinden gücünü, sahiciliğini alan yazılar, bir nevi hatırat…

Bu kitabın meydana geliş hikâyesi Cemal Süreya’nın 99 Yüz kitabından hareketle başlamış. Haydar Ergülen, buna Oktay Rıfat için açtığı başlıkta şöyle yer veriyor: “Şairin bavulu, valizi, heybesi çantası diye yazıp duruyorum. Nereden icap etti diye sual edeniniz olursa, anlamışsınızdır ya, ben yine de yazayım. Cemal Süreya’nın 99 Yüz’ünden ve ondaki şemsiyeden! (…) Cemal Süreya’nın şemsiyesinin yerine ben de bavul metaforuyla şairleri yazmaya başladım. Hangi şairleri derseniz, daha çok da gidenleri. Gidenler, kalanlardan çoktur çünkü her zaman. Sayıya vurunca değil kuşkusuz, ağırlığa, yoğunluğa göre” [s.36]

sairin-bavulu-ustalari-agirliyor-878780-1.

AHMED ARİF DE BURADA METİN ALTIOK DA

Ergülen; çoğuyla yarenlik ettiği bu şairlerin soyut ve somut düzlemde bir bavulla nasıl yan yana gelebileceklerini, neyi kullanacaklarını düşlüyor. Bu düşlerde örneğin Yahya Kemal iki bavulla karşımıza çıkıyor. Biri, resmî işleri için yanında taşıdığı… Yunus’a heybe düşüyor doğal olarak... Necatigil bavulunda gömlek, pantolon mu bulundurur sanıyorsunuz! Onun bavuluna gurbet doluyor Ergülen’in satırlarında. Ahmed Arif; kurşun yemiş anılarla, sepya fotoğraflarla karşımızda beliriyor. Bir de halkının talana gitmiş gençliğiyle. Ece Ayhan; tahta bir valiz almış eline. Refik Durbaş da keza öyle. Ergülen’in yakın dostu Madak, bir çanta kullanıyor oysa. Böyle sürüp gidiyor yazılar. Haydar Ergülen’in geniş network’ünde bulunan bu isimlerin anılarda kalan gülüşleri, tavırları, yaşayışları aslında bu bavullardan saçıp dökülen… Ancak kitabın kimi yerinde yüreğimiz elvermiyor satırlar sürüp gitmeye. Metin Altıok mesela… Behçet Aysan, Nilgün Marmara sonra… Hele Arkadaş… Neyse bir de bond çanta kullanan bir gizemli bir şair var. Adı gizli saklı kalmış zamanın çarkında. Ergülen’in daha önce bir dergide yer alan bu yazısını okumadıysanız eğer bu güzel bir fırsat olabilir.
Bavul herkes gibi bana da yolculuğu hatırlatıyor. İnsan ömrünün bu yolculuğun duraklarında neler görüp, eylediği hep merak konusu. Hele de mevzubahis şairler olunca. Haydar Ergülen’in bu çalışması adeta bir dostlar meclisinin yarenleri arasında kısa süreli bir yolculuğa olanak tanıyor.

Kitap gerek kapak tasarımı ile gerek formasıyla da şık bir bütün oluşturmuş. Gözüme takılan birkaç redaksiyon hatası dışında sorunsuz çıkmış. Kanımca okurların severek okuyacağı bir bütün olmuş Şairin Bavulu. Tavsiye edilebilir bir çalışma…