Torba Yasa, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derin olduğu ülkemizde emekçileri yoksullaştıracağı gibi, kadın yoksulluğunu daha da arttıracak.

Salgın bahane, hak gaspı kapıda

NURAN GÜLENÇ

Acısını hâlâsaramadığımız iki büyükdepremin emekçilerin hafızasında bambaşka bir anlamı ve yeri var artık. Özellikle 1999 depremisadece yaşanan acılar, ekonomik kayıplar değil kazanılmış haklara yönelik saldırılar olarak da her birimizin yaşamında derin izler bıraktı. Şimdi İzmir depremi sonrasında Hükümet bir kez daha kollarını sıvadı. Depremi bambaşka bir açıdan unutturmayacakyeni bir saldırının görüşmelerine Meclis’te başlandı.

19 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük depreminden sadece üç gün geçmişti ki Hükümet, 21 Ağustos 1999 IMF’nin talimatı ile 4447 sayılı Kanun’u Meclise getirdi. Ardından hızlıca yasalaşankanun ileemeklilik şartına -o güne kadar olmayan- yaş sınırı eklendi. Kademeli olarak 65 yaşına kadar çıkartılan yaş sınırıyla milyonlarca insanın emeklilik hakkına erişimi hayal oldu. Benim de içinde olduğum emeklilikte yaşa takılanlar diye bir insan grubu ortaya çıktı. Milyonlarca EYT’li emekli olabilmek için mücadele veriyor. Bu değişikliğin yanısıra yapılan hesaplama değişiklikleri ile emekli aylıkları eridi. İnsan onuruna yakışır bir emeklilik hayal oldu.

30 Ekim 2020 İzmir depremi sonrasında enkaz kaldırma çalışmaları hâlâ devam ediyor,yüzüaşkın insan hayatlarını kaybetti, bini aşkın insan hastanelerde yaralı… Üstelik önümüz kış, salgın günlerindeyiz. Çözülmesi gereken sorunlarımız, sarılması gereken yaralarımız var. “Tarih tekerrürden ibaret” sözünü hatırlatırcasına Hükümet 3 Kasım’da bir torba kanunu alelacele görüşmeye başladı. Gerekçe “cilalı” özetle salgının yarattığı ekonomik ve toplumsal sorunlarla ve zorluklarla baş etmek.

Zaten marttan beri çalışanların bir kısmı kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izindayatması ile karşı karşıya kalmış. “İşçi çıkarma yasağına rağmen işten çıkarmalar devam etmişti. İşsiz sayısı 10 milyonu aştı. Genç ve kadın işsizliği daha da hızlı arttı. DİSK-AR’ın Ekim 2020 İşsizlik Raporu’nagöre toplam işsiz sayısı 10 milyon 400 bini aşarken, kadınların işgücü piyasalarından çekilme oranı 7,5 istihdamdan çekilme oranı yüzde 6,3’tür. Kadınlar erkeklere göre daha hızlı iş piyasasından çekilmiştir.

Salgın nedeniyle kamunun görevlerini kadınlardaha fazla sırtlandı. İşlerinden ayrılarak çocuk bakıcısı, öğretmen, hasta bakıcı oldular. Yükleri arttı. Salgın nedeniyle günü birlikev temizliği, çocuk bakımı gibi işlerde çoğunluğu kayıt dışı çalışmaktaolan kadınlar işsiz kaldılar. Üstelik işsizlik fonundan gelen kısa çalışma ödeneğinden de hiçbirderde çare olmayan ücretsiz izin ödeneğinden de faydalanamadılar. Tablo böyle vahim iken salgının yarattığı ekonomik tahribattan etkilenenler ortadayken, bekliyorsunuz ki buralara devlet eli uzansın. Yasa yapılacaksa salgından en çok etkilenenler görülsün.Çünkü sosyal devletin mantığında vatandaşına zor zamanlarında el uzatmak ve güçsüzü korumak, o veya bu nedenle çalışamaz hale gelene el uzatmak var.Vatandaşlarının huzur içinde yaşlanmasını, sağlık hizmeti almasını sağlamak var.

KANUNDA NELER VAR?

Dizginlerinden boşalmış patriarkalkapitalizmin gündemindeneo-liberal politikalarla çalışma yaşamının esnekleştirilmesi, kısmi çalışmanın yaygınlaştırılması ve güvencesizlikvar. Hükümet de her fırsatı değerlendiriyor maşallah! Ne var ki, salgın, deprem dinlemiyor. Çalışma yaşamının esnekleşmesi ve kıdem tazminatını ortadan kaldırmak için emin adımlarla ilerliyor. Emeklilikteki kademeli geçiş misali, kademeli bir şekilde kıdem tazminatının yok edilmesi söz konusu. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanlar için belirli süreli iş sözleşmesi ileiki yıla çıkan sürelerle çalışma yasal hale getirilmek isteniyor. Böylece patronlar belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerine kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğünden kurtulacak. En kritik olanı da bunun birden fazla yapılabilecek olması… Bu yaş sınırını kolaylıkla ortadan kaldırabilecek bir hamle. Öte yandan, 25 yaş altı işçilere bir ay içinde 10’ar günlük çalışmaların yolu açılıyor. Patronların ölüm, malullük, emeklilik ödeneklerini etkileyen uzun vadeli sigorta primini yatırmayacak olması 25 yaş altı işçilerin emeklilik, malullük veya ölüm halinde var olan sosyal korumalardan faydalanmaması anlamına gelecek. Geçici işçilik temel bir çalışma biçimi haline gelecek. Böylece sendikal örgütlenmenin önüne bir de “yaş sınırı” gelecek.

Hülasa, Hükümet çalışanlar arasında yaştan kaynaklı bir ayrımcılığı dillendirirken,uygulamada alanıkolayca genişleyebilecek bir adım atıyor. Bu teklif yeni bir taşeron işçilik faciası yaratacak ve güvencesizliği derinleştirecek.

KADINLAR EŞİTSİZ ŞEKİLDE ETKİLENECEK

İşçi sınıfı homojen değil. İçindefarklı katmanlar ve kadınlar, gençler, ileri yaştakiler, göçmenler var. Onların uygulamaya konan politikalardan az ya da çok farklı etkilenmeleri söz konusu. Özellikle, kapitalizm ile patriarkal düzenin iş birliği, toplumsal cinsiyet rolleri kadınların çalışma yaşamındaki varlığını ve var olma biçimini yakından etkiliyor.

Esnek, güvencesiz düşük ücretli, örgütsüz işçi kitlesi sermeyeninözlemi.Ensek çalışma, daha çok kadınların “tercih” ettikleri bir çalışma biçimi olarak bilinir. Toplumsal cinsiyet rolleri ev içi işler, çocuk bakımı yaşlı bakımı bu zorunlutercihin altında yatan temel sebep. Bu nedenle zorunlu tercih edilen esnek, kısmi çalışma kadınların ücret, emeklilik, kıdem ve ihbar tazminatlarını hâlihazırdaetkiliyor. Kadınlar bu nedenle, kıdem ve ihbarı tazminatlarına erişimde de erkeklere göre daha dezavantajlı konumdalar. Bu gerçek DİSK-AR’ın yapmış olduğu EYT raporunda da gözler önüne seriyor.DİSK-AR emeklilik hakkına erişebilenlerin sadece yüzde 19’unun kadın ve yüzde 81’inin erkek olduğunu söylüyor.

Mevcut durum bu. Çıkacak yasadan sonraki tabloyu artık siz düşünün! Belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalışacak olan 25 yaş öncesi genç kadınlarınevlenmeleri durumunda alabildikleri kıdem tazminatı böylece ortadan kalkacak.Emeklilik primleri yatmayacak,ayrıcadoğum ve çocuk bakımı gibi nedenlerle kadınların çalışma hayatının dışına çıkmasıda söz konusu. Böylece emeklilik hakkına erişimleri daha da zorlaşacak.Kaldı ki, 50 yaş üstündeki kadınların iş bulabilmesi zaten zor. Tasarı yasalaşırsa 50 yaş üstü kadınlar, işe alınmalarında aynı yaştaki erkeklere göre dezavantajlı olacaklar. Bu durum ücretlerde dibe yarışı da beraberinde getirecek. Ayrıca toplumsal cinsiyet rolleri, analık hali gibi durumlar göz önüne alındığında kadınlar için esnek/güvencesiz çalışma –yaş sınırı da olmaksızın- kalıcı olacak gibi görünüyor.

İşyerinde şiddet ve cinsel tacize en açık grubun genç kadınlar olduğu yapılan araştırmalardan biliniyor. Yine yapılan araştırmalardan esnek çalışma ve kısmi çalışma yapan kadınların bu açıdan daha fazla risk altında olduğu tespit edilmiş durumda. Tasarı yasalaşırsa, 25 yaş altı genç kadınlar, işyerlerinde şiddet, cinsel taciz ve diğer şiddet türlerine daha fazla maruz kalan kadın grubu haline gelecek.

Sosyal politika, atılan her adımın çokyönlü sonuçlarıve yansımalarının olduğu bir alan. Torba Yasa, toplumsal cinsiyet eşitsizliğininderinolduğuülkemizde emekçileri yoksullaştıracağı gibi, kadın yoksulluğunu daha da arttıracak.Kadınlar, karşı cinse olan ekonomik bağımlığının artması ile ev içi şiddete, cinsel tacize, tecavüze karşı daha korumasız hale gelecekler. Kadınların güvencesizliği, ekonomik bağımlılığı,çaresizliklerini derinleştirecek.

Hükümet, kesenin ağızını patronlara açarken 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanlara ve özelliklekadınlara geleceksizlik dayatıyor. Hepimiz artık biliyoruz ki,işsizlik sorunu işçilerin birikimi olan işsizlik fonunun işverenlere peşkeş çekilmesi ile çözülemez. Bu uzun zamandır deneniyor zaten. Einstein’ın çok bilinen sözüyle ifade edersek, aynı yanlışı defalarca yaparak farklı birsonuç beklemek ahmakların işidir. İşsizliğin azaltılması, yeni üretim alanları, fabrikalar açmakla mümkün olur. Salgının yıkıcı sonuçlarından kurtulmak içinde yoksulu, kadınları, gençleri, emekliyi, çalışamayacak duruma gelmiş olanları koruyacak, güvence sağlayacak sosyal politikalar hayata geçirilmelidir.

Salgın koşulları,kriz, işsizlik,zengin yoksul arasındaki uçurum, yoksulluk, artan cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik artan şiddet, cinsel taciz, kadın cinayetleri her yönü ile patlamalara gebe bir toplumortaya çıkarıyor. Hepimizin ihtiyacı, yaşamın her alanında eşitlik, güvenceli, düzenli bir iş, insan onuruna yakışır bir ücret ve huzuriçinde geçim derdinde düşmeden geçireceğimiz bir emeklilik.