Salgına karşı önleyici tedbirleri almayan iktidar, Büyük Savunma Mitingi öncesinde Ankara'da eylem yasağı kararı aldı. Salgın hastalığın mitinge karşı bahane olarak kullanıldığını bildiren baro başkanları ise savunmanın bölünmemesi için mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı

Salgın bahanesiyle savunmaya yasak: Mücadelemiz sürecek

BirGün/Ankara

Baroların bölünmesine ve savunmanın etkisizleştirilmesine neden olacak kanun teklifinin TBMM’de görüşülmesine başlandı. Adalet Komisyonu, baro başkanlarının Meclis’e girmesine izin vermezken, Ankara Anıtpark’ta bugün yapılacak Büyük Savunma Mitingi, ‘salgın’ bahane edilerek yasaklandı. AVM’leri açan, toplu taşımayı tam kapasite çalıştıran ve gerekli önleyici tedbirleri almayan iktidarın aldığı, ‘Ankara’da 15 günlük toplantı ve gösteri yasağı’ kararına tepki gösteren baro başkanları, çoklu baro düzenlemesine sessiz kalmayacaklarını ifade ederek, iktidarın hak arama mücadelelerine engel olamayacağını söyledi.

TEKLİF ANAYASA’YA AYKIRI

Yasağın koronavirüs değil savunma mitingi ile ilgili olduğunu söyleyen Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan, “Bilim Kurulu’yla bile görüşmüştük” dedi.
Savunma mitingine engel olmak için iktidarın koronavirüs salgınını kullandığını, yasak kararı alınmasaydı tüm sosyal mesafe ve hijyen kurallarının miting alanında işletileceğini söyleyen Sağkan, “Yasağa gerekçe olarak pandeminin ortaya konmasını inandırıcı bulmakta zorlandım. Son derece barışçıl, içerisinde gayrı yasal hiçbir unsur taşımayan, hak arama hürriyetimizden ibaret olan eylemimizin engellenmesine dönük bir bahane olduğunu düşünmekteyim. Anayasal haklarımız çok ciddi tehdit altında. Ankara girişinde baro başkanlarına yapılan zulmün bir değişiği, bugün İl Hıfzıssıhha Kurulu aldı altında, yapılacak olan barışçıl anayasal bir hak olan gösterinin engellenmesiyle tekrar ortaya konulmuştur. Türkiye çok ciddi baskı rejiminin içerisine sokulmuş durumdadır. Mitingin yasaklanması tamamen Anayasa’ya aykırıdır” şeklinde konuştu.

MÜCADELEMİZ SÜRECEK

Antalya Baro Başkanı Polat Balkan da savunma makamını böldürmemekte kararlı olduklarını söyledi. Birçok kentten avukatın otobüslerle Ankara’ya gittiğini söyleyen Balkan, “Demokratik hakkımızın kullanılması için ne kadar mücadele etmemiz gerekiyorsa o kadar mücadele edeceğiz” dedi. Balkan, açıklamasında şunları aktardı:

“Anayasal ve demokratik haklarımızı kullanmak için çaba göstermekte kararlıyız. Valiliğin kararı, Anayasa’yı ve demokrasiyi yok sayan bir karardır. Bu kararın neden şimdi alındığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Biz inatla Anayasa’dan, demokrasiden ve hukuktan gelen gücümüzle hak ve özgürlüğümüzü kullanacağız.”

“Haberiniz olsun, vazgeçmeyeceğiz” diyen İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ise “Anlattık dinlemediniz. Başkentimize geldik, yürütmediniz. Adalet Komisyonu’na almadınız, görüşmediniz. Basın yayınladı, ekranlarını kararttınız. Sosyal medyada göründük, kapatmaya kalktınız. Miting çağrısı yaptık, yasak koydunuz. Haberiniz olsun, vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

***
Barolar ilk adımdı!

'Çoklu Baro' kanun teklifiyle ilgili açıklamalarda bulunan AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin, muhalefet partilerini teklifi engelleme ve dezenformasyon faaliyetleri yapmakla suçladı. Şahin, “AK Parti Grubu ve Cumhur İttifakı olarak meslek örgütleri alanında devrim niteliğindeki bir dizi reformun bu ilk adımını hayata geçirmeye kararlıyız” dedi.

***

Çoklu baroya tepki yağdı

Baroların yapısını değiştirecek kanun teklifine karşı eylemler ve çeşitli çevrelerden tepkiler sürdü.
Dün Ankara Adliyesi'nde "savunma zinciri" kuran avukatlar, tüm adliyeyi dolaşarak baroların bölünmesine karşı çıktı. Avukatlar, adliye binası içerisinde, "Savunma susmadı, susmayacak" "Savunma yoksa adalet yok" ve "Direne direne kazanacağız" sloganlarını attı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) de avukatlara destek veren bir açıklama yayımladı. "Savunmanın yanındayız" başlıklı açıklamada, "Barolar, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının, hukuki güvenlik ilkesinin, hukuk devletinin ve demokrasinin temel öznesidir. Baroların bölünmesi, demokratik baskı unsuru olma gücünün zayıflatılmasına, etkisizleştirilmesine ve sonuçta demokratik toplum yaşamından önemli bir geriye gidişe neden olacaktır" ifadelerine yer verildi.