Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin Arslan, stokçular, ürünleri fahiş fiyata satanlar, karantinadan firar edenler, işçileri zorla çalıştıranlar başta olmak üzere ortaya çıkan salgın koşullarına ilişkin hukuki tartışmalarla ilgili BirGün’ün sorularını yanıtladı. Arslan, yasama organın daha kapsayıcı ve etkili bir suç tanımı yapması gerekliliğine değindi

Salgın hukuku belirsiz

Burcu CANSU

Koronavirüsün Türkiye’ye girmesinin ardından yurttaşların özellikle makarna ve kolonya gibi ürünlere akın etmesi nedeniyle stokçulara gün doğdu. Fırsatçılar stokladıkları ürünleri fahiş fiyattan satıyor. Bunun yanında patronlar işçileri ücretsiz izne zorluyor, güvencesiz çalışanlar ise işsiz kalıyor. Ayrıca salgın koşullarında yeterli önlem alınmadığı için karantinada olması gereken birçok kişi buralardan kaçıyor. Bütün bunları konuştuğumuz Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin Arslan, hükümetin bu konularda acilen önlem alması gerektiğini ifade etti. Arslan, şu anda bir belirsizlik olduğunu hukukun bu konularda nasıl davranacağını bilmediğini ifade etti.

İKİ YILA KADAR HAPİS

TCK’ye göre kamunun acil ihtiyacı olan maddelerde stokçuluğun iki yıla kadar hapisle cezalandırılabileceğini ifade eden Arslan şunları söyledi: “Gıda ve temizlik maddeleri de salgın hastalık durumunda kamu için acil bir ihtiyaç kapsamındadır. Ancak bu suç tipinde mal veya hizmeti satmaktan kaçınan kişilere yaptırım öngörülmektedir. Gıda veya dezenfektan maddelerinin biriktirilip saklanması ve böylece piyasada bulunamadığı izlenimini yaratıp fiyatının artmasını sağlaması ve böylece karaborsa yoluyla haksız çıkar sağlaması bu kapsamda değerlendirilebilir. Örneğin piyasadaki tüm dezenfektanları ve maskeleri toplayıp değerinin çok üzerinde satan stokçular bakımından söz konusu madde işletilebilir.”

Umreden dolayı karantinaya alınanların kaçmasına ilişkin de konuşan Arslan “Medyadan izlediğimiz karantinadan firar olaylarında, firarilerin cezalandırılması, polisin yüzüne tükürülmesi örneğinde olduğu gibi başka suçları oluşturabilirse de mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki, öngörülen yaptırım da yeterli değildir. Bu tür ihlallerin devam edebileceğini görmek için kâhin olmaya gerek olmadığı gözetildiğinde, yasama organın daha kapsayıcı ve etkili bir suç tanımı yapması kaçınılmazdır. Özellikle hastalığa henüz yakalanmamış ancak hastalık ihtimali taşıyan kişiler bakımından uygulanan tedbirlere karşı bu madde hükmünün uygulanması mümkün görünmemektedir” dedi.

HUKUKA AYKIRI

Ücretsiz izin ve işten çıkarmalara ilişkin de konuşan Arslan şunları söyledi: “İşçi-işveren ilişkisi İş Kanunu ve ilgili mevzuattaki hükümler çerçevesinde şekillenen bir özel hukuk ilişkisidir. Bu çerçeve işçilerinde işverenlerinde karşılıklı hak ve yükümlülükleri mevcuttur. Karona virüs salgını nedeniyle iş kapasitesinde gerçek bir daralma mevcut değilse, bu tür uygulamalar hukuka aykırı olacaktır. Aksi durum söz konusu ise,artık devlet sosyal yönünü göstermeli ve kısa çalışma ödeneği, işsizlik sigortası gibi olanakları sağlamalıdır.”

***

İşveren önlem almalı

AVM’lerde çalışan işçilere de değinen Arslan şunları dedi: “İdari izin kamu çalışanlarının yararlanabileceği bir olanak. Özel sektör çalışanları için ise böyle bir imkân yok. Bu nedenle yapılacak bir düzenlemeyle, özel sektör çalışanları için de belli koşullarda bu tür izin hakkı sağlanmalı ancak işverenin üzerinde oluşacak yük devlet tarafından üstlenilmelidir. Diğer taraftan işveren işçinin sağlıklı bir ortamda çalışması için gerekli koşulları sağlamalıdır. Bu bağlamda koronavirüsün bulaşmasını engelleyecek her türlü tedbiri almalıdır. Aksi halde işçi açısından haklı fesih nedeni oluşur. Kaldı ki, işveren toplum sağlığını korumak için yetkili makamların aldığı önleyici ve kısıtlayıcı tedbirlere uygun davranmalıdır.”