Sanat düşündürür, hissettirir, sorgulatır, yüzleştirir

Nuray SALMAN

Neslihan Arslan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro bölümü mezunu. 2011’de Temiz Ev adlı oyunundaki Matilda karakteriyle gösterdiği performansıyla Sadri Alışık Tiyatro ödüllerinden Efes Özel Ödülü’nü aldı. Tiyatro, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Neslihan Arslan ile Alternatif Tiyatro ve oyunculuğu konuştuk.

Alternatif sahnelerden bol ödüllü oyunla büyük sahnelere ve oradan dizi setlerine uzanan yolculuğunuzu öğrenmek isterim.

Mezun olduğum sene İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Temiz Ev oyunuyla başladım profesyonel hayata. Sonrasında Sami Berat Marçalı’yla İkinci Kat, D22 ve Tiyatro Adam’la devam ettim tiyatroya. Şimdi de konservatuvar sınavlarına girdiğimden beri tanıdığım Siyah Beyaz ve Renkli Tiyatrosu’nda çok sevdiğim arkadaşlarımla Fanatik adlı oyundayım. Pandemi sürecinde durduk biz de herkes gibi ama kısa sürede yine sağlıklı sahneye çıkmak ve seyirciyle buluşmak umudundayız. Dizi konusunda hep seçiciydim hâlâ da öyleyim ve öyle olmaya devam edeceğim. Kamera önü Canım Familya’yla başladı, sonra sırasıyla İstanbullu Gelin, Hizmetçiler ve şimdi de Masumiyet’le devam ediyor. Benim için oyunculuk tiyatro ve kamera önü diye ayrılmıyor. Senaryosunu sevdiğim ve teklif edilen karakteri gerçekten çalışmak istediğim işlerde bulunuyorum o kadar.

Alternatif tiyatroyu nasıl tanımlarsınız? Alternatif sahnelerde yapılan oyunlar, Türk tiyatro sanatının geleceğine nasıl katkıda bulunur?

Bu öyle kısa bir konu değil ama elimden geldiğince özetlemeye çalışırsam; alternatif sahnelerin takip edebildiğim, görebildiğim ve içlerinde bulunabildiğim kadarıyla çok iyi bir oluşum olduğunu düşünüyorum. Her sahnenin bir tarzı ve anlatmak istediği konuları olmasının yanı sıra okuyan, yeni mezun olan ya da okula bir şekilde gidemeyen ama bu işi öğrenmek isteyen birçok arkadaşımız için de mutfağına kadar her şeyi öğreten ve deneyimleten bir alan. Çok güzel isimlerle çalışma fırsatı buldum, çok keyifli oyunlarda oynadım ve çok güzel prova süreçlerim, deneyimlerim oldu benim de. O sahnelerde yer almak benim için her zaman çok özel oldu ve öyle de olacak.

Pandemiden en çok etkilenen alanların başında tiyatrolar ve tiyatrocular geliyor ve salgın bitmiş değil. Sanat adına Türkiye’nin geldiği durum nasıl görünüyor?

Türkiye’nin geldiği durum yeterince ortada bu konuda. Her zamanki gibi birbirimize elimizden geldiğince destek olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Ama hak edilenin çok çok altında verilen değer ve de destek (!)

Yaşadığımız bu toplumsal tabloda tiyatro nereye götürülüyor?

Komple bitirilmek isteniyor. Sorgulayan, araştıran insandan komple uzak bırakılmak isteniyor toplum. Tiyatro ve bunun aksini sağlayacak her ne varsa ayakta kalması olabildiğince güçleştiriliyor ne zamandır. Bu zor bir süreç evet ama böyle yok olmayacağına, tiyatrolar, oyuncular ve hatta seyirciler arasında bu destek ne kadar zor da olsa devam ettiği sürece elbette altından kalkacağımıza inancım tam.

Devletin sanata verdiği destek var mı? Varsa yeterli mi?

Ben bir destek göremiyorum, ya siz?

Tiyatrolar perde kapatıyor, oysaki sanat ekmek, su kadar önemli. Bu yıl içinde olduğunuz ‘Fanatik’ adlı oyun pandemi sürecinde nasıl etkilendi?

Biz de zorlandık ve sahneden uzak kaldığımız için çok da üzüldük. Yepyeni bir oyun Fanatik ve daha yeni oynamaya başlamıştık ki pandemi başladı. Aynı şeyleri tekrar söylemeyeyim. Bu sürecin hızla geçmesi ve sağlıkla oyunumuza dönmek, birbirimize kavuşmak için hevesle bekliyoruz.

Özgürlük düşmanı düzenlerin sanat-sanatçı düşmanlığıyla örtüşmesinin altındaki gerçek nedir?

Sanat düşündürür, hissettirir, sorgulatır, yüzleştirir, aratır, gösterir çünkü.

Oyuncuların bazı kısa süreli oynadığı karakter insanların hafızasında daha çok yer kaplıyor. Örneğin; sizin Familya’daki ‘Efkâr’ karakteri. İstanbullu Gelin adlı dizi Familya kadar kısa sürseydi Dilara karakteri bu kadar tanınır mıydı? Bunu neye bağlarsınız?

Bu sadece iki dizi ve bu dizideki karakterler arasındaki bir durum değil. Bu sadece Familya dizisindeki Efkâr karakteri ile ilgili bir durum. Canım Uğraş (Güneş) o kadar güzel bir karakter koydu ki ortaya... Oynadığım her karakter çalışmak, anlamak istediğim ve dolayısıyla en doğru şekilde göstermek istediğim roller. Efkâr sadece bir kadın oyuncunun önüne maalesef çok zor gelebilecek güzellikte bir karakterdi. Efkâr’ın ayrılmasının farkı hayattaki net duruşuna rağmen bir o kadar da kapalı olmasıydı dışarıya. “Üzülme” demek yerine size doğru üzülmen ve altından doğru kalkabilmen için bazen bir hikâye bazen de sadece küçük bir söz söylüyordu. Algıyı zorluyordu birden belki ama hemen sonrasında yürekten yakalıyordu. Böyle anlatınca üçüncü bir kişiden bahseder gibi oluyor, affedersiniz. Bendeki karşılığı böyle diyeyim ez azından.