Çin’in önemli yönetmenlerinden Xie Fei, Altın Koza’da kendisine gösterilen ilgiden memnun. Fei, estetik duyarlılığı olan sanat filmlerinin çoğunun zamanın ötesine geçtiğini söylerken, Çin sinemasına dair de merak edilenleri paylaştı

Sanat filmleri zamansızdır

BURAK ATABAY

26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali heyecanı devam ediyor. Şehrin iki ayrı noktasındaki sinema salonlarında gösterilen filmler halkın yoğun ilgisiyle karşı karşıya. 29 Eylül’e dek sürecek festivalin açılış töreninde Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Çin sinemasının usta yönetmeni Xie Fei’ye takdim edildi.

Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ve Gümüş Ayı ödüllerine layık görülen ödüllü usta yönetmen Xie Fei ile festival maratonunda kahve içme olanağına sahip olduk. Türkiye’ye ilk kez geldiğini aktaran Fei, Adana’da halkın festivale gösterdiği ilgiden dolayı büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Altın Koza’da kendisine verilen ödülden dolayı son derece mutlu olduğunu ifade eden Fei ile laf lafı açtı, Çin kültür ve sanat hayatından söz ettik.

Kendisinin çektiği 9 filmin birçoğunu roman ve kısa öykülerden sinema perdesine aktardığını söyleyen Fei, bunun Çin’de uzun bir süre yaygın bir gelenek olduğunu ve Çin edebiyatının sinemayı şekillendirdiğini ifade ediyor. Fei’nin söylediklerine göre, 50’li yıllardan sonra Çin sinemasının gelişimi daha hızlı. Ancak kültür devrimi, 66-76 yılları arasında sanatsal üretime zincir vuruyor. Özellikle yapılan filmler hükümet propagandası ya da eğlenceli filmler, çoğunlukla da kung-fu filmleri. Hal bu iken estetiğin temel kaygı olduğu sanat filmleri sıklıkla yapılamadığı gibi sinema gibi pahalı bir sanat, devlet tarafından iyi bir şekilde finanse edilmiyor. Kendisini Maocu olarak tanımlayan Fei, Mao’nun sanatsal üretim noktasında bazı şeyleri eksik ya da hatalı yaptığını söylüyor. Fei’ye göre, yalnızca Sovyetler ile yürütülen bürokratik ilişkiler, Çin halkının dünyanın geri kalanında neler yaptığının önüne bir perde çekmiş. Ancak bunun güzel yanlarından da bahsederken, “Bu sayede Nâzım Hikmet’i okuyabildim” diyor. Ve ekliyor: “90’lardan itibaren Hollywood’un Çin’e girmesi sayesinde başka şeylerin de yapılabildiğini gördük. 90’lar sonuna doğru da Çin sineması dünyada daha fazla bilinmeye ve tanınmaya başlandı. Ancak buna rağmen 90’larda nispeten daha kötü filmler yapıldı. Sansür hâlâ ülkede olsa da bugün çok daha güzel filmler izliyoruz”

Çin gibi bütün evrene teknoloji ihraç eden bir ülkenin sinema dünyasında daha farklı bir yerde olması beklenebilir. Bunu soruyorum, “Neden öyle değil?” diyorum; “Ülkede teknolojiye erişmek o kadar da kolay değil. Tamam biz büyük bir ülkeyiz, üretim hacminin her anlamda büyük olması beklenir ama büyüklük tüketimi de kısıtlandırıyor ne yazık ki” cevabını veriyor.

Ulusal Film Akademisi’nde 77 yaşında olmasına rağmen ders vermeye devam eden Fei, “Ben bir öğretmenim. Zamanın öğrencileri için çalışıyorum. Estetik için, güzele ulaşmak için. Sanat filmi zamansızdır çünkü. Eğlence filmleri ise öyle değildir. Sanat filmi yıllar sonra da hatırlanır ama eğlence filmi bugünü anlatır” diyerek sinema anlayışını da yansıttı.

Nuri Bilge Ceylan filmlerini çok sevdiğini vurgulayan Fei, Bekir Yıldız'ın üç ayrı romanının, Vedat Türkali tarafından senaryolaştırılıp, Süreyya Duru'nun yönetmenliğinde beyazperdeye uyarlandığı Kara Çarşaflı Gelin filminin ilk izlediği Türk filmi olduğunu söyledi ve devam etti: “Yol, Takva, O Kadın da çok iyi filmler. Türk kültürünü, sanatını, edebiyatını takip etmeye çalışıyorum. Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’ kitabını da okudum.”