Sanat ülkeyi doyurur

SILAY SILDIR

Seçimlerden önce, hükümetin mevcut kültür politikasına ışık tutan belgeleri, son 10 senedeki fiili uygulamalarını, Avrupa’da 2000’li yılların ilk çeyreğindeki eğilimleri yorumlayan kültür politikası analizlerinin sonuçlarını derledik. Ana muhalefet partisinin, kültür sanat dünyası uzmanlarının, sivil toplum kuruluşlarının çarpıcı açıklamalarına kulak verdik.

‘Sanat karın doyurmaz’ denilse de kültür sanat artık sadece karnı değil şehri, hatta tüm ülkeyi doyurabilir. Kültür politikaları analizleri şehrin bugün hızla, sanayi üreten, sunan, satan bir yapıdan, kültürel tüketim yapılan ve bu bağlamda istihdam ve ekonomik hareket üreten bir yapıya doğru evrildiğini ortaya koyuyor.

Avrupa’nın 13 ülkesinden 2 bin vali ve belediye başkanını kapsayan Euromayor anketi ve güncel kültür politikası çalışmaları Avrupa’daki ulusal ve yerel yönetimlerin bu yeni post endüstriyel küresel yapı içerisinde, şehirlerini, marka değeri olan, yüksek gelir grubundan turist çeken, tiyatro, müze gibi kültürel altyapı hizmetlerinin halk arasındaki eşitsizlikleri gidermek adına görünür kılındığı alanlar olarak konumlanlandırarak geleceğe hazırlandığını saptıyor. Sanayileşme yarışının başında, işlenemeyen demir çelik, kapatılan uçak fabrikası, motoru üretmeyip ithal eden, endüstriyelleşen dünyada dilediği konumu edinemeyen Türkiye’nin sanayi sonrası bu yeni gelecekte kültür ve sanatla kalkınmak gibi bir irade ortaya koyması gerekiyor.

Zira araştırma sonuçları, küresel ‘yeni ekonomi’nin kültürel ve yaratıcı endüstrilere bağlı yaratıcılık, innovasyon, bilişim teknolojileri ve turizm faaliyetleri üstüne kurulu olduğunu saptıyor.


BAKANLIK AYRILMALI
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş, mevcut yönetimin kültürel ve sanatsal alanda yeni yatırımlarla, yeni mekanlar yaratacağı yerde AKM’yi bile 7 yıldır çürümeye terk ettiğini ve bu yapılanların dünya uygulamalarının tam tersi olduğunu söylüyor. Karakaş’a göre kültürel ve doğal miras yok ediliyor, deprem halindeki toplanma alanları bile imara açılarak yüksek binalar ve AVM’lerle dolduruluyor. Karakaş; sanattaki baskı ve sansürün bu hükümet döneminde dayanılmaz boyuta ulaştığını, hükümetin özgür ve eleştirel sanatı yok etmek istediğini ve sanat alanını da TÜSAK’la vesayet altına almak için uğraştığını belirtiyor.

Türkiye’nin halihazırdaki kültür politikasını anlatması beklenen belgeyse Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Ulusal Kültür Politikası Raporu’ başlığıyla 2013’te Avrupa Konseyi’ne sunulmuştu. Seçimlerden önceki mevcut durumu konuşmak üzere başvurduğumuz, konuyla ilgili bir vaka analizi bulunan, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) bu belgenin hazırlanmasında kültür ve sanat alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile etkili istişare süreci yaşanmadığını ifade ediyor.

Tarih ve kültür varlıklarının korunması vurgusunu yapan, Kültür ve Turizm Bakanı imzalı rapor, Türk kültürünün ‘orjinal yapısı ve zenginliği korunarak’ kültürel faaliyetlerin geliştirileceği bilgisini verirken Avrupa’nın aksine, güncel sanat teşvikine ilişkin özel bir vurgu içermeyip korumacı bir kültür politikası yaklaşımı güdüyor. ‘Temel Amaç ve Hedefler’ başlığı altında 2. bölümde gösterilen amaçlarla, fiili uygulama arasındaki uçurumsa dikkat çekiyor. Kültür endüstrisinin milli gelir içindeki yeri, ihracattaki payı ve ülkenin tanıtımındaki katkısının artırılacağı belgeleniyor.

2015’te Çevre ve Kültüre ayrılan ödenek toplamda Diyanet’e ayrılanın altında. Kentsel dönüşüm uygulamalarında kültürel kimlik ve kültürel yapıyla uyum gözetileceği ve kültürel, sanatsal aktivitelerin gelişimi, tanıtımı çerçevesinde yerel yönetimlerin özel ve sivil inisiyatiflerin oynadığı rolün artırılacağı söyleniyor. TÜSEV Genel Sekreter’i Tevfik Başak Ersen, Türkiye’de sivil toplum-kamu ilişkilerini düzenleyen mekanizmaların olmaması ve STK’lerin karar alma süreçlerine katılımı konusunda bir politika bulunmamasının kültür-sanat alanında da önemli bir eksiklik yarattığını dile getiriyor. Sivil toplum kuruluşlarının gündeme getirdiği sıkıntılarsa; mevzuat sorunları, katılımcı bir kültür politikasının bulunmaması ve kamu kurumlarının mali desteklerinin yetersizliği... İngiltere ve İsveç gibi ülkelerdeki Sivil Toplum Bakanlıkları başta olmak üzere işbirliğinin güçlendirilmesi için bulunan çok sayıdaki yapıyı, Hırvatistan ve Sırbistan’da ise İşbirliği Ofisleri’nin varlığını örnek olarak gösteriyor. TÜSEV’e iletilen bir diğer görüş, kültür sanat alanında faaliyet gösteren STK’ler için kamu fonu mekanizması bulunmaması. Nitelikli turist çekme ve sanatı özendirme önemleriyle bilinen Berlin ve Liverpool Bienalleri’ne harcanan bütçeler milyon dolarla ifade edilirken, İstanbul Bienali ve Türkiye Pavyonun da bulunduğu Venedik Bienali’ne devletin katkısı çok cüzzi düzeyde.


SANATTA FES SARIK SİMGESİ
 Hükümetin mevcut politikasına ışık tutan ‘Hükümetin Kültür Sanat Programı’ başlığıyla yayınladığı metin de çelişkili. ‘Sivil toplum örgütleri ve uzmanların görüşlerine’ yer vereceği ‘doyurucu politikalar’ geliştireceğini ifade ediliyor. “Plastik sanatlar ve Türk-İslam sanatlarının gelişimine özel bir önem verilecektir” vurgusu yapılıyor. ‘Gerçekleştirilmesinde de yerel yönetimler ağırlıklı olarak öne çıkarılacak’ bilgisini paylaşıyor. Türk İslam sanatları üstüne yapılan vurgunun fiiliyattaki yansımaları yerel ve ulusal düzeydeki kutlama törenlerinde artan fes ve sarık imgelerinin profesyonel olmayan sunumlarında ortaya çıkan sünnet düğünü estetiğinde görülebiliyor. Plastik sanatlar teriminin işaret ettiği alanlardan biri olan heykelin varlığını bile tehdit eden uygulamaların ardı arkası kesilmiyor. Belediyeler de programda belirtildiği üzere aktif rol alıyorlar. 1993’ten beri yapılan Uluslararası Zühtü Müridoğlu Ahşap Heykel Sempozyumu, AKP’li  Belediye Başkanı tarafından “Sempozyum, küçük bir zümrenin keyfi sanat anlayışı ve uygulamasıydı” denerek 2008’de ortadan kaldırıldı. 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, heykeltraş Mehmet Aksoy’un yaptığı, Kars’taki “İnsanlık Anıtı” çirkin olduğu gerekçesiyle belediye tarafından yıkılıyor. 2012’de TBMM’nin çıkardığı yeni bir kararla 43 yıl boyunca ilk ve tek sanat müzemiz olarak Dolmabahçe Sarayı veliahd dairesinde hizmet veren Resim ve Heykel Müzesi mekanı, Mimar Sinan Üniversite yönetiminden alınıyor. Osmanlı’dan bu yana modernleşmenin simgesi kabul edilen, mekanın içindeki 8 bin parçayı aşan koleksiyon Tophane’deki 5 numaralı antrepoya gönderiliyor. Kültür ve Sanat Bakanlığı’nın isminden sanatın çıkarılıvermesi gibi, müzenin isminden de ‘heykel’ kaldırılıyor. Resim Müzesi 22 Mart 2014 te açılıyor. Sultan Abdülmecid, Sultan Abdül Aziz şeklinde isimlendirilen 11 tematik bölüme bölünmüş olarak hizmete başlıyor. Sanat eleştirmeni ve kürator Beral Madra, bugünkü hükümetin zihin ve bilgi yapısının Osmanlı’nın çok altında olduğunu belirtiyor. Batılılaşma projesini ve modernleşme çalışmalarını 1850’lerde başlatan Osmanlı’yı anlamadıklarını saptıyor.

Kültür Politikaları da ekonomi politikası gibi ivedi adalet bekleyen ve önemi gittikçe artan bir direniş alanı. Devlet, kamu kurumu, sivil toplum ve özel sektörün dengeli işbirliğini gerektiriyor.