2023 Fakir Baykurt Roman Ödülü’nü kazanan Dursaliye Şahan, “Sanatçı özgürlük savaşçısı gibidir. Akıllı devletler sanatçısını engellemez aksine kollar. Böylece daha güçlü olacağını bilir” dedi.

Sanatçı özgürlük savaşçısı gibidir
Ödül töreni Fakir Baykurt’un ölüm yıl dönümü olan 11 Ekim’de gerçekleşecek. (Fotoğraf: Dursaliye Şahan)

Deniz Burak BAYRAK

Çiğli Belediyesi tarafından düzenlenen Fakir Baykurt Roman Ödülü’nün 2023 yılı kazananı “Bul Beni Anne” isimli dosyasıyla Dursaliye Şahan oldu. Toplumcu gerçekçi damarın günümüz temsilcilerinden olan Şahan; yazın yaşamı boyunca göçmenlik, kadın ve çocuk gibi temaları ince bir duyarlılık, sağlam bir biçem ve çarpıcı bir realizm ile ele alıyor. Seçici Kurul’un “Romanda, sokakta büyümesine karşın temiz kalan bir çocuğa, sokak kadınlarının insancıllıklarıyla kucak açmasını, aralarında gelişen dayanışmayı, dostluğu vermesiyle yetkin bularak oy çokluğuyla ödüle değer gördü” ifadelerine yer verdiği yapıt, Belediye Kültür Yayınları tarafından kitaplaştırılacak. Dursaliye Şahan ile toplumcu gerçekçi edebiyatın günümüze yansımalarını ve yapıtını konuştuk.

“Toplumcu gerçekçi edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden Fakir Baykurt, hem politik duruşuyla hem de bir okuru olarak sizde nasıl bir yere sahip?” diye sorarak başlamak isterim.

Benim usta olarak gördüğüm, niçin öyle yazdığını anlamaya çalıştığım ve kendimi yakın hissettiğim yazarlardan biri. Edebiyatçı yanını sürekli devrimci yanıyla beslemiş bir yazar. İlk eserini ortaokul yıllarında okudum: Irazca’nın Dirliği. Zaten Orhan Kemal’i yeni yeni keşfetmişim, her romanı iz bırakıyor. Fakir Baykurt da hemen yanı başında bir yerlerde oluyor artık benim için. Çocukluk yıllarınızda aklınızdan, mantığınızdan çok duygularınızla hareket ediyorsunuz. Duygularımda hep o yazarların yanında hissettim kendimi. Farkında olmadan dünya görüşüm onlarla şekillendi. İyi ki de tanımışım, iyi ki de yazmışlar bizler okumuşuz. 

AKILLI DEVLETLER SANATÇISINI KOLLAR

Günümüzde yayımlanan yapıtlara baktığınızda toplumsal sorunlar sizce ne ölçüde işleniyor?

Her şeye rağmen işleniyor. Engeller çok can yakıyor kuşkusuz ama sanatı dünyanın hiçbir yerinde susturamazsınız. Ağzını dilini bağlarsınız, bir de bakarsınız ki, önünüze bir resim gelmiş. Kitapları yakarsınız ama o yaktığınız kitapların toplamında söylenenleri bir küçücük karikatüre biri sığdırmıştır. Her şeyi anlatır. Okuma yazma bilmeyen biri bile anlar. Hiç gitmediğiniz köydeki bir kadın işlediği kilimine yavaş yavaş kıpkırmızı kan damlalarını çiçek desenleri arasına yerleştirmiştir. Bir kuşak sonra o kilimleri birileri görür o gün yaşananları anlar ve tercüme eder. Sanatçı özgürlük savaşçısı gibidir. Akıllı devletler sanatçısını engellemez aksine kollar. Böylece daha güçlü olacağını bilir. Dünya edebiyatı deyince ilk akla gelen edebiyatçılara bakmak gerek. 

Fakir Baykurt

Ödüle değer görülen “Bul Beni Anne” adlı dosyanızda ne yazık ki dünyanın her yerinde karşılaşabileceğimiz sokak çocukları ve kadınlar üzerine eğiliyorsunuz. Bu durum ülkemizde de çok ciddi büyüklükte bir sorun yumağına dönüşüyor. Romanın çıkış noktası ve içeriğinden söz edelim mi?

Romanın çıkış noktası cami avlusuna bırakılan bir bebeğin, çocukluğu ve ilk gençlik yılları, yetiştirme yurtları ve elbette toplumun kimsesiz ve engelli bireylere yaklaşımından çıktı. Elbette yazılanların büyük bölümü kurgu ancak yaşayan karakterlerden ve gerçeklerden esinlenmiş bir hikâye. Dünyanın her yerinde sokakta yaşayan insanların sayısı artıyor. Sistemin kölelik düzeninde, başarısız olanların sokağa dökülmesi gibi bir şey. Bu sadece resmî kurumların sorunu değil. Toplum olarak bizim de sorumluluklarımız ve payımız olduğunu düşünüyorum. Mücadele etmek şöyle dursun onları görmezden geliyoruz. Önyargılarımız, bilinçsiz birikimlerimiz ayrımcılığa katkı sağlıyor. Fuhuş sektörünü tam da o sektörün en zayıf halkası, mağdur ettiği kadınlar üzerinden suçluyoruz. Örneğin bu sektörden vergi alan devlet birimlerini çok az sorguluyoruz. Biliyorsunuz yakın zamana kadar bu kadınların emekli olma hakları bile yoktu.

DÜNYA SINIF SAVAŞLARI ÜZERİNDE DÖNÜYOR

Sokak çocuklarının eğitim yaşamından kopuşları, sokak kadınlarının acıları gibi temaları ekonomik ve sınıfsal bakışla ele alan bir biçemi yeğlemişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?

Sınıflar arasındaki uçurum giderek büyüyor. Öyle bir hale geldik ki, artık dünya sınıf savaşları üzerinde dönüyor. Hemen her coğrafyada savaş var. Ve bu savaşların faturasını da bireyler ödüyor. Sadece özgürlükler değil, eğitim, sağlık gibi en temel haklar da sürekli küçülüyor. Sanatçı ve aydın sorumluluğunun bunları görmesi ve sanatında yansıtması gerektiğine inanıyorum. O nedenle de seçtiğim konuların yazar kimliğimden çok hayata bakış açımla ilgili. Sonuçta şiddeti, ırkçılığı, cinsiyetçi bakış açısını besleyen yazarlar da az değil.