Uygulanan ekonomi politikaları sonucunda toplumda oluşan manzara TÜİK’in verilerine de yansıdı. Son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üzeri yurttaşların yüzde 85,3’ü sinemaya, yüzde 93,7’si canlı gösteriye, yüzde 92’si kültürel alanlara ve yüzde 94,9’u canlı spor etkinliğine gidemedi.

Sanattan sağlığa ekonomi çıkmazı: Yaşam kalitesi düştü

Havva GÜMÜŞKAYA

İktidar eliyle yaratılan ekonomik kriz, yoksulluğun giderek yaygınlaşmasına neden oldu. Toplumun tamamına yakını kültürel etkinlikler ve spor faaliyetlerinden uzak kaldı. Gelir dağılımındaki bozulma ile zengin ve yoksul arasında derinleşen uçurum, beraberinde sosyal dışlanmayı da getirdi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ilk kez yayımladığı yaşam kalitesi modülü ülkedeki bu durumu bir kez daha gözler önüne serdi. “15 yaş ve üstündeki tüm fertlerin sosyal konulardaki memnuniyet düzeyi ile sosyal faaliyetlere katılım durumlarını” tespit etmek için yapılan araştırma çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Araştırmaya göre hane halkının finansal durumundan memnuniyeti ortalama yüzde 46,9 olurken yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan bireylerde bu değer yüzde 36,9’e düştü. Başka bir ifadeyle finansal durumundan memnun olmayanların oranı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan bireyler arasında yüzde 63,1 oldu. Risk altında olmayanların finansal durumdan memnuniyeti ise yüzde 51,1 olarak hesaplandı. Son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üzeri bireylerin yüzde 85,3’ü sinemaya, yüzde 93,7’si canlı gösteriye, yüzde 92’si kültürel alanlara ve yüzde 94,9’u canlı spor etkinliğine gitmedi. Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski olan bireyler kültürel faaliyetlere katılamama nedeni olarak maddi yetersizlikleri gösterdi. Risk grubunda olmayan bireylerin yüzde 5,1’i maddi yetersizlikten dolayı sinemaya gitmediğini belirtirken risk grubunda olanların yüzde 23,5’i maddi yetersizlik gerekçesini belirtti. 

SOSYAL HAYAT BİTTİ

Verilerde sosyal yaşama ilişkin de çarpıcı veriler paylaşıldı. Sosyal yaşam da arkadaş veya akrabalarla gerek yüz yüze gerekse uzaktan hiç görüşmeyenlerin çoğunluğunu yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanlar oluşturdu. Fertlerin yakınları ile vakit geçirme, karşılıklı konuşma veya aktivite yapma sıklığı incelendiğinde fertlerin akrabaları ile telefon, aracılığıyla görüşme sıklığı en çok olan seçenek yüzde 40,9 ile her hafta olurken arkadaşlarla ise yine her hafta yüzde 44,3 ile en yüksek görüşme sıklığı oranı oldu.

OKSULLUK DAHA DA ARTTI

Sosyolog Doç. Dr. Hatice Yaprak Civelek, TÜİK verilerini BirGün’e şöyle değerlendirdi:

“Sosyolojide fonksiyonalist bakış açısı vardır. Bu bakış açısı bize der ki, toplumda 6 temel kurum vardır. Bunlar; ekonomi, aile, politika, din, eğitim, boş zamanları değerlendirmedir. Bu 6 kurumun her biri, birbiri için güçlendirici, birbirini koruyucu şekilde işlev gösterirler. Bu kurumlardan herhangi birinde meydana gelebilecek bir bozukluk, kriz hali diğer kurumları da etkiler. Temel kurumlardan bir tanesi zarar görürse diğerinin de zincirleme etkileneceği fikri bizim bugün yaşadığımız durumu doğruluyor. Ekonominin yarattığı sıkıntılar, eğitimimizi, boş zamanlarımızı değerlendirmemizi de etkiliyor. Sinemaya gidecekken kahvede 1 bardak çay içiyoruz. Bazen bu bile tercih edilmiyor. Dolayısıyla yoksullaşma da artıyor. Bu süreci kabul etmemek gerekiyor. Eğer bu yoksullaşma süreci kabullenilirse ve normalize edilirse bu da tehlike arz ediyor. Bu sürece karşı tüm kurumların mücadele etmesi gerekiyor. Bireyin hiçbir alanda yaşam kalitesinin ihmal edilmemesi gerekiyor. Bu durumla toplumun sağlığı bozulur. Hangi kurumsal yapıda problem varsa onun uzmanları konuyu özellikle ele almalı. Bireye ve topluma yönelik yaklaşımda bulunulmalı. ‘Ekonomiyi düzelteceğim’ diyerek kurumsal bir bakış açısını benimseyerek yaklaşılmamalı. Salt ekonomiyi düzeltmek diye bir şey yoktur. Ekonomiyi diğer kurumsal yapılarla birlikte karşılaştırarak ele almak lazım.”

Okuma oranlarına yönelik paylaşılan verileri de yorumlayan Civelek, şu ifadeleri kullandı:

“Kimi insan teknolojik aletlerden okuma gerçekleştiriyor. Bir takım belgeye dayalı okumalardan bahsediliyorsa, bu ayrı değerlendirilmeli, teknoloji üzerinden yapılan okumalar ise ayrı değerlendirilmeli. Çoğu insan gençler için ‘Kitap okumuyor. Ellerinde cep telefonu var’ diyor. Bu gençler, kitap alım oranlarına bakarak değerlendirmek doğru değil. Artık dijital kitaplar ya da sesli kitaplar var. Bu okumanın içinde nasıl bir kategorizasyon var? Bunun detaylandırılması gerekiyor. Bir genç Sefiller isimli kitabı ‘storytell’den dinliyorsa bunu okumuyor olarak mı kabul edeceğiz?”

YAŞAM KALİTESİ HIZLA DÜŞTÜ

CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo ise "Yaşam Kalitesi Araştırması"nın yoksulluk uzadıkça yaşam kalitesinin de düştüğünün bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. “Yoksulluk derinleştikçe veya uzadığında ailelerin ve özellikle çocukların ve gençlerin ruh sağlığı da olumsuz etkileniyor” diyen Foggo, şöyle devam etti: “Geçim kaygısı, gıdaya erişememe ve özellikle barınma gibi konulardaki sorunlar, çocuklarda, gençlerde stres ve kaygıya yol açıyor. Sosyal ve kültürel etkinliklere katılmayı bırakın TÜİK’in araştırmasında söylediği gibi arkadaş veya akrabalarla gerek yüz yüze gerekse uzaktan hiç görüşmeyenlerin çoğunluğunu da yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan aileler oluşturuyor. Bu durum görmezden gelinme, yok sayılma, izole etme yani yoksul aileler ve bireyler üzerinde duygusal, bilişsel ve fizyolojik etkiye yol açmakta. TÜİK araştırması bize yoksulluk içinden yaşayanlara yönelik hak temelli bir sosyal politikanın olmadığını ve diğer taraftan da yoksul ailelere yönelik sosyal dışlanmanın arttığını bunun altında da etiketleme ve olumsuz önyargılarla izole bir yaşamla baş başa bırakıldıkları gösteriyor.”

SAĞLIK HARCAMALARI YURTTAŞA YÜK GETİRDİ

TÜİK 2022 yılına ilişkin sağlık modülünü de yayımladı. TÜİK verilerine göre, muayene ve tedavi harcamaları, hanelerin yüzde 7,3’üne çok, yüzde 36,1’ine ise biraz yük getirirken ilaç harcamaları da düşük gelirliler için yük anlamına geldi. Doktor muayene ve tedavi ile ilaç için harcama yapmama durumunun hanelerin gelir gruplarından çok etkilenmediği görüldü. Modül kapsamında 15 yaş ve üstü fertlerin yaşadıkları sorunlara da dikkat çekildi. Bir işte çalışan 15 yaş ve üstü fertlerin tüm çalıştıkları süre incelendiğinde çoğunlukla bu fertlerin yüzde 28,2’sinin oturarak, yüzde 47,9’unun ayakta durarak, yüzde 18,4’ünün yürüyerek veya orta düzey fiziksel aktivite yaparak, yüzde 5,6’sının ise ağır iş ya da ağır fiziksel aktivite yaparak çalıştığı görüldü. Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan fertlerin yüzde 16,8’i oturarak çalışırken risk altında olmayan fertler için bu oran yüzde 31,3 oldu. Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan fertlerin yüzde 10,1’inin ağır iş ya da aktivite yaparak çalışma hayatını geçirdiği görüldü.

KRİZİN FATURASI YOKSULLARA

İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Öner Günçavdı, son 3 yıldır uygulanan ekonomi politikalarıyla çok ciddi oranda gelir transferleri yapıldığını kaydederek şunları söyledi: “Bu uygulamalarla orta gelir grubu zayıfladı ve sürekli aşağıya baskılandı. Ekonomik krizin faturası bu kesime kesildi. Verilere göre mevcut finansal durumlarından memnun olmayanların oranı yüzde 50’nin üzerinde, yoksullarda bu oran çok daha fazla. TÜİK’in böyle bir dönemde bu çalışmayı yayımlamasına anlam veremiyorum. Çünkü iktidar açısından olumlu tablo sunmuyor.”