HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kürt gazeteci ve yazar Musa Anter'in öldürülmesine ilişkin davanın zaman aşımı gerekçesi ile düşürülmesi kararına tepki gösterdi. Sancar, "Bu suçlarda yer alan devlet içindeki çeteler, onların siyasi haramileri ve işbirlikçileri, onların suçlarını örtülmesinde rol oynayan her kademedeki görevliler bu rejim değiştiğinde adalet mücadelesinin sonuçları ile mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaklar" dedi.

Sancar'dan Anter davasının düşürülmesine tepki

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kürt gazeteci ve yazar Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin davanın zaman aşımı gerekçesi ile düşürülmesi kararı sonrasında Ankara Adliyesi önünde açıklama yaptı.

Davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararının uygulanmadığını belirten Sancar, "Bu dava devlet içinde örgütlenmiş, siyasi bir karar ile planlanmış cinayetler serisinden biridir" değerlendirmesinde bulundu.

Sancar, “Musa Anter’in katledilmesi dosyasında sürpriz bir karar çıkmadı. Beklendiği gibi zaman aşaması dolaysıyla dava düşürüldü. Bunun, iki açıdan açıklanması, değerlendirilmesi gerekiyor. Birincisi, hukuki açı; diğeri, hukuki açı. Aslında mahkeme zaman aşımı kararı vermek zorunda değildi. Çünkü, bu cinayet sıradan bir eylem olarak görülemezdi. İnsanlar karşısında suç kapsamında kabul edilmesi gerekiyor. Evrensel hukuk böyle emrediyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmeyi uygulayan AİHM içtihatları da böyle bir karar vermeyi gerektiriyordu ama mahkeme bunları dikkate almadı. 30 yıllık zaman aşımı dolduğunu belirterek davayı düşürdü" ifadelerini kullandı.

Davanın zaman aşımına uğratılmasının politik bir tercih olduğunu belirten Sancar şunları söyledi:

"Bugün, yargının içinde bulunduğu durumun başka bir karar imkân vermesini de beklemek herhalde fazlasıyla iyimserlik olurdu. Uzun süredir cezasızlık politikasının bütün benzer davalarda zaman aşımı bahanesiyle hayata geçirildiğine birlikte tanık oluyoruz. Cezasızlık, bu ülkede derin bir devlet politikasıdır; siyasal kültürün ihtiyaç duyulduğunda devreye sokulan sabit bir unsurudur. Cezasızlık; devlet suçlarının, devlet ile bağlantılı suçlarının devlet içindeki örgütlenmeler tarafından işlenen suçların örtülmesinin bir yöntemidir. Evet, AKP-MHP iktidarı da kendisinden önceki dönemlerin bu kültürünü sahiplenmiş, bu politikasını kararlı bir şekilde hayata geçirmeye devam etmektedir. Bugün bu davalar, Musa Anter davası ve bundan önce başka davalar bu şekilde düşürüldüğüyse bunda iktidarın cezasızlık politikasını en ileri boyutlara taşıması belirleyici rol oynamaktadır. Bu iktidar, başka alanlarda da cezasızlık politikasının yayılmasını sağlamıştır, uygulamaları ile bu toplumda bir suç imparatorluğunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bizler, bu davaların peşini bırakmayacağız. Cezasızlık politikası, bir tahakküm ve sindirme aracıdır. İktidardakilerin, devlet içindeki güçlerin muhalefeti ve toplumu sindirme politikasının etkili bir yöntemidir. Bu iktidar da bu yöntemi her alanda hayata geçirmeye devam ediyor.

'DAVANIN 30 YILDA BİTİRİLMEMİŞ OLMASI HUKUKİ GEREKÇELERLE AÇIKLANAMAZ'

Musa Anter davasında bütün gerçekler ortadadır. İtiraflar en üst düzeyde devlet görevlileri tarafından yapılmıştır. Meclis Araştırma Komisyonu’nda yapılan çalışmalar rapora dönüşmüş ve orada da bütün bağlantılar bu cinayetin işlenmesine giden süreçten, bu cinayetin işlenmesinde rol alanlar açıkça yazılmıştır, yer almıştır. Bütün bu gerçeklere rağmen, her şey çıplak şekilde ortada olmasına rağmen davanın 30 yılda bitirilmemiş olması, hukuki gerekçelerle asla açıklanamaz. Tam tersine politik bir tercihin son derece net bir yansıması ile karşı karşıya. Bu davaların, bu şekilde düşürülmesi hakikat ve adalet mücadelesine engel olmayacaktır. İktidar hakikat peşinde koşanların, adalet isteyenlerin sesini kısmak için her yönteme başvurmaktadır.

Bugün, İstanbul’da Cumartesi Anneleri’nin maruz kaldığı saldırı da aynı zihniyetin ve politikanın ürünüdür. Cumartesi Anneleri de faili meçhuller ve kayıplar konusunda hakikat ve adalet mücadelesini kararlılıkla sürdürdükleri için her türlü engellemeye, baskıya, şiddete maruz kalmaktadırlar. Hakikat mücadelesinin bitmeyeceğini, adalet arayışının büyüyerek devam edeceğini buradan herkese duyurmak istiyoruz. Bu dosyalar, bugün kapatılmış olabilir, yargısal süreçlerin bundan sonraki aşamalarından da farklı kararların çıkmasını şu anda, bu şartlar altında beklemekte iyimser bir konu ama bu şartlar değişecektir. Bu suç imparatorluğunu cezasızlık politikası ile büyüten rejim değişecektir. Bu suçlarda yer alan devlet içindeki çeteler, onların siyasi haramileri ve işbirlikçileri, onların suçlarını örtülmesinde rol oynayan her kademedeki görevliler bu rejim değiştiğinde adalet mücadelesinin sonuçları ile mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaklar.

Bu ülke, demokrasi için, adalet için ve hakikat için yeni bir başlangıç mücadelesini yürütenlerin başarı hikayesini yakın zamanda mutlaka görecektir. Bu sayfayı bütün demokrasi güçleri birlikte açacaktır. Bu suçlar ile ilgili hakikati de adaleti de sağlayacak yeni bir inşayı mutlaka başaracaktır. Ape Musa’nın katledilmesi davasının bu şekilde sonuçlanması Ape Musa’nın sesinin bizlere bizden sonraki kuşaklara hakikatin ve mücadeleyi telkin eden, bizlere bunu görev olarak yükleyen duruşunu, mirasını ve sesini sahiplenmeyi de emretmektedir. Evet, Ape Musa’nın sesini de mirasını da yaşatacağız. Hakikat ve adalet mücadelesinde bizlere bıraktığı bu değerler yol gösterici olacaktır"

ANKA