Bernie’nin son beş senedir yürüttüğü mücadele, sınıf siyasetini ayağa kaldırmaya yetmedi. Genç seçmeni içeren kesimin çoğunluğunun sosyalist olduğunu söylemek henüz mümkün değil; fakat ilk tohumlar yeşeriyor.

Sanders ve geleceğin siyaseti

Matt Karp

Norveç’ten Yeni Zelanda’ya sol siyasetin işçi partileri yerlerini ‘yeni sola’ bırakıyorlar ve sol politikaların kapsamı da değişiyor. Ekonomileri baştan aşağıya dönüştürerek kaynakları yeniden dağıtmak yerine (ki bunu yapacak güçleri de zaten yok), çağdaş yenilikçiler enerjilerini çevrecilik ya da kültürel temsiliyet gibi farklı projelere kanalize ediyorlar.

Fakat Bernie Sanders gibi sosyalistler, gücü ve kaynakları yeniden paylaşmadığımız sürece bu mücadele alanlarının çok azında anlamlı zafer kazanabileceğimizin farkındalar.


Bernie’nin son beş senedir yürüttüğü mücadele, yirminci yüzyılın sınıfsal siyasetini yeniden ayağa kaldırmaya tek başına yetmedi. Fakat tarihteki tüm köklü sosyal-demokratik değişimlere öncülük ettiğini gördüğümüz türden bir seçmen birleşmesini, işçi sınıfının farklı kesimlerini adaletli gelir dağılımı talepler altında birleşmesini ümit edeceksek, bunu Sanders’a oy veren kırk beş yaş altı seçmende görebiliriz.

Bu genç seçmenin üçte ikisi ‘herkes için sağlık’ planını, servet vergisini ve diğer önemli reformları destekliyor. Daha da önemlisi, bu meselelerin insanların oy tercihini değiştirebilecek kadar önemli olduğunu Bernie’nin yürüttüğü her iki kampanyada da gösterdiler. Bu kesimin çoğunluğunun sosyalist olduğunu söylemek henüz mümkün değil, fakat ilk tohumlar yeşeriyor.

ADALETSİZ DÜZEN

Bir yandan ABD nüfusu yaşlansa da bu kesim her demografik grubu kapsayacak şekilde gitgide büyüyor. Seçmenin yaşlandıkça muhafazakarlaştığına dair şehir efsanelerine karşın, akademik çalışmalar bize ideolojik tercihlerin zaman içinde tutarlı kaldığını gösteriyor. Milenyum kuşağına mensup gençler gitgide adaletsiz hale gelen ekonomiye katılmakta zorlanıyorlar ve sağ görüşlere yöneldiklerine dair bir bilgi yok. Bugün ulusal sağlık planını destekleyenin, gelecekte de destekleyeceğine emin olabiliriz.

Bernie Sanders siyasi bir devrim yaratan “21’inci Yüzyıl Abraham Lincoln’ü” gibi hatırlanmayabilir, fakat 1830 ve 40’lı yıllarda köleciliğe karşı çıkarak bir kuşak sonra lağvedilmesine giden süreci baştan John Quincy Adams türünde biri sayılabilir.

Sosyalist fikirlere yakın duran genç kuşağın önümüzdeki on yıl yüzleşmesi gereken iki güçlük olacak. İlk olarak daha yaşlı, varlıklı ve ‘kırsal’ demokrat kesimle yüzleşmek zorundalar. Bu kesim milliyetçi söylemlerden hoşlanıyor ve vergi affı gibi vaatlerden medet umuyor.

UMUT VAAT EDİYOR

Kısa vadede değişim adına umut vaat eden bölgeler büyük şehirler. Los Angeles’tan Denver’a, San Antonio’ya… Bu bölgelerde nüfus genç ve Sanders’ın anketlerde aldığı destek rakamları tüm rakiplerinin toplamından yüksekti. Philadelphia, Pittsburgh, Washington ve New York’ta solcuların kazandığı zaferler demokrat-sosyalist siyaset için Kuzeydoğu kentlerinde de fırsatlar olduğunu ortaya koyuyor.

Fakat Sanders gibi solcuların eski toprak demokratlara üstün gelmeleri için büyükşehirler yeterli olmayacak. Eyalet yönetimlerinin parasal gücüne ya da kongreye erişebilmek için ise çok daha fazlası gerek. Uzun vadede yüzleşmeleri gereken diğer zorluk ise solcuların liberal şehirlere hapsolup kalmasıyla ve solu sınıfsal gücün yanı sıra kaynakların paylaşımı konularından uzaklaştıran dinamikler ile ilgili.

SOSYALİZMİ ANLATMAK

Bazı hak savunucularına göre ise geriye dönüp yeniden sınıfsal konulara odaklanmak, asıl siyasi desteğin zaten liberal fikirlere teşne olan beyaz yakalı banliyö sakinlerinden geleceğini gözden kaçırmak anlamına geliyor. Hak savunucusu Sean McElwee, “Erkek egemen düzene karşı birini karşıma alıp, ataerkil düzenle kapitalizmin ilişkisini anlatabilirim” diyor, “Halbuki göçmenler işimizi çalıyor diye sinirlenen birine sosyalizmi anlatmam çok zor” diye ekliyor. Amerika’da işçi sınıfının seçim siyasetine gitgide mesafeli durması bu anlamda olumlu bir gelişme sayılabilir, uzun vadede cumhuriyetçi bölgelerin maviye dönmesine vesile olabilir.

Sanders’ın teorisi ise farklıydı ve kampanyası bambaşka bir koalisyonu bir araya getirdi. Koalisyonun merkezinde düşük gelir gruplarına mensup genç seçmen vardı. 2020 yılında bu koalisyon demokratların adaylık yarışını kazanmaya yetmedi. Tabii Sanders’ın, tarihin akışına karşı koyup siyasete küsmüş işçileri sandıkların başına çekmek gibi bir başarısı olmadı.

İLERİCİ HAREKET

Örneğin 2032 yılını düşünecek olursak farklı bir tablo göreceğiz. Bernie’ye oy verecek, elli yaş altı seçmen tabanı demokrat parti içinde çoğunlukta olacak. Peki, sol onları nasıl karşılayacak? Sosyal medyadan, milyarderlerin finanse ettiği sivil toplum kuruluşlarından etkilenen, şirketlerin kontrolündeki Demokrat Parti ile yapıcı ilişkiler kuran bir sol mu göreceğiz, yoksa Sanders sonrası ilerici bir hareket mi olacak?

Yoksa Bernie Sanders’dan sonra da çalışmaya devam eden, Sanders’ın başarılarını sürdüren bir sol mu olacak? Sınıf siyasetini ön planda tutan, kaynakların adil paylaşımı talebiyle kitleleri birleştiren ve çoğunluklar yaratan bir sol mu olacak? Sağlık, eğitim, istihdam ve aile için politikalar üreten, bu politikaları zenginlerin vergileriyle finansa eden bir sol görecek miyiz? Gelecek şu an yazılıyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Jacobin (kısaltılarak çevrilmiştir)