Google Play Store
App Store

14 ve 28 Mayıs seçimlerinden galip çıkan iktidar geride kalan 10 ayda ülkeyi uçuruma sürükledi. Krizin tüm yükü emekçinin sırtına yüklenirken gerici kuşatma eğitimden toplumsal yaşama her alana yayıldı. Erdoğan, 31 Mart’tan güçlü çıkarak 2028’e giden yolun taşlarını döşemek istiyor. 1 Nisan’dan itibaren ise ülkeyi daha karanlık bir tablo bekliyor olacak. Sandığa giderken unutulmaması gereken pek çok şey var.

Sandığa giderken bunları hatırla
Fotoğraflar: Depo Photos

Politika Servisi

Türkiye, yerel yönetimleri belirlemek üzere pazar günü sandık başına gidecek. İktidar cephesi İstanbul başta olmak üzere 2019’da kaybettiği şehirleri geri kazanmak için sahip olduğu bütün devlet imkanlarını seferber etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan için 31 Mart, yerel yönetimleri belirlemenin de ötesinde anlamlar taşıyor.

Sandıktan güçlü çıkması halinde rejimi tahkim etmek, toplumsal muhalefeti bastırmak, 2028 seçimleri için de güç biriktirmek istiyor. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden galip çıkan iktidar, aradan geçen 10 ayda bile ülkeyi her alanda uçurumun kenarına sürükledi. Ekonomik krizin tüm yükü emekçinin sırtına yüklenirken ülke gerici kuşatma altına alındı. Yargı bağımsızlığı tümüyle ortadan kalktı, sağlıktan eğitime, kültür ve sanattan sosyal yaşama baskıcı, piyasacı politikalar hayata geçirildi. Ülkeyi 1 Nisan’dan itibaren çok daha karanlık bir tablo bekliyor olacak. Sandığa giderken unutulmaması gerekenleri derledik.

HER SEÇİM SONRASI YAĞMA TALAN

Genel seçimler öncesi frene basan AKP iktidarı, seçimin ardından yağma ve talana politikalarına devam etti. Genel ve yerel seçim arasındaki 10 ayda da ülkenin dört bir tarafındaki doğal güzellikleri maden ve enerji sermayesine peşkeş çekilmeye devam etti. Ormanları, tarlaları, meraları kısacası tüm yaşam alanları gasp edilen yurttaşların direnişi ise sürdü. Ülkenin büyük çoğunluğu maden şirketlerine ruhsatlandırılmışken felaket haberi İliç’ten geldi. Vahşi madenciliğin önünü açan iktidar, adeta 9 işçiye mezar kazdı. Anagold Madencilik’e ait Çöpler Altın Madeni’ndeki liç yığını kayma sonucu 9 işçi göçük altında kaldı. İşçilerden 1 buçuk aydır haber alınamadı.

Seçimden sonra iktidarın hedefinde olan yüzlerce yerlerde biri de Akbelen Ormanı oldu. Limak Holding ve IC Holding’in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santralı’nın kömür sahasını genişletmek için Akbelen Ormanı yok edildi. Uzun süredir kesime karşı direnen bölge halkı nöbetini sürdürüyor. Akbelen’i, İkizköy’ü boş bırakmayan bölge halkı ve yaşam savunucuları defalarca adeta kuşatma altına alındı. Kesime karşı direnişi engellemek isteyen kolluk kuvvetleri sabah baskınıyla girdiği Akbelen Ormanı’nda kesim yapılmasını engellemek isteyen yurttaşları gözaltına aldı. 10 aylık süre zarfında bu iki olay öne çıksa yüzlerce örneği var. Rejimin rant odaklı anlayışı, her seçim döneminin ardından kendini daha fazla hissettiriyor.

GÜN BE GÜN TÜKENDİK

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomide de aradan geçen 10 ayda daha büyük bir yıkım yarattı. Mayıs seçimlerine dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ile hazırlanan Erdoğan, faiz karşıtı çıkışları ile hafızalara kazındı. Erdoğan’ın ‘Ben ekonomistim’, ‘Bu can bedende olduğu müddetçe faizleri arttırmayacağız’, ‘Nass var Nass’ çıkışları rejimin 5 yıl daha devamıyla sonuçlanan seçimler sonrası rafa kaldırıldı. Artan enflasyon ve hayat pahalılığına çözüm bulamayan Saray rejimi seçimlerin ardından ‘Rasyonel Politikalar’ diyerek yön değiştirdi. Bakan Nebati’nin yerini Mehmet Şimşek aldı. Şimşek’in başındaki yönetim de gidişatı önleyemedi. Ülke adım adım geriye gitmeyi sürdürdü. Düzeleceğiz vaatleri ile verilen tarihler bir bir tükendi. Geriye faiz arttırmalarıyla gündeme gelen, ekonomik krizin bütün faturasını emekçilerin sırtına yükleyen politikalar kaldı.

• Tüm bu süreçte ise toplumun tüm kesimleri daha çok yoksullaştırıldı. Temel gıda maddelerinden, temizlik ürünlerine, ev kiralarından, tekstile, mazota kadar her şey neredeyse iki katı zamlandı.

• Ocak ayında belirlenen net asgari ücret tutarı 17.002 lira olarak belirlenirken artan dolar kuru karşısında asgari ücret içerisindeki alım gücü henüz 3 aylık zamanda bile 50 dolardan fazla eridi. Rasyonel politikalar çerçevesinde asgari ücrete yılda bir kez zam uygulanacağı açıklandı.

• Son yıllarda artmaya başlayan barınma sorunu katlanarak büyüdü. Ev kiralarındaki artış önlemedi.

• Türk İş’in Şubat ayı verilerine göre açlık sınırı 16.257’ye yoksulluk sınırı 52.954,98 TL’ye yükseldi.

• Bu zaman diliminde ise emekliler sefalet ücretlerine mahkûm edildi. En düşük emekli aylıkları 10 bin lira olarak belirlendi. 20 yıl önce asgari ücretin yüzde 36’sının üstünde olan ortalama emekli aylıkları 2023’ün bitimiyle asgari ücretin yüzde 28 altına düştü.

• Bankalara kredi kartı borcu olan vatandaşların sayısı 36 milyon 825’i geçti. Kredi faizlerinin son bir yılda 50 puana yakın artmasına rağmen bireysel kredi borçlarında da artış devam etti.

SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKERTİLDİ

22 yıllık AKP iktidarının Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın etkileri aslında Mayıs seçimlerinden sonra da hız kesmedi, sağlık iyice çıkmaz sokağa girdi. Bulunamayan ilaç sorunları derinleşirken, artan sağlık harcamaları nedeniyle sağlıkta tasarrufa giden iktidar pek çok ilacı SGK geri ödemesinden çeşitli nedenleri bahane ederek çıkardı. Bu süre zarfında doların hızla yükselmesi özellikle ithal ilaçlarda da sorunları derinleştirdi. Kanser, kan sulandırıcılar, antibiyotikler gibi pek çok hayati ilaca erişim daha da zorlaştı. Sağlıkta 10 ayda yaşanan bazı gelişmeler özetle şöyle;

• Piyasada bulunamayan ilaç sorunu sürerken, döviz endekslenen ilaç fiyatlarında kamunun baz aldığı avro kuruna yapılan son zamlar da ilaç tekellerini memnun etmedi. Yabancı ilaç firmaları Türkiye piyasasından bir bir çekilmeye başladı. Roche’nin ardından Novartis, aralarında göz tansiyonu, astım, KOAH, epilepsi, alzheimer gib 14 kalem ilacını satışını "stokları bulunmadığı" gerekçesiyle durdurma kararı aldığını açıkladı.

• Kamu hastanelerindeki randevu sorunu daha da derinleşti. Son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da yoğunluğu kabul etti ancak bunun nedeninin randevuya gelmeyen hastalar olduğunu açıklayarak Merkesi Randevu Hekim Sistemi (MRHS) üzerinde bu konuyla ilgili düzenleme yapacaklarını açıkladı.

• Yurtdışına gitmek için TTB’ye başvuran hekim sayısı seçim sonrası daha da arttı. Yılsonu 3 bini aşkın hekimin yurtdışına gitmek için TTB’ye başvurduğu ortaya çıktı.

• 2023’ün sonunda açıklanan TÜİK verilerine göre, SGK’nin sağlık harcamalarındaki payı geriledi. Yurttaşın cebinden çıkan para ikiye katlandı. Yurttaşların cepten yaptığı sağlık harcamaları bir önceki yıla göre yüzde 98,8 artarak 112 milyar 18 milyon TL’ye ulaştı. Kişi başına sağlık harcaması, bir önceki yıl 4 bin 206 TL iken geçen yıl yüzde 69,8 artarak 7 bin 141 TL’ye yükseldi. SGK’nin sağlık harcamaları içindeki payı da yüzde 44,2’ye geriledi.

EĞİTİMDE BÜYÜK TAHRİBAT

28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerin ardından eğitimde büyük bir saldırı başladı. Bakanlığa getirilen Yusuf Tekin henüz ilk günlerinde karma eğitimi hedef alan ifadeler kullandı. Daha sonra bundan geri adım atsa da uzun bir süre bu ifadeler gündemi meşgul etti. Kısa bir süre sonra eğitim-öğretimin başlamasının hemen ardından seçimden önce başlayan ÇEDES projesi bütün eğitim gündemini işgal etti.

Diyanet bir bütün olarak eğitimin parçası hale getirildi. Okullarda imamlar görevlendirildi, anaokullarında dahi imamlar derslere girmeye başladı. Bununla da kalmadı, çocuklar mezarlık temizletilmeye götürüldü. Çocukların camiye götürülmesi sıradanlaştı. ÇEDES’le de yetinmeyen Diyanet başka bir projeyle evlere kadar girdi. MEB yaptığı yönetmelik değişikliğiyle anaokullarında mescidi zorunlu kıldı. Müfredat çalışmaları başlatıldı ve bütün derslere dini ağırlıklı konular ekleneceği öğrenildi. Din dersinin anaokuluna kadar dürülmesinin planları için harekete geçildi. Mesleki eğitim merkezleri eliyle işçileştirilen çocukların sayısı arttı. MESEM’lerde yaşanan kazalarda çocuklar iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetti. Özel okulların fiyatları tavan yaptı. 2024-2028 Stratejik Planı’nda özel okullaşmanın artırılması için teşviklerin devam edeceği açıklandı. Üniversitelerde de benzer durumlar yaşandı. Barınma krizi azalmak bir yana daha da büyüdü. Krizin etkisiyle büyük şehirlerden öğrenciler kaçmaya başladı. Üniversite terki zirve yaptı.

ÜLKE GERİCİ KUŞATMA ALTINA ALINDI

Geçtiğimiz 10 ayda ülke gericilik kuşatmasına alındı. Laikliğin kırıntılarını süpürmek isteyen iktidar HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin de girmesiyle tarihin en gerici Meclis’ini kurdu. Karma eğitim hedef alınırken tarikatlar güç gösterisinde bulundu. Filistin’e destek bahanesiyle toplanan gerici vakıf ve dernekler Galata’da hilafet bayraklarıyla şeriat çağrısı yaptı. Cumhuriyet’le hesaplaşması bitmeyen iktidar 100. Yılı kutlamamak için bahaneler buldu. Geçtiğimiz 10 ayda yaşanan gerici kuşatmada öne çıkanlar şöyle:

• Adliye koridorlarında şeriat sloganları atıldı. Filistin’e destek bahanesiyle Galata Köprüsü’nde toplanan gerici vakıf ve dernekler hilafet bayraklarıyla yürüdü, şeriat çağrısı yaptı.

• Meclis’in yeni yasama yılı kadınları şiddete karşı koruyan 6284’le ilgili tartışmalarla başladı. İstanbul Sözleşmesi’nden tek imzayla çıkan iktidarın ortağı Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, yasanın değişmesini istedi.

• RTÜK, Netflix, Disney+, Prime Video, Mubi, Bein ve Blu TV’deki birçok yapıma ‘toplumsal ve kültürel değerlere ve Türk aile yapısına aykırı’ olduğu gerekçesiyle para cezası uygulama kararı verdi. Önceki gün de bir klipte yer alan sevişme görüntüleri nedeniyle PowerTürk’e ceza verildi.

• Tarikatları eleştirdiği iddiasıyla Kızıl Goncalar dizisi hedef alındı.

• Aralarında TÜGVA, MÜSİAD, İlim Yayma Cemiyeti, AGD gibi gerici, yandaş vakıf ve dernekler yaz boyu ülkenin pek çok noktasında düzenlenmesi planlanan konser ve festivalleri valilikler eliyle yasaklattı.

• İBB’nin Artİstanbul Feshane’deki sergisi önünde bir araya gelen gerici grup sergideki eserlerin ‘milli ve manevi değerlere hakaret’ içerdiğini bahanesiyle saldırı girişiminde bulundu.

• Kamunun harcama detayları, iktidarın ‘tercih’ini gözler önüne serdi. AKP iktidarı, yılın ilk 5 ayında kültür ve sanat için 1,3 milyar TL harcarken din hizmetleri için toplam 16 milyar TL ödedi.

• Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin karma eğitimi hedef aldı. Bakan müsteşarlığı döneminde de pek çok gerici uygulamada adı geçen Tekin, ‘gerekirse kız okulları açarız’ dedi. Tekin, tepkilerin ardından çark etti. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da "gençler birbirini taciz edebilir" diyerek karma eğitimin sonlandırılmasını istedi.

• Gerici Yeni Akit gazetesi A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncusu Ebrar Karakurt’u hedef aldı. Karakurt’un şampiyonluk mesajını haberleştiren gazete, Karakurt için "Milli utancımız" ifadesini kullandı.

• Kadıköy, Taksim ve Beşiktaş’ta barlara giden tebliğciler insanlara ahiret müşterisi olun çağrıları yaparak kendi halinde eğlenen, spor yapan insanları taciz etti.

• Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, mesai ve ders saatlerinin Cuma namazına göre ayarlanmasına ilişkin tartışma başlattı.

• İstanbul’da Valilik ‘Güvenlik ve asayiş bakımından, kamu düzenini bozan ve halkın huzurunu kaçıran olaylara karışan şahısların ekseriyetle alkollü oldukları’nı ileri sürdü. Valilik, kentteki açık alanlarda alkollü içecek tüketimini yasakladı.

SANAT GERİCİLERE KURBAN

Kültür ve Sanat alanı da Saray rejimi tarafından abluka alınan alanlardan birisi oldu. Son zamanlarda yaşanan olaylardan bazıları ise şöyle:

• "Kanun Hükmü” belgeseli, filmdeki bir kişi hakkında yargı süreci olduğu gerekçesiyle Altın Portakal Film Festivali’nde çıkarıldı.

• Oyuncu Merve Dizdar’ın Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü alması üzerine pek çok AKP’li yetkili, hakaret ve hedef gösterme içerikli paylaşımlarda bulundu.

• İBB Eyüpsultan’da bulunan Art İstanbul Feshane’de yer alan “Ortadan Başlamak” isimli sergisinin iki kez gericilerin hedefi haline geldi. Eserlerin “milli ve manevi değerlere hakaret” içerdiğini öne süren grup saldırı esnasında bir heykele zarar verdi.

• Şair Ahmet Telli’ye 2017 yılında bir basın açıklamasında şiir okuduğu gerekçesiyle yargılandığı davada 10 ay hapis cezası verildi.

• İktidara yakın medya organlarına ait sosyal medya hesapları müzisyen Melek Mosso’yu hedef gösterdi ve AKP’li Süleymanpaşa Belediyesi’ne Melek Mosso’nun konserini iptal etmesi yönünde baskı yaptı.

• Yozgat’ta Sarıkaya Belediyesi Ankara’nın eski belediye başkanı Melih Gökçek’in hedef göstermesinin ardından Cem Adrian konserini iptal etti.

YARGI BAĞIMSIZLIĞI TÜMÜYLE YOK EDİLDİ

İktidarın baskılarının en çok yoğunlaştığı alanlardan biri de yargı oldu. AYM’nin Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’a ilişkin verdiği hak ihlali kararı 2 kere Yargıtay’a takıldı. AYM ve Yargıtay arasında gerçekleşen kriz bir rejim krizi ve hukuk skandalına dönüştü. Gezi Parkı ile Kobani davaları da yargının siyasallaşmasını gözler önüne serdi.

• Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 sanıklı Gezi Parkı davasında, Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya verilen 18’er yıl hapis cezalarını onadı. Daire, mahkumiyet hükümlerini bozduğu sanıklar Yapıcı ile Altınay’ın adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesini kararlaştırdı.

• Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ikinci hak ihlali kararına uyulmaması yönünde hüküm verdi. Kararda, AYM kararının "hukuki değerinin olmadığı" belirtildi. Kararda, Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin eski Başbakan İmran Han hakkındaki kararına da atıf yapıldı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM’nin Can Atalay’a yönelik 25 Ekim tarihli ilk hak ihlali kararını da tanımamıştı. Yargıtay ayrıca, 25 Ekim tarihli kararda hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan AYM üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunma kararı almıştı.

• Kobani Davası: Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem eş genel başkanlarıyla Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobani davasının duruşması, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde bulunan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Selahattin Demirtaş, 25 Aralık 2023’ten bu yana süren esasa ilişkin savunmasını 8 Ocak Pazartesi günü tamamladı.

• Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutulan Selahattin Demirtaş’a her görüş öncesi ve sonrasında üst araması dayatılmaya başlandı. Söz konusu uygulamayı ‘onur kırıcı bir zorbalık olarak’ nitelendiren Demirtaş, görüşlere çıkmama kararı aldı.

• İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın, Anadolu Adliyesi’ndeki rüşvet ve usulsüzlük iddialarını HSK’ye ilettiği yazıyı BirGün’den Timur Soykan Türkiye’ye duyurdu. İsmail Uçar, yazıda “Kimi yargı mensupları devletten alacağı varmış gibi her türlü kirli işi yapmayı kendinde hak görmeye başladı… Yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri yok etmek gerekiyor” demişti.

REJİMİN GERÇEK YÜZÜ BASKI POLİTİKALARI

AKP iktidarı seçimlerin ardından gençler, kadınlar, işçiler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine sopa gösterdi.

• Ülkedeki yoksulluğun artmasına paralele yükselmeye başlayan işçi hareketleri filizlendiği her yerde iktidarın baskıcı politikalarıyla karşı karşıya kaldı. Urfa’da sendikal haklarını almak ve insanca koşullarda çalışmak için direniş başlatan Özak Tekstil İşçilerine polis defalarca müdahale etti.

• Gelecekleri çalınan ve işsizlik sorunu ile baş başa bırakılan gençler de rejim tarafından köşeye sıkıştırılmaya çalışıldı. Ülke geneline yayılan KYK protestolarında ise birçok gözaltı yaşanırken bazı öğrencilerin aileleri yurt müdürlükleri tarafından arandı.

• ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ için yapılan çağrı eylemlerine polis müdahale etti. 8 Mart Dünya Kadınlar gününde de iktidarın hedefinde kadınlar vardı. Taksim kadınlara kapatıldı.

• Yoksulluğa mahkûm edilen emekliler de iktidarın hedef tahtası haline geldi. Rejime karşı her fırsatta itirazlarını dile getiren emekliler, zam istedikleri için sokaklara çıktı. Erdoğan’ın emeklilere yönelik ‘Kaynak yok’ sözlerine polisin zaman zaman müdahaleleri eşlik etti.