AKP iktidarının yarattığı sanat iklimi yasaklar, sansür, haksız yere açılan davalarla dolu. Sanatçılara seçime 4 gün kala iktidardan beklentilerini sorduk. Sanatçılar sanatın “sınıfsal” olmaktan çıkarılması gerektiğine vurgu yaptı.

Sandıktan özgür sanat çıkacak
Fotoğraf: Depo Photos

Işıl ÇALIŞKAN

AKP, iktidarda olduğu 20 yıl boyunca kültür ve sanatta ciddi bir tahribata yol açtı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhakkak kazanılması gereken bir alan olarak gördüğü kültür ve sanattaki başarısızlığı yasaklar, baskılar, sansür ve davalarla sonuçlandı. Kendilerinden olmayan sanatçılar “ceza”landırıldı. Sanatçıların yurttaşlarla buluşmasının desteklenmesi gerekirken çok sayıda konser, festival engellendi. Kitaplar poşete girdi. Filmler yasaklandı… En son müzisyen Selçuk Balcı ve karadeniz rock grubu “Marsis”in solisti Korhan Özyıldız’ın sahne alacağı ‘Gençlik Baharı Karşılıyor’ temalı ücretsiz halk konseri engellendi. 

Bu 20 yılı yeniden inşa etmek için sandığa gitme zamanı geldi çattı. Sanatçılar, 4 gün sonra gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimini sanatın yeniden yaşatılması ve desteklenmesi için bir umut olarak görüyor. 

Müzisyen Taner Öngür, Moda Sahnesi’nin işletmecisi, yönetmen Kemal Aydoğan ve yazar Ayşen Şahin’e iktidardan beklentilerini sorduk. 

RAHAT BİR NEFES ALACAĞIZ

Müzisyen Taner Öngür: Geçen sene evvelki sene festivaller yasaklandı bazı şarkılara taktılar onlarla uğraştılar ama müzik her şeye rağmen devam ediyor. Pandemi dönemi müzik dünyası için büyük bir darbeydi. Öte yandan ekonomik kriz hepimizi yine mahvetti. Bir de üstüne korkunç bir deprem, yüzbinlerce ölü… İnanılmaz bir durum hâlâ da devam ediyor bu kabus. Evet müzik de bu tip durumlarda hep geri plana itiliyor. Müzik kültürü sadece göbek atacak müzikler dinlemekten öteye gidemeyen siyasetçiler veya yöneticiler için durum böyle. Müzik literatürü acı ve hüzün gibi temaları da işlemekte çok bilinen bir şey. Sadece aşk acısı değil felaketler, isyan, insan hayatında, insan ruhunda ne varsa. Hatta laflarla, kelimelerle anlatılamayan şeyleri anlatan bir şey çok da geniş anlamlı anlatım aracı esasında. O yüzden müzik çok önemli. Hayati bir şey esasında bir yandan da müzik olmadığı zaman nasıl yavan ve berbat bir topluma dönüştüğümüz de ortaya çıkıyor zaten. 20 yılın özeti böyle geçti.

Taner Öngür

Mesela İstanbul Belediyesi’nin CHP tarafından yönetilmesi çok olumlu şeyler getirdi müziğe. Pandemi döneminde İstanbul Kültür A.Ş ve Kültür Başkanlığı çok harika işler yaptı. İstanbul’da 6 bine yakın müzik grubu tek tek videoyla yayınlanacak çevrimiçi konserler gerçekleştirdi. Arabeskten caz’a, rap’tan elektronik müziğe kadar farklı türlerdeki sanatçılara hiç ayrım yapmadan maddi destekte bulundu. Bu, çok önemli bir işaretti. Şimdi kültür merkezleri var İstanbul’da oralarda sadece ünlülere değil ünlü olmayanlara da sahnelerini açıyorlar o anlamda iyi bir örnek yani. İşte bir koalisyon ya da bir CHP iktidarında kültür ve birlik dünyasının canlanabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Ama sanatçılar olarak, müzisyenler olarak beklediğimiz şeyler var. Emeklilik sorunumuzun çözülmesi gerek mesela.

Türkiye’de harika bir genç kuşak var. Müzik alanında caz müziğinden tut rock, alternatif, elektronik müziğe kadar çıta çok yükseldi. Harika işler yapan insanlar var. Sadece bunları engellememek gerekiyor, bütün mevzu bu. Onun dışında onlar zaten kendi yolunu buluyor bir şekilde.

Sanırım bir iktidar değişikliği her konuda olduğu gibi kültür dünyasında özellikle müzik alanında da rahat bir nefes almayı, güzel bir coşkuyu da getirecektir diye umuyorum.

POLİTİKACILARIN İŞİ ÇOK

Yönetmen Kemal Aydoğan: Son 3 yılda toplumun başına gelen pandemi, deprem ve ekonomik krizle birlikte özel tiyatro sahasının ne kadar dayanıksız, güçsüz olduğunu gördük. Ancak asıl görünen şey devletin neoliberal politikalarıyla “halktan” uzaklaştıkça felaketlere hazırlanma zaruretinde kendini hissetmemesi, sorumluluk yüklenmemesi. Öncelik bu felaketler dönemine “kamucu” politikalara acilen dönülmesi gerektiğini hatırlattığı için müteşekkiriz.

Kemal Aydoğan

Özel tiyatrolar adına görünen şu: kamucu bir destekleme modeli eksikliği. Şu an bahşiş niteliğinde verilen hatırı sayılmayacak yani tiyatro yapmaya yeterli olmayan destek verme modelinden acilen vazgeçilip kamu yararı gözeten, kâr amacı gütmeyen tiyatro destekleme modeline geçilmelidir. Bu modellerin kurulması için yeterli bilgi birikimi özel tiyatro alanında mevcut. Talep edildiği anda yetkililere bu bilgileri verecek kurum ve kişiler var hali hazırda. 

Eğer muhalefet partilerinin ittifakları seçimlerde hükümet olacak yeterli oyu alırsa özel tiyatroların onlardan ilk beklentisi bu modellerin acilen hayata geçirilmesi olacak. Tiyatro sanatının nitelikli bir üretimi, toplumda yer etmesi sadece yapanlara bağlı olamaz. Bu aynı zamanda kültür politikalarıyla da yakından ilgilidir. Memleketini düşünen, kamucu, toplum yararını gözeten bir tiyatro sanatının gelişmesini sağlamak için “politikacılara” büyük iş düşüyor. Şimdiki iktidarın yapmadığı, hatta 20 yılda bozduğu her şeyi acilen düzeltmek, düzenlemek gibi bir görev onları bekliyor. Ellerini çabuk tutmak zorundalar.  

SINIFSAL DÜZEN SON BULMALI

Yazar Ayşen Şahin: Sürdürülebilir bir politika ile kültür sanatın her alanının, üreteni ve tüketeni açısından sınıfsal olmaktan çıkarılması gerek. İnsanca bir yaşam tahayyülünde Maslow’da görünür kılınmalılar. Elit yaftasını boşa düşürecek kadar.

Meslek odalarının güçlendirilmesi, bu iş kollarında da sendikalaşma, telif haklarının o eserin ortaya çıkmasına emeği olan her meslek grubu için geçerli kılınması, tek döneme dair promosyon değil, düzenli teşviklerin sağlanması, vergi oranlarına yeni kademeler getirilmesi gibi tedbirler yanı sıra halkın tüm kesiminin kültür ve sanata erişimi sağlanmalı.

Ayşen Şahin

Yeteneği olan hiçbir insanın, sınıfsal durumu yüzünden bunu mesleğe dönüştüremediği, hobi olarak sürdürmek zorunda kaldığı, yaşamsal ihtiyaçlarından taviz verdiği, bedel ödemek zorunda bırakıldığı bir sistem düşünülemez bile. Aynı şekilde bütçesi sebebiyle hiçbir kültür sanat faaliyetine katılamayan, öğrenmek istediği enstrümanı alamayan, kursuna gidemeyen, dilediği kitabı devletin kütüphanesinde bulamayan, parası çıkışmadığı için alamayan bir halka dönüştürülmek de. 

Kültürel çeşitliliği desteklemek ve korumak da bir devlet politikası olmalı. Bir devlet için en büyük utanç; topraklarındaki kadim bir kültürün; diliyle, edebiyatıyla, müziğiyle, danslarıyla yok olmasına, eksilmesine neden olmak.