Kriz döneminde stres ve tedirginliği daha da artıran sansasyonel haberler yerine güvenilir kaynakların takip edilmesinin yeterli olacağını kaydeden Akademisyen Çakal’a göre pandemi konusunda çocuklarla onların anlayabilecekleri seviyede konuşmak gerekiyor

Sansasyonel haberler stresi ve gerilimi artırır

NAMIK ALKAN

Tüm yaşamı durdurma noktasına getiren koronavirüs salgını bilgi kirliliğini de beraberinde getirdi. Özellikle sosyal medya ve internette dikkat çekme amaçlı sansasyon ağırlıklı haberler kazanmaya başladı. Bu da beraberinde endişe, korku ve stresi artırdı. Stresli, tedirginlik yaratan haberleri takip etmemek gerektiğini söyleyen İngiltere Keele Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Akademisyen Hüseyin Çakal BirGün’ün sorularını yanıtladı. Çakal, güvenilir kaynaklardan gelen haberlerin günde bir defa bilgi almak amacı ile takip edilmesinin yeterli olacağını kaydederek çocukların bu dönemde daha hassas olabileceğini, pandemi konusunda onlarla anlayabilecekleri seviyede konuşmak gerektiğini ifade etti.

►Salgın sosyal hayatı nasıl etkiliyor?

Etkilenmemek mümkün değil maalesef. Koronavirüs gibi salgın hastalıklar ya da deprem veya sel gibi doğal felaketler bireysel yaşamı, sosyal ilişkilerimizi ve toplum düzenini çok kısa bir süre içerisinde olumsuz yönde değiştirme gücüne sahip olgular olarak, birey ve toplum psikolojisini belirsizlik, korku ve panikten oluşan bir kaosa sürükleyebilirler. Fiziksel bir salgın hastalığının hızla yayılması ile veya doğal afet sonrası ortaya çıkan şok, daha sonra yerini duygusal, ahlaksal ve pratik boyutlardaki salgınlara bırakır. Bu farklı boyutlardaki salgınlar, birbirini besleyerek kısa, orta ve uzun vadede kalıcı fiziksel ve psikolojik zararlara yol açarlar.

►Her gün yurttan ve dünyadan değişik sayılarda ölüm ve vaka haberleri geliyor. Bu durum aileleri ve özellikle çocukları nasıl etkiliyor?

Bu noktada özellikle dikkatli olmak gerekir. Haberlerin kaynağından tutun da içeriğine kadar. Sosyal medya ve internet temelli haber sitelerinin çoğalması ile sansasyon ağırlıklı, amacı pandemi ile ilgili ‘şok edici haber’ yayarak tiraj ve reklam kazancını artırmak olan bir sürü site var. Tamda bu nedenle stresli, tedirginlik yaratan haberleri takip etmemek gerekir. Sadece güvenilir kaynaklardan gelen haberleri günde bir defa bilgi almak amacı ile takip etmeli. Çocuklar için bu daha da önemli bir durum arz ediyor. Dünya Sağlık Örgütünün önerileri doğrultusunda davranmakta yarar görüyorum. Bu dönemde daha hassas olabilirler. Ebeveynlere daha yakın olmak, sansasyonel-haberler-stresi-ve-gerilimi-artirir-716779-1.onlarla daha fazla zaman geçirmek isteyebilirler. Pandemi konusunda onlarla anlayabilecekleri seviyede konuşmak, endişeleri varsa birlikte sohbet ortamında, açıklayıcı bilgiler ışığında bu endişeleri ele almak onlarda kalıcı etki kalmasını azaltacaktır.

Günlük yaşamda tanıdık rutinleri mümkün olduğunca korumak ve yaşa uygun aktivitelerle onları meşgul etmek öğrenme faaliyetlerinin devam etmesini sağlayacaktır. Mümkünse, çocukları oynamaya ve sosyalleşmeye devam etmeye teşvik edin. Sosyal temasın kısıtlanması tavsiye edildiğinde bile sadece aile içinde olsa bile onlarla daha fazla zaman harcayın.

►Salgın ile savaşın temeli sosyal mesafe, izolasyon ve teması kesmek olarak açıklanıyor. Bu önlemlerin salgın bittiğinde kalıcı davranışlara yol açma ihtimali var mı?

Salgının yarattığı kaos ruh ve akıl sağlığımızı kalıcı ve olumsuz yönde etkileyeceği gibi, aynı zamanda bize yaşamımızı ve toplumu oluşturan ilişkiler yumağını sorgulayıp yeniden kurma fırsatı verir. Dolayısıyla kalıcı negatif etkilerinin olacağına kesin gözle bakabiliriz. Kamusal anlamda salgını yayabileceğini düşündüğümüz bireyler, gruplar, hâlihazırda teşhis edilenler dışlanır ve olumsuz değerlendirilir. ‘Bizden olanlar ve olmayanlar’ın matematiği yapılır. ‘Yabancı’ kategorisine sokulan herkesin ‘gönderilmesi’ hararetle dile getirilirken ‘bizden’ olanların biran önce kurtarılması vurgulanır. Daha önce benzer durumlarda yapılan araştırmalar bize giderek artan kaygı, ırkçılık, panik satın alma, komplo teorilerinin çoğalması, yağma ve hırsızlığın dağınık örneklerini göreceğimizi gösteriyor. Birçok insan işini kaybedecek ve mali sıkıntıya katlanacak; diğerleri sevdiklerini kaybetmenin yıkımına maruz kalacak; evlilikler ve ilişkiler, kilitlenme baskısı altında çökecek.

►Toplumda bu salgının getirdiği olumsuzluklara karşı bir dayanışma ve birlikte hareket etme durumu görüyor musunuz?

Tabii birde bizde bireysel ve kamusal alanda yaratacağı olumlu değişikliklerden de konuşmak gerekir. Travma sonrası büyüme diye isimlendirdiğimiz bu süreç, yaşanılan sıkıntı ve diğer zorlukların bir sonucu olarak bireylerin yaşamlarında yeni bir anlam bulma, yeni uğraşılar edinme, kendileri için yaşamlarında neyin önemli olduğunu anlama gibi sonuçlar doğurur. Daha da net konuşmak gerekirse bu alanda yapılan araştırmalar travma sonrasında bireylerin yaşamlarını farklı anlamda takdir ettiklerini, sosyal ilişkilerini yeniden düzenlediklerini, yaşamlarında yeni olasılıkları değerlendirdikleri olumlu ve manevi değişimler yaşadıklarını göstermektedir.

Yardımlaşma açısından baktığımızda yine salgının olumlu etkilerini görmek mümkün. Bizim benzer tramva yaşayan bireyler arasında gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda paylaşılan bir sosyal kimlik temelli destek sürecini gösteren kanıtlar bulduk. Bu sorundan ancak birlikte hareket edersek temelinde şekillenen bir birliktelik sürecinin stresi azalttığını gördük. Kolektif olarak biz bunu yenebiliriz düşüncesi temelinde yapabilme ve başarabilme, yardımlaşmanın ruh ve akıl sağlığı ile pozitif bir ilişkisi olduğunu ve tamponlama etkisi olduğunu bulduk. Bu sonuçlar, pandemi esnasında yaşanan sosyal destek sürecine ışık tutuyor ve ikincil stres yani pandeminin yol açtığı izolasyon ve benzeri faktörlerinin olumsuz etkisini tamamen hafifletmek için yeterli olmasa da, bir tampon etkisi olabilecek ortak kimliğin rolünü ortaya koyuyor.

►Salgın bütün toplum kesimlerini aynı oranda mı etkiliyor?

Kesinlikle hayır. Tarihsel olarak perspektiften bakıldığında sosyal olarak dezavantajlı grupların pandemilerinden en fazla etkilenen gruplar oldukları görülebilir. Yoksulluğun, eşitsizliğin ve sağlığın sosyal belirleyicilerinin yoksullar arasında bulaşıcı hastalıkların bulaşması için uygun koşullar yarattığı ve mevcut sağlık eşitsizliklerinin dezavantajlı grupları daha fazla etkilediği bilinen bir gerçektir. Düşük ve orta gelirli ülkelerin COVID-19 gibi salgınlarla başa çıkmak için sınırlı kapasiteye sahip oldukları bilinmektedir. Bireysel bazda bakıldığında da bu durum değişmiyor. Örneğin akıllı telefon konum verilerini kullanarak yapılan bir araştırmada Amerika’da koronavirüs pandemisi sırasında evde güvende kalmak, zenginlerin sağladığı bir lüks iken, düşük gelirli işçilerin dışarıda ve dışarıda çalışmak ve seyahat etmek dışında bir seçeneği olmadığı görülmüştür.