YÖK Başkanlığı’ndaki görev süresi dolan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına getirilen Yekta Saraç’ın döneminde akademiye, KHK ile akademisyen kıyımı, üniversitelerin bölünmesi ve kişiye özel kadro ilanları damga vurdu.

Saraç gitti ama sorunlar kaldı

Mustafa BİLDİRCİN

YÖK Başkanlığı’na 2014 getirilen Yekta Saraç, beş yıllık görev süresini tamamlamasının ardından geçen günlerde görevden ayrıldı. Saraç’ın görevden alınma kararı 30 Temmuz 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanırken YÖK Başkanlığı’na, Marmara Üniversitesi Rektörü Erol Özvar getirildi.

YÖK Başkanlığı görevi sonlanan Yekta Saraç, aynı gün Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak atandı. Saraç’ın YÖK Başkanlığı’nda, 2014-2021 yıllarını kapsayan beş yıllık görev sürecine rektör seçim sistemindeki değişiklik, KHK ile akademisyen ihraçları, plansız açılan fakülteler ve kişiye özel kadro ilanları damga vurdu.

SEÇİM YAPISI BOZULDU

Saraç’ın YÖK’teki ikinci yılında AKP, TBMM'ye Cumhurbaşkanına doğrudan rektör atama yetkisi veren bir kanun tasarısı getirdi, tasarı muhalefetin itirazları üzerine geri çekildi. İtiraz edilen uygulama 2016 yılında, tasarının geri çekilmesinden tam üç ay sonra, KHK ile yürürlüğe girdi. Yeni uygulama ile Devlet üniversitelerinde rektörlerin YÖK’ün önerdiği üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanmasına olanak sağlandı. Saraç’ın başkanlığındaki YÖK, akademide kadrolaşmanın önünü açan düzenlemeye itiraz etmedi.

AKADEMİSYENLER KHK’YE KURBAN EDİLDİ

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından ilan edilen OHAL, beraberinde üniversitelerde akademisyen kıyımını da getirdi. Üniversitelerde akademisyen olarak görev yapan 5 bin 705 öğretim üyesi başta, “Terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım ve yataklık” etmek suçlaması olmak üzere farklı birçok suçlamayla okullarından uzaklaştırıldı. İhraç edilen akademisyenlerin bin 114’ünü kadın akademisyenler oluşturdu. OHAL döneminde akademide yaşanan ihraçlar öğretim üyeleriyle de sınırla kalmadı. YÖK’e göre, toplam bin 356 idari personel KHK ile görevlerinden uzaklaştırıldı. KHK ile ihraç edilenlerin “mağduriyetlerinin giderilmesi” için oluşturulan OHAL Komisyonu’na başvuran toplam 341 idari personelin göreve iade çabası sonuçsuz kaldı. Toplam bin 375 idari personel ihracının bin 5’ini erkekler, 370’ini ise kadınlar oluşturdu.

KHK’ler ile en fazla sayıda akademisyenin ihraç edildiği Ankara Üniversitesi YÖK’ün ihraç haritasını şekillendirdi. İstanbul’un ardından en fazla ihracın yaşandığı şehir 479 ihraç ile Ankara oldu. İstanbul’daki üniversitelerde gerçekleşen akademisyen ve idari personel ihraçlarının toplam sayısı ise 497 oldu. KHK ihraçlarının yaşanmadığı şehir olmadı. YÖK, KHK kıyımına da sessiz kaldı.

AKADEMİ DIŞINDA KURULLAR OLUŞTURULDU

Üniversitelerin yeniden yapılandırılmasını öngören, “Yüksek Öğretim Reformu Politika Belgesi Taslağı” da yine Yekta Saraç döneminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunuldu. Büyük bölümü özel okul sahipleri ve mühendislerden oluşan Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nca hazırlanan taslakta, akademi dışından isimlerin üniversite yönetimlerinde söz sahibi olmasının önünü açacak düzenlemelere yer verildi. Taslakta, üniversitelerin yapısında köklü değişiklikler öngören bazı düzenlemelerin yer aldı.

KİŞİYE ÖZEL İLANLAR ARTTI

Akademinin kanayan yarası kişiye özel akademik kadro ilanları, Yekta Saraç döneminde hız kesmedi. Türkiye’nin hemen her yerinde üniversiteler, belirli bir adayı tarif eden özel şartlar ile akademisyen ilanları açtı. Kamuoyuna da yansıyan kişiye özel kadro ilanları, YÖK’ün kişiye özel ilanlara yönelik uyarısının yaptırım içermediğini ortaya koydu.

ÜNİVERSİTELER BÖLÜNDÜ

Üniversite bileşenlerinin tüm itirazlarına rağmen Meclis’ten geçirilerek yasalaştırılan 17 maddelik kanunla aralarında İstanbul Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi’nin de yer aldığı 13 köklü üniversite bölündü. Üniversite öğrencilerinin yanı sıra akademisyenlerin ve yurttaşların da yoğun tepki gösterdiği tasarının yasalaşmasıyla bazı üniversitelerin adı değişirken dördü vakıf olmak üzere 20 yeni üniversitenin kurulması kararlaştırıldı.

SİYASİ KARARLAR ALINDI

Eğitim Uzmanı Ali Taştan, Saraç döneminde yapılan değişikliklerin mevcut sorunlara yenilerinin eklenmesine neden olduğunu söyledi. Eğitimin niteliğini artıracak çalışmalar yerine daha çok siyasi kararlar alındığını ifade eden Taştan, şunları söyledi:

“Rektör seçimleri ile ilgili değişikliğe itiraz etmemesi, sessiz kalması Saraç’ın en önemli hatalarından birisidir. Bu dönemde üniversite sayısı artmaya devam etmiştir. Bu üniversiteler genel olarak tabela üniversitesi olmaktan öteye gidememiştir. Bazı bölümlerin kontenjanlarda kısıtlamaya gidilmemesi eğitimin niteliği açısından çok büyük eksiklik olmuştur. Salgın döneminde alınan bazı kararlar ile yurtdışında bazı üniversitelere sınavsız kayıt yaptırmış olan öğrencilerin farklı bölümlerden hukuk gibi alanlara geçişi sağlanarak öğrenciler arasında büyük bir adaletsizliğe sebep olunmuştur.”