İktidarın artan baskısı bir yönetim biçimine dönüşürken muhalefetin sınırları çizilmek isteniyor. Kayıp rezerv sorusundaki ısrar iktidarın ezberini bozuyor. 128 milyar doları sormak, Saray’ın yanıtlarından daha önemli.

Saray'ın korkusu kayıp rezerv sorusu

Mehmet Emin Kurnaz

Merkez Bankası’nın kayıp rezervleri sorusu, Saray ittifakının yumuşak karnı oldu. "128 milyar dolar nerede?" diyen CHP örgütlerinin birçok il ve ilçe merkezinde astıkları afişler söküldü, İstanbul’da gece yarısı vinçler, özel harekât polisleri eşliğinde afişleri kaldırmak için seferber edildi. Soruşturma açılanlar ‘Cumhurbaşkanına hakaret etmekle’ suçlandı. İktidar, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yükselen seslere de benzer tepkiler verdi. SOL Parti’nin birçok ilde astığı pankartlar sökülürken parti yöneticilerine karşı gözaltı furyası başlatıldı. Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektöre karşı keskin nişancıların gölgesinde eylem yapan öğrencilerin evlerine gece yarısı duvarlar kırılarak girildi. Gözdağı veren iktidar, sokağı işaret eden hiçbir itirazı hazmedemeyeceğini gösterdi.

Sorunun kendisi yanıtından önemli

“Başınıza Damat kadar taş düşsün” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi zaman paraların Merkez Bankası'nda olduğunu iddia etti kimi zaman da “salgın için kullandık” dedi. Birbiriyle çelişen açıklamalarda hep damat korundu, sorulara tutarsız yanıtlar verildi. Basit bir sorudan duyulan rahatsızlık iktidar blokunun içine düştüğü çaresizliği gözler önüne serdi. Rezervlerin halkın yararına kullanılmadığı, nerelerde heba edilmiş olabileceğini kestirmekse zor değil. Zaten iktidarın da geçtiğimiz 19 yılda olduğu üzere buna vereceği tutarlı bir yanıtı yok. Bu durumda sorunun kendisi, yanıtından da önemli hale geldi. İktidarın baskılarına rağmen soruyu sormaktaki ısrar, toplumsal muhalefetin açmazlarına karşı ipuçları sundu.

Baskı rejimi zorunluluğa dönüştü

Uzun süredir yönetim krizini aşamayan, ne yapsa kitlelerin rızasını alamayan Saray ittifakı, iktidarının ömrünü uzatmaya çalışıyor. Her geçen gün artan baskı ve tahammülsüzlük, bir yönetim biçimine dönüştü. Bu durum iktidar için bir tercihten çok zorunluluktan kaynaklanıyor. Meclis dışında hiçbir kesime muhalefet etme şansı tanınmıyor. Düzen muhalefeti ise Saray’ın gerek duyduğunda onay aldığı bir aparata dönüşen Meclis’e sıkışmış durumda. Muhalefete sınırlar çizilirken, sınırlar aşıldığında sopa gösteriliyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin bile muhalefete ayar veriyor. Muhalefetin “televizyonda sınırsız muhalefet edemeyeceğini, bunun bir sınırı olduğunu” söylüyor. Sınırlara hapsolmayan bir muhalefet ise Saray’ın yumuşak karnına odaklanmak zorunda. Bu da kayıp rezervleri ısrarla sormakta, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı yürütülen kararlılıkla, Boğaziçili öğrencilerin kayyum rektöre hayır diyebilme iradesine sahip çıkmakla mümkün görünüyor.

***

Sormaya devam edeceğiz

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. 128 milyar dolar konusunu gündeme getiren Altay şunları söyledi: “Kimse kusura bakmasın, 128 milyar doları sormaya devam edeceğiz. 128 milyar dolar ile ilgili olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediklerinden hangisi akla yatkındır? A şıkkı, yerinde duruyor. B şıkkı, salgında harcadık. C şıkkı, döviz işlemleri için kullanıldı. D şıkkı, hiçbiri. 84 milyon der ki ‘D şıkkı.’ Erdoğan’a bunu sormaya devam edeceğiz. Savcılar vinç kiralama yarışına girmiş. Erdoğan’a sesleniyorum: CHP il ve ilçe başkanlıklarının önünden o vinçleri, özel kuvveti, savcıları çek. İnsanların demokratik haklarını kullanmasına izin ver. İnsanların tepesine vinçle çöken Erdoğan, bizi yıldıramaz.”