Davutoğlu’nun indirilmesinde rolü olan Yıldırım’ın genel başkanlığı da uzun sürmeyecek. Saray, genel başkanlık için düğmeye basınca; önce “2018’e kadar olağanüstü kongre yok” diyen Yıldırım şimdi çark etti

Saray plan değiştirdi Yıldırım çark etti

SEBAHAT KARAKOYUN

Plan değiştiren Saray, AKP üyeliğiyle yetinmeyerek genel başkanlık için düğmeye basınca, referandum sonrası “2018’e kadar olağanüstü kongre yok” diyen Binali Yıldırım, bir hafta sonra çark etti. Yıldırım, kulislerde konuşulan Mayıs ayında olağanüstü kongre haberlerini “Daha önce ‘olağanüstü kongre olmaz’ demedim. Takvim değişebilir” açıklamasıyla doğrulamış oldu.

YSK de Danıştay’ın dün verdiği kararın ardından referandum sonucunun bir-iki güne kesinlik kazanmasıyla birlikte AKP’de de düğmeye basılacak. Anayasa değişikliğinin yürürlüğe giren hükümlerinden yararlanarak Erdoğan’ın AKP’ye üye olacağı ancak genel başkanlık için acele etmeyeceği yönündeki beklentiler, Saray plan değiştirince boşa düştü.

Bir hafta sonra çark


Erdoğan’ın olağanüstü kongreyle genel başkanlığı da üstlenmek istediği, 2018 sonbaharındaki olağan kongreyi beklemeden Mayıs ayında olağanüstü kongrenin toplanacağı konuşulurken, Başbakan Yıldırım dün bu planı doğrulayan bir açıklama yaptı. 19 Nisan’da il başkanlarını toplayan ve olağan kongrenin 2018’de yapılacağını vurgulayan Yıldırım, o tarihe kadar genel başkanlığa devam edeceği mesajını vermişti. Yıldırım, “2019’da iki seçim var. Yerel seçimler ve birleştirilmiş Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Bunun dışında gündemde herhangi bir seçim yok” demişti. Ancak aradan geçen sürede Yıldırım da çark etmek zorunda kaldı. Başbakan, Bloomberg News’e verdiği röportajda, "Daha önce 'olağanüstü kongre olmaz' demedim. Kongre sürecini, ne zaman kongre yapılacağını anlattım. Bunlar normal şartlarda olacak şeyler. Ama bu takvim değişebilir. Buna yetkili kurullar karar verir" dedi. Böylece önümüzdeki günlerde yapılacak MKYK toplantısında bu konunun gündeme geleceği mesajını verdi.

Tarih tekerrür etti
Erdoğan’ın 2019’u beklemeden erken seçime gidip gitmeyeceği netleşinceye kadar görevini sürdürmeyi düşünen Yıldırım için evdeki hesap çarşıya uymadı ve AKP için tarih tekerrür etti. Davutoğlu, Erdoğan’ın işaretiyle oturduğu genel başkanlık koltuğunu yine onun işareti ve Yıldırım’ın etkin rol üstlendiği operasyonla “MKYK’de yetkileri elinden alınarak” 21 ay sonra 22 Mayıs 2016’da olağanüstü kongreyle bırakmak zorunda kalmıştı. Mayıs ayında olağanüstü kongreye gidilirse Yıldırım’ın genel başkanlık macerası da bir yıl sürmüş olacak.

***

AKP’NİN KURUCULARINDAN, ‘HAYIRCI’ ERTUĞRUL YALÇINBAYIR: Yıldırım’ın gidişi de Davutoğlu gibi olacak

AKP’yi biz iki dudak arasında kurmadık. Ortak akılla kurduk, metinleri ortak akılla yazdık. Buna aykırı davrananlar, partinin yazılı metinlerine aykırı davrananlar parti kongrelerinde hesap vermeli. Anayasa’yı açıkça çiğneyen bir anlayışı partinin başına davet ediyorlar. AK Parti artık kendisini bir sivil toplum örgütü gibi görmesin. Devletin örgütü haline geldi. Devlet partinin, parti devletin içinde…
Partinin kuruluş metinlerini bir kenara bırakarak keyfiliği hâkim kıldılar. Ölçüsüz ve denetimsizliğin sonu otoriterleşmedir. Dünyada Türkiye ile ilgili ortaya çıkan endişelerin kaynağı da budur. Evrensel meşruiyeti bırakıp kişisel hâkimiyete, zümre hâkimiyetine gidiliyor. Adım adım sürece bakıldığında bugün yaşananların hiçbiri sürpriz değil. Nasıl geldiyseniz, öyle gidersiniz. Davutoğlu nasıl gittiyse Binali Yıldırım da aynı şekilde gidecektir. Devletin başının partinin başına geçmesi olumsuz sonuçlar doğurur.

Karpuz gibi bölünme riski
Halkın oyuyla da olsa devletin başının bir sivil toplum örgütü olan siyasi partinin başına geçmesi kabul edilemez. Bir cumhurbaşkanına bu kadar imtiyaz verilemez. Bu anayasa değişikliği ile Meclis işlevsiz hale gelecek, yargı kendisini atayanların emirlerine uygun davranacak, il-ilçe başkanları bulundukları yerde devlet görevlisi gibi hareket edecek, ülke karpuz gibi ikiye bölünme riskiyle karşı karşıya kalacak.

Gül ve diğerleri susarak ortak oluyor
Bu sürdürülebilir bir durum değil. Bu anayasa değişikliği ile getirilmek istenen sistem sürdürülebilir bir sistem değil. Bu referandum döneminde verilen mücadele çok önemli ve heba edilmemeli. Demokrasimizin geleceği için cesarete ihtiyaç var. Korkunun ecele faydası yok. Bu partiyi kuranlar, tüzüğünü, programını yazanlar ülkenin nereye gittiğinin farkında değil mi? Nerede Abdullah Gül, nerede diğer isimler? Makam, mevki beklemeden ortak mücadele etmek gerekiyor. Bu gidiş karşısında, partinin kurucusu olanların sorumluluğu herkesten çok. Susmak kabul etmek, onay vermek demektir. Bugün konuşması gerektiği halde susanlar, bu tehlikeli gidişe sessiz kalanlar, ülkeyi bu duruma getirenlerle ortaktır. Kalben buğz etmek (kalben reddetmek) yetmez.