“Rıza Sarraf,  Bakanları ‘Mama vermek lazım, mama’ diyerek rüşvetle besleyip kendisine hizmet ettiren bir adam. Bunu sadece nakit parayla değil, aynı zamanda saatten piyanoya ve mücevhere kadar aldığı pek çok şeyle yapıyor. Zafer Çağlayan’a her biri 100  binlerce avro ve dolar değerinde 5 saat, değeri 37 bin 500 dolar mı avro mu tam bilmiyorum bir piyano alıyor”

Sarraf, Bakanlara ‘mama’ ile işlerini yaptıran bir adam...

SEBAHAT KARAKOYUN - senyaprak@gmail.com - @ssenyaprak

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun odağındaki dört eski Bakanla ilgili fezlekeler AKP’nin aylar süren oyalamalarının ardından nihayet geçen hafta “zapturapt” altında TBMM Soruşturma Komisyonu üyelerinin incelemesine açıldı. AKP’li Komisyon Başkanı Hakkı Köylü,  üyelere  dosyaları incelerken “suret çıkarma ve görüntü alma” yasağı getirdi. Dört eski Bakanla ilgili iddiaların yer aldığı 11 klasörün içeriği merakla beklenirken CHP’li Ali Özgündüz’ün kamuoyuna yansıttığı bazı belgeler, AKP’nin aylardır türlü oyalama taktikleriyle unutturmak istediği 17 Aralık soruşturmasını yeniden gündemin ön sıralarına taşıdı. Önerge sahibi olduğu için komisyonda görev alamayan eski savcı Ali Özgündüz’le, ayrıntılarını bildiği yolsuzluk dosyalarını, süreci ve olası gelişmeleri konuştuk. CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

»Fezlekeler nihayet  Meclis Soruşturma Komisyonu üyelerinin incelemesine açıldı. Siz daha önce bu süreçle ilgili  “hükümetin yargıya darbe yaptığı” açıklaması yapmıştınız. Bunu biraz açar mısınız?
17 ve 25 Aralık soruşturmaları sağlam delillere dayanan, TCK’ye göre suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüt kapsamında organize olarak işlenen bir “rüşvet ve yolsuzluk” suçunun ortaya çıkarılmasına yöneliktir.  Bu süreçte “hükümet yargıya darbe” yapmıştır.  Soruşturma sürecinde mahkeme kararlarının uygulanmaması, savcı ve polislerin görevden alınması, Adalet Bakanı’nın apar topar İstanbul’da Başsavcı’yla görüşüp soruşturmaya müdahale etmesi bunun göstergesidir. Yargıya “darbe” yapmak için  mahkemeyi basıp hakim ve  savcıyı hapse atmanız gerekmiyor ki.  Cumhuriyet savcısının elindeki dosyayı alırsanız, iddianameyi yazmaya başlamışken başka yere sürgün ederseniz, alınan mahkeme kararlarını uygulamazsanız bu buz gibi “yargıya darbe” dir.

»17 ve 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili süreç, müdahale olmadan doğal seyrinde ilerleseydi bugün nasıl bir tablo ile karşı karşıya olurduk?
Eğer süreç normal seyrinde ilerleseydi, 25 Aralık günü o zamanki  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu olmaktan başka hiçbir sıfatı olmayan Bilal Erdoğan’ın evinde arama yapılması ve suç delillerinin elde edilmesi, şüphelilerin gözaltına alınması yönündeki mahkeme kararı uygulanacak ve Bilal Erdoğan’ın evinde bulunan, babasıyla konuşmasına konu olan “sıfırlanmaya” çalışılan milyarlarca dolar ele geçirilecek, bunlara kamuoyu şahitlik edecek ve bu paraların kaynağı sorulacak; böylelikle AKP iktidarının gırtlağına kadar yolsuzluk ve hırsızlığa bulaştığı  gözler önüne serilecekti.  Kamuoyu,  iktidar tarafından ’’darbe, komplo, montaj, dublaj’’ diye manipüle edilemeyecekti.

‘BELGE GİZLENDİYSE ANLARIZ’
»TBMM’ye ilk gelen fezlekeler 27 klasördü. Ancak daha sonra 11 klasöre düştü. Dört Bakanla ilgili bazı belgeler de sumen altı edilmiş olabilir mi?
Bunu şimdilik tam olarak bilmiyoruz. Soruşturma Komisyonu üyesi arkadaşlarımız dosyaları inceledikçe,  bizim elimizdeki dosyadaki belgelerle daha doğrusu Adalet Bakanlığı’na ilk gönderilen dosyalardaki belgelerle yeni gelenler arasında delillerde bir gizleme, oynama var mı yok mu, anlayacağız.   

‘AMAÇLARI ZAMAN KAZANMAKTI’
»Komisyon çalışmaya başlamadan AKP’li Başkan Hakkı Köylü “dizin pusulası eksik’’ diye fezlekeleri savcılığa iade etti.  Yaklaşık iki aydır savcılıkta bekletildikten sonra Meclis’e geri gönderildi.  Bunu normal buluyor musunuz?
TBMM, yasama organıdır ve yürütmeden gelecek yazılar Başbakanlık aracılığıyla gelir, hiçbir bakanlık direkt olarak TBMM’ye yazı yazamaz. Yine yargı organıyla yürütme organı arasında köprü görevi gören, yargının lojistik desteğini veren Adalet Bakanlığı da Cumhuriyet Savcılığı’ndan gelen dosyaları TBMM Başkanlığı’na sunulmak üzere Başbakanlığa göndermeliydi ancak bunu yapmayarak iade etti. Niçin bunu yaptı ? Çünkü zaman kazanmak istiyorlardı. Çünkü 30 Mart yerel seçimlerinden önce bu yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet olayının kamuoyu tarafından bilinmemesini istiyorlardı -ki bunu başardılar!..

» Soruşturmaya müdahaleye ilişkin pek çok somut örnekten söz ettiniz...
Soruşturmaya müdahale edildiğinin en bariz örneği 25 Aralık soruşturmasını yapan ve daha sonra dosya kendisinden alınıp sürgün edilen Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın basın açıklamasıdır. Orada açıkça “soruşturmaya müdahale edildi, dosyam elimden alındı” diye feryat ediyor. Bu durum dahi ülkemizin hukuk devleti olmadığını, AKP iktidarıyla birlikte ‘’tek parti-tek adam-otoriter’’ rejime doğru gittiğinin delilidir. Sadece Efkan Ala’nın müdahalesi değil,  bildiğiniz gibi Adalet Bakanı, operasyonun ardından İstanbul’a giderek Feshane’de o zamanki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’yla görüşüp soruşturmaya bizzat müdahale etti.

‘52 MİLYON DOLARI BULAN RÜŞVET’
»Sarraf’ın,  Çağlayan’ın eşi ve gelinlerine aldığı değerli takılar, evine gönderilen piyano, belgelere geçen beş saat, Bank Asya aracılığıyla gönderilen rüşvet… Sıraladığınız bu iddialar Çağlayan’ın kilit rolde olduğunu mu gösteriyor?
Rıza Sarraf,  bakanları ’’mama vermek lazım, mama’’ diyerek rüşvetle besleyip kendisine hizmet ettiren adam.  Bunu sadece avro, dolar ya da lira olarak nakit parayla değil aynı zamanda saatten piyanoya, mücevhere kadar aldığı pek çok şeyle yapıyor.  Lükse düşkünlüğüyle bilinen  Zafer Çağlayan’a her biri 100  binlerce avro, dolar değerinde 5 saat, değeri 37 bin 500 dolar mı avro mu tam bilmiyorum bir piyano alıyor.  Gönderdiği toplam değeri 4 milyon  36 bin lira olan mücevherat Zafer Çağlayan’ın oğlunun düğününde eşi ve gelinlerinin üzerinde görülüyor.  Bunlar, Çağlayan’a hayali ihracat, kara para aklama, gümrük kaçakçılığı gibi işlemlerde yardımcı olmasından dolayı “komisyon” adı altında rüşvet olarak gönderiliyor ve tuttuğu hesap dökümünde hepsini yazıyor. Çağlayan, toplamda 52 milyon dolara varan miktarda rüşvet alıp yolsuzluk yaptığı ve Rıza Sarraf’ın bütün pis işlerinin önünü açtığı için 17 Aralık soruşturmasının kilit ismidir.  

‘GEREKİRSE İRAN’DA ARAŞTIRACAĞIZ’
»İşin içinde altın ihracatı da var.
İran’ın ülkemize sattığı doğalgaz ve petrol karşılıkları Birleşmiş Milletler ambargosu nedeniyle İran’a transfer edilemediği için Halk Bankası’nda TL olarak bulunan İran devletinin bu paralarının yüzde 10’unun komisyon karşılığı bir şekilde İran’a gönderilmesi  için yapılan bir çok hayali ihracat  var.  Gana’dan  “mineral sample” adı altında gelip, değersiz maden olarak gümrüğe beyan edilen aslında bin 500 kilogram altın olduğu sonradan anlaşılan ve 300 kilogram eksik olarak yurtdışına giden altın ihracatı gibi işlemlerle toplamda 22 milyar dolar gibi bir paranın yurtdışına çıkarıldığı ve 2.2 milyar dolar gibi bir rüşvet çarkının olduğu Sarraf’ın İran’daki patronu gözüken ve bugün tutuklu olan Zencani’yle ilgili İran makamlarınca yapılan soruşturmada ortaya çıkan delillerden anlaşılıyor. İran tarafında bu konuyu soruşturan, yolsuzluğun üzerine giden bir milletvekili Türkiye’ye gelerek bu dosyaları  incelemek istedi ancak Türk makamları izin vermedi ama ne yaparlarsa yapsınlar bu olayın üstünü kapatamazlar.  Biz gerekirse İran tarafıyla da irtibat kurup hırsızlığı bütün boyutlarıyla kamuoyunun bilgisine sunacağız.

»Bugüne kadarki gelişmelere bakıldığında  bu işin üstünün kapatılacağı kaygısı ağır basıyor mu?
Bu dosya kapatılamaz  merak etmeyin. Suç o kadar bariz ve deliller o kadar sağlam ki isteseler de kapatamazlar. Bu pisliğin üzerini örtmeye kalksalar da onlara bulaşır  yine kapanmaz. Bu işi yargı temizler.

‘GÜLER’İN OĞLUNA  NE DANIŞIYOR?’
»Muammer Güler için ileri sürülen nüfuz suiistimalinin somut örnekleri neler?
Muammer Güler, Rıza Sarraf’a özel koruma tahsis ediyor,  kullandığı araçlara trafikte geçiş üstünlüğü kartı veriyor. Sarraf’ın pis işlerini bilen ve bir nevi şantaj yaparak çıkar sağlamaya çalışan bir Emniyet yetkilisini Rıza’nın talebi doğrultusunda sürüyor. Bu yolsuzluk, hırsızlık soruşturmasını yapan Mali Suçlar Şube Müdürlüğü ekiplerini takip etmesi için Emniyet İstihbarat birimini görevlendiriyor. Oğlu ve kayınbiraderinin oğlu, Rıza Sarraf’ın yanında çalışıyor. Oğlu Barış Güler Bakan olan babasından daha fazla 20-30 bin dolar aylıkla  Rıza’ya ‘danışmanlık’ yapıyor. Ne danışıyorsa…

‘BAYRAKTAR GİDERSE ERDOĞAN DA GİDER’
»Erdoğan Bayraktar dosyasının Meclis’e diğerlerinden ayrı bir klasör olarak gelmesinin nedeni ne?
Bayraktar’ın eylemi tamamen TOKİ ve iştirakçisi olan yani yan kuruluşları şirketlerin gerçekleştirdiği ihalelere fesat karıştırmak, çıkar sağlamak, özel kişilerin sahibi  olduğu alanlarda rant sağlamaya dönük imar değişikliklerine onay vermek ve buralardan doğan ranttan pay almakla ilgilidir. Bayraktar istifa ederken “Ben bu plan değişikliklerini ve onayları Başbakan’ının talimatı ve bilgisi dahilinde yaptım” dedi.  Aslında bu açıklama her şeyi ortaya koyuyor. Şimdiye kadar AKP içinden Erdoğan hakkında en ağır açıklamayı yapan Bayraktar’ı harcayamadılar ve bence Yüce Divan’a da göndermeyecekler. Çünkü o giderse yanına mutlaka dönemin başbakanı Erdoğan’ı da alır.

»Savcılık yapmış bir siyasetçi olarak iddialar arasında sizi en çok şaşırtan ve “bu kadar da olmaz” dedirten olay hangisi?
Bu süreçte beni şaşırtan en önemli olay, savcılığın mahkemeden aldığı ve Bilal Erdoğan’ın evinin aranmasına ilişkin kararın silah çekilerek, tabiri caizse ‘’eşkıyalık’’ yöntemiyle uygulanmaması. eski bir Cumhuriyet savcısı olarak beni şoke etmiştir.