New York Barosu’na kayıtlı Avukat Yegane Güley, Sarraf davasında yaşananları “Jüride Atilla’nın ambargoyu delmek için bilerek yardım ettiği fikri oluştu” diye özetledi

Sarraf davasının geçen haftaki dökümü: Jüri, Atilla’nın bilerek yardım ettiğini düşünüyor

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF - Washington @omurkeyif

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın yargılandığı, Rıza Sarraf’ın ise tanık koltuğunda oturduğu dava ABD’nin New York kentinde devam ediyor. Sarraf, geçen hafta, önce savcılığın sonra da Atilla’nın avukatlarının sorularını yanıtladı. New York Barosu’na kayıtlı Avukat Yegane Güley duruşmaları yerinde izledi. Güley, geçen hafta öne çıkanları BirGün’e değerlendirdi.

Kayıtlara geçirmek istediler
Güley’e göre geçen haftanın en önemli detaylarından biri Sarraf’ın bir avukatla arasında geçen WhatsApp görüşme kayıtlarının mahkemeye sunulması oldu. Güley mahkemede ileri sürülen iddiaları şöyle anlattı: “Siyasi bağlantısı olduğu iddia edilen bir avukatla Sarraf arasında geçtiği Sarraf tarafından mahkemede teyit edilen mesajlaşmada, 17-25 Aralık sürecinden sonra Sarraf’ın İran’la işlerini devam ettirmesi sürecine Berat Albayrak’ın da dahil olduğu ileri sürülüyor. Duruşma sırasında Sarraf’a bu mesajlaşmayı sordular. Çok ortada (bağlamsız) bir soruydu. Sorgulamanın o aşamasında, ‘Albayrak’ın bilgisi ve çabasıyla ambargolar delindi’yi kayıtlara geçirmek istemekten başka bir fonksiyonu kanaatimce yoktu. Önceki hafta Erdoğan’ın adını da bu şekilde kayıtlara geçirmişlerdi. Sarraf da neredeyse heceleyerek (anlaşılır şekilde) Albayrak’ın şu anda Enerji Bakanı olduğunu, ancak söz konusu tarihte olmadığını söyledi. Bu iddiayı önümüzdeki hafta başka şekilde kullanırlar mı, iddiayı ispatlamak için daha farklı deliller sunarlar mı ve genişletirler mi, bilemiyorum.”

Neden kayıtlara geçirdiler?
Güley, savcıların bu görüşmeyi kayıtlara geçirmek istemesinin nedenini şöyle anlatıyor: “Halkbank’a ceza kesecekleri zaman ihlalin en üst düzey hükümet yetkililerinin de bilgisi ve onayı dahilinde olmasından dolayı ceza ve yaptırımları daha da ağırlaştırmak istedikleri için bu detayları mahkeme kayıtlarına geçirmiş olabilirler.”

‘İsmi geçenlerin yurtdışına çıkması riskli’
Güley’e göre, davada ismi geçen diğer kişilerle ilgili ileride yeni soruşturmalar açılması ya da iddianamelerin hazır olması da olası. “İsmi geçenlerin Türkiye dışına çıkmaları hayli riskli olur” diyor.

Çapraz sorguda neler yaşandı?
Sarraf’a önce, Savcılık sorularını sordu ve bu sorularla iddiasını jürinin önüne koydu. Daha sonra ise Atilla’nın avukatları öne serilen bu delillere ilişkin soruları farklı açılardan sorarak Sarraf’ın açığını yakalamaya, verdiği ifadede çelişki olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalıştı.

Atilla’nın avukatlarının stratejisi ne?
Güley, Atilla’nın savunma stratejisini şöyle anlattı: “Atilla’nın avukatları Atilla’nın ambargoyu delmek için Sarraf’a yardımcı olmadığı üzerinde bir hikâye yazmaya çalıştılar. Sarraf’a sık sık, Atilla’yla değil de Süleyman Aslan ve Levent Balkan’la birebir görüştüğüne, 17 Aralık’ta tutuklandıktan sonra ticarete tekrar başlamak için neden Atilla’ya gitmediğine dair sorular sordular. Savcılığın iddiasının aksine Atilla’nın ambargonun delindiğinden haberi olmadığını kanıtlamaya çalıştılar. Ancak kanaatimce bu konuda başarılı değillerdi. Savcılık, Atilla’nın avukatlarından sonra tekrar kürsüye geldi ve seri şekilde iddialarını jürinin önüne serdi. Jüride büyük olasılıkla Atilla’nın ambargoyu delmek için bilerek yardım ettiği fikri oluştu.”

‘Cohen, defalarca uyardık, dedi’
Geçen cuma duruşmada eski CIA Direktörü Başkan Yardımcısı David Cohen savcılığın tanığı olarak yer aldı. Güley, daha önce ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarlığı da yapan Cohen’in tanıklığını şöyle anlattı: “Cohen defalarca Türkiye’ye gitmiş, Halkbank’a yaptırımların detaylarını anlatmış ve nasıl uygulanması gerektiği konularında bir nevi eğitim vermiş Halkbank’a. Ve altın ticareti çok büyük rakamlara ulaştığında da Halkbank’ı özellikle uyarmış ABD. Halkbank da Cohen’e Atilla’nın da olduğu toplantılarda, prosedürlerin çok sağlam olduğuna, müşterilerinin kim olduğunu çok iyi bildiklerine ve satılan altınların İran’da özel şahıslar tarafından alındığına, İran devletiyle bağlarını olmadığına dair teminat vermişler.”

‘Emsalsiz bir dava’
Güley’e göre savcılığın “Halkbank ve Atilla’nın peşinden bu kadar agresif şekilde gitmelerinin nedeni” de defalarca yapılan uyarılar olabilir. ABD’nin ambargo kanun ve yönetmeliklerinin ilk defa bir ceza davasına konu olduğunu ifade eden Güley, “Bunun nedeni de muhtemelen iki, üç yıl boyunca Halkbank’ı sürekli uyarmalarına rağmen, karşı tarafın ısrarla devam etmesi” diyor.

Güley, bu konunun duruşma salonunda da gündeme geldiğini belirtiyor: “Atilla’nın avukatları ‘Halkbank ve Atilla’yla toplantılarda yaptırımları delmenin ceza davası konusu olacağını söylediniz mi, cezai yaptırımı olacağından bahsettiniz mi’ diye sordular Cohen’e. O da ‘Direkt söylediğimi anımsamıyorum ama yaptırımları delmenin genel sonuçlarını anlatırken cezai sonuçlardan da bahsediyordum’ diye yanıt verdi. Avukatlar ‘Atilla da herkes gibi İran’a yaptırım kanunlarının ceza davası konusu olduğunu bilmiyordu’ algısı oluşturmaya çalışıyordu.”

‘Atilla bu nedenle ABD’ye geldi’
Güley’e göre, Hakan Atilla’nın ABD’ye gelmesinin nedeni de bu olabilir: “OFAC regülasyonları ilk defa bir ceza davasına uygulanıyor. Muhtemelen Atilla’nın sanki onun sorunu olma ihtimali hiç yokmuş ve bu yalnızca Halkbank’ın kurumsal sorunuymuş gibi ABD’ye gelmesinin nedeni bu. Daha önce örneği olmayan bir cezalandırma ile karşı karşı karşıya.”
Güley, bu tür yaptırım davalarının daha önce nasıl işlediğini şöyle anlatıyor: “Daha önceden, banka ambargoyu delip milyarlarca dolar kâr ediyordu bu işlemlerden, Amerika da bunlara ettikleri kâr kadar ya da ona yaklaşık rakamlarda ceza kesiyordu. Banka bu şekilde kurtuluyordu. Yakalanmazsa yapılan kâr bankaya kâr kalıyordu. Atilla’ya verecekleri cezanın muhtemelen örnek teşkil etmesini, bankacıların ne kadar yukarıdan emir gelirse gelsin hapse girmemek için emiri uygulamamalarını sağlamak istiyorlar.”

ABD kanunları ülke dışına uygulanır mı?
Güley’e göre, Atilla’nın avukatlarının savlarından biri “İran’a ambargoyla ilgili ABD kanunlarının ülke dışında uygulanamayacağı, dolayısıyla Atilla’nın suçlanamayacağı”. Avukatlar bu konuyu Cohen’e sordukları sorularda da gündeme getirdi. Güley şöyle anlatıyor: “Atilla’nın (daha önce de Sarraf’ın) avukatları, bu regülasyonların Amerika dışındaki kurum ve kişilere, ABD dışındaki işlemlere uygulanamayacağını savunuyor başından beri. Cohen ise ifadesini şuna dayandırdı: ABD’ye göre, ambargo İran hükümetinin kurumlarının finansmanını keserek, nükleer programın devam ettirilmesini veya terörizmin finansmanını engellemek için var. Ve eğer diyor, Halkbank’ın yaptığı işlemler dolar bazındaysa, Amerikan finansal sisteminden geçmek zorunda, bunu yaptığın an benim sistemimi, para birimimi kullanarak, benim kanunlarıma karşı geliyorsun, bunun için de ben senin arkandan gelirim…”

‘Duruşmalar bu hafta bitebilir’
Güley duruşmaların hafta içinde sona erebileceğini kaydetti: “Hâkim Berman cuma günkü duruşma sonunda, muhtemelen önümüzdeki hafta ifadelerin toparlayıp, duruşmaların kapanabileceğini söyledi. ‘Karar vermek için ara vermeyeceğim’ dedi. Sanırım Hakim Berman davayı bu hafta bitirmek istiyor.”

‘Anayasa Mahkemesi’ne kadar gidebilir’
Güley’e göre, duruşmalar haftaya biterse, “muhtemelen Atilla’nın savunma ekibi karara itiraz sürecini başlatacaktır. Atilla eğer suçlu bulunursa ceza hemen uygulanmaya başlanmayacak. Bu dava türünün ilk örneği olduğu için ABD Anayasa Mahkemesi’ne kadar gidebilir.”

***

Tanık polis: Erdoğan 1 numara’ydı

New York’ta İran yaptırımlarının yasa dışı yollarla delindiği iddialarına dair davada tanıkların dinlenmesine dün de devam edildi. Eski Komiser Yardımcısı Hüseyin Korkmaz, 17-25 Aralık soruşturmaları sırasında İstanbul polisinin Erdoğan’dan ‘bir numara’ olarak bahsettiğini söyledi. Ayrıca Korkmaz, dönemin içişleri Bakanı Muammer Güler’e oğlu Barış Güler aracılığıyla 200 bin dolar verildiğini de söyledi. Bu ödeme, daha önce duruşmada tutanaklara geçen 100 bin dolarlık ödemeden ayrı bir ödeme olarak belirtildi. Korkmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da yönetim kurulu üyesi olduğu Türgev Vakfı’ndan ve Erdoğan ailesinin bu vakıfla olan ilişkisinden de bahsetti.