Türkiye’de siyaset 31 Mart seçimlerinden sonra yeni bir döneme girdi. İster parti içinde ister cephe içinde olsun her tartışmanın önümüzdeki siyasi dizilişe etkisi olacak. Artık hiçbir tartışma partilerin kendi çatısı altında kalmayacak.

Savaş muhalefetin sahasında yaşanıyor

Yaşar AYDIN

Son günlerin en revaçta tartışma konusu muhalefet partilerinin içinde yaşanan gerilimler. CHP’de İnce’nin çıkışı, Saadet Partisi’nde Karamollaoğlu’na karşı yükselen sesler, HDP’ye yapılan operasyonlar ve sonrasında Ayhan Bilgen ve Altan Tan’ın parti merkezine yaptıkları eleştiriler yandaş medyanın manşetlerini süsledi. Yeni hedef muhtemelen Davutoğlu’nun Gelecek Partisi olacak.

Ekonomik ve siyasal alanda iktidara geldiğinden bu yana en zor günlerini yaşayan Erdoğan, bir kere daha objektifleri muhalefet partilerine çevirmeyi başarırken, partide ve MHP ile ilişkilerde yaşadığı sorunları gölge altında tutmayı başardı.

TAM YELKENLER ŞİŞMİŞKEN

Son günlerde yapılan anketlere göre İYİ Parti kuruluşundan bu yana en yüksek seçmen desteğine ulaşmış durumda. Sadece parti değil Meral Akşener’in popülaritesi her geçen gün artıyor. İYİ Parti 2. Olağan Kongre öncesi CHP desteğiyle Meclis’e giren partiden Millet Cephesi’nin liderliğine soyunan bir harekete dönüşmek üzereydi. Şimdi ise içine düştüğü krizden kurtulmaya çalışıyor.

FETÖ’CÜ, MİLLİ, TEKRAR FETÖ’CÜ

Hatırlanacağı gibi Devlet Bahçeli kuruluşundan bu yana FETÖ’cülükle, şer güç olmakla suçladığı İYİ Parti ve liderine 4 Ağustos günü sürpriz bir şekilde “evine dön” çağrısı yapmıştı. Erdoğan da MHP liderinin açıklaması üzerine 7 Ağustos’ta yaptığı değerlendirmede Meral Akşener’i yerli ve mili olarak nitelemişti. Bu sıcak mesajların arkasından beklenen adımlar atılmayınca yaklaşık bir aylık bir süre sonra hem AKP cenahından hem de MHP’den FETÖ’cülük suçlaması yinelenmeye başladı.

YAŞANANLAR İÇ KAVGA DEĞİL

Meral Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti, 20 Eylül günü 2. Olağan Kongresi’ni yaptı. Uzaktan bakıldığında görünen yükselmeye başlayan bir partinin sorunsuz bir kongre yaşayacağı yönündeydi. Nitekim kongre sakin başladı ve öyle de bitti aslında ama seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte fırtına başlamış oldu. Ümit Özdağ, İsmail Koncuk ve Aytun Çıray gibi partinin önemi isimlerinin Genel İdari Kurulu’na girememesi ile tartışma medya üzerinden büyüyerek devam etti.

İlk bakışta parti içi bir tartışma gibi görünse de aslında Türkiye’nin önümüzdeki günlerine ilişkin alınacak pozisyonların iz düşümü olduğu söylenebilir. İYİ Parti’de yaşananların sadece o partiyi değil siyaseti doğrudan etkileyecek gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz.

AKP HEMEN MÜDAHİL OLDU

Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti’de yaşanan tartışma tüm yandaş kanal ve gazetelerin gündemine geldi. Sayfalarını ve ekranlarını İYİ Partili milletvekillerine açma gereği hissettiler. Arşivlerden görüntüler, ses kayıtları çıktı. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan İYİ Parti’nin içinde bulunduğu duruma ilişkin değerlendirme yaparken “daha da kötü olacak” müjdesini vermeyi ihmal etmedi. AKP en önemli rakibiyle ilgili uzun süredir beklediği fırsatı yakalamışa benziyor.
Bu konuda devlet kurumlarıyla ortak çalışma yürütüleceği çok açık. Akşener de yaptığı açıklamada AKP’den böyle bir hamle beklediklerini ifade etti.

AKŞENER KURTULMAYA ÇALIŞIYOR

Akşener, partinin iç tartışmalara boğulma tehlikesini dışarıya konuşarak aşmaya çalışıyor. İl gezilerine devam ederek “değişen bir şey yok” mesajı vermeye çalışıyor. Ama işinin hiç de kolay olmadığı çok açık. Hem partinin hem de partililerin taşıdığı bagaj hem de organize gelen müdahale Akşener’in kişisel karizmasının baş edebileceği bir mesele olmaktan çıkabilir.

savas-muhalefetin-sahasinda-yasaniyor-796609-1.

HDP’DE BİR DÖNEMİN SONU MU?

Belki de bu soruyu “Kürt hareketinde bir dönemin sonu mu geliyor” diye sormak mümkün. Barış sürecinin bir ürünü olarak çıkan HDP, yeni dönemde istediği etkiyi yaratmaktan çok uzak. Bunda kuşkusuz yaşadıkları büyük baskının payı var. Ama bir o kadar da Kürt hareketinin yeni yönelimleriyle HDP’nin ihtiyaçlarının örtüşmemesinin de etkisi var. Parti yönetimi ile Kürt hareketi arasındaki makas artık gözle görülür bir noktaya geldi.

ORTADOĞU DAMGASI

Suriye’de yaşanan gelişmeler dört ülkede yaşayan Kürtlerin ve onların oluşturduğu siyasal örgütlerin dikkatlerini buraya vermesini sağladı. Suriye büyük bir olanak olarak görüldü. Sadece Suriye topraklarında değil tüm bölgede değişim yaratacağına dair motivasyon oluşmasını sağladı. Doğal olarak Türkiye’de bulunan Kürt siyasal oluşumlar da bu sürecin dışında kalmadı. HDP kitlesi 7 Haziran seçimlerinden başlayarak Kürdistani siyasete ilgisini artırdı. Bu sürecin doğal sonucu da Türkiyelileşme iddiasında küçük fikir ayrılıklarının başlamasıdır. Örgüt içerisinde bugün daha net görünen eleştiriler aslında 24 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde ifade edilmişti. Ancak geniş kitlelerin bugünlerde daha çok ilgisini çekti.

BASKI AYRIŞTIRMAK İÇİN

AKP iktidarı, HDP’ye baskı uygulayarak birden fazla kazanım elde etmeye çalışıyor. Birincisi hem kurucusu olduğu cephede hem de partide konsolidasyon daha net sağlanıyor, ülkede gündem değişiyor. İkincisi ise HDP’yi felç etme, çalışamaz hale getirme çabasıdır. Üçüncü ve yazının konusu olan kısım ise hem parti içerisinde hem de zımnen içinde bulunduğu Millet Cephesi’nde ayrılığı görünür kılmaktır. Hem Altan Tan’ın hem de Ayhan Bilgen’in kamuoyuna yansıyan eleştirilerinde; AKP baskısının açığa düşürülememesinde parti çizgisi ve örgütlenme anlayışının hatırı sayılır etkisi olduğu vurgulanıyordu. Benzer bir eleştiri Ahmet Şık tarafından da yapılmıştı.

AKP BU SÜREÇTEN NE BEKLİYOR?

Ekonomik ve siyasal kriz yaşayan Erdoğan iktidarının en büyük korkusu gerçek sorunların halkın gündeminde kalması ve bunun Cumhur İttifakı’na, oradan da örgütüne doğru ilerlemesidir. Bu koşullarda savaş alanının muhalefet partilerinin evininin içi olması en çok isteyeceği şeydir. Beklentisi enerjisini içe harcayan, AKP ile cebelleşecek takati olmayan bir muhalefet. Bir yandan muhalefeti felç ederken diğer yandan küçük parçalar olsa da erimesini bekliyor.

Bu sürecin bir başka sonucunun da kendisinden ayrılan grupların oluşturduğu partilerin kopardığı seçmenin de başka türlü ikame edilmesidir. Muhalefet içinden kopacak (Sarıgül, Özdağ, muhafazakâr Kürtler vb.) bazı isimlerin oluşturacağı küçük yapılarla oy oranını artırmayı planlıyor.

ERKEN SEÇİM TALEBİ

Muhalefetin bir anda ve topluca seslendirdiği erken seçim talebini de iktidarın peş peşe gelen hamlelerinden bağımsız düşünmemek gerekiyor. Türkiye, içinde bulunduğu krizli durumu seçimle aşmaya çalışmak için 2023 yılını bekleyemez. Erdoğan’ın kafasının bir yerinde mutlaka sorunu çözmek için bir erken seçim (son 6 yılda yaptığı gibi) var. Ama eriyen oylar, giderek kötüye giden iç ve dış konjonktür buna engel gözüküyor. Seçimin bir koşulu var o da parçalı bir muhalefet cephesinin varlığı ya da şimdiki cepheden birkaç parçanın yer değiştirmesi. Önümüzdeki dönem iktidarın en temel stratejisinin bu olacağı çok açık, enerjisini bu alana doğru harcayacak. Bunu yapmak için de baskıyı artırma dışında çok fazla enstrümanı yok.

SIRAYLA GİTMEYİ HEDEFLİYOR

Erdoğan’ın muhalefete yüklenme konusunda bir sıra gözettiği, öncelik ilişkisi kurduğu çok açık. İktidar için HDP, her dönem PKK üzerinden yıpratılabilir ve operasyon yapılabilir olarak görülüyor. Arada basına ve sosyalistlere de salvolar gelecektir. Anlaşılan o ki İYİ Parti’nin üzerine FETÖ ile gidilecek. Önümüzdeki dönem müdahalenin dozajı artabilir. Davutoğlu’nun ismi Kobane İddianamesi tartışmalarında çok geçmeye başladı. Buradan bir gündem oluşturulması sürpriz olmayacaktır. Ve son olarak sıra CHP’ye gelecektir.

SİYASET YENİDEN KURULURKEN

Son iki ay içerisinde yaşanalar AKP ve Cumhur İttifakı’nın seçim stratejisinde muhalefeti bölmek ve etkisiz kılmanın olduğu çok açık. Ancak tüm devlet gücüne rağmen AKP’nin bunları hayata geçirmesi zor görünüyor. Muhalefet 31 Mart seçimleriyle birlikte Cumhur İttifakı’nın çözüldüğünü, kendileri için de iktidarın ucunun görüldüğünü düşünüyor. Bu motivasyonun devamı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ayrılıkları görünmez kılabilir, sorunların derinleşmesini öteleyebilir.

Türkiye’de siyaset 31 Mart seçimlerinden sonra yeni bir döneme girdi. İster parti içinde ister cephe içinde olsun her tartışmanın önümüzdeki siyasi dizilişe etkisi olacak. Hiçbir tartışma partilerin kendi çatısı altında kalmayacak.