Savaş örgütü hâlâ yaşıyor
Savaş örgütü NATO, kuruluşunun 75’inci yılını kutluyor. Ukrayna Savaşı’yla birlikte tekrar dirilen ittifak, Rusya’yı kuşatma planlarını sürdürüyor. Emekli Diplomat Solakoğlu, NATO’nun önünde Çin ve Rusya tehdidi olduğunu söyledi. Doç. Dr. Dürre “Süren savaş, köprüden önce son çıkış” dedi.
Umut Can FIRTINA
İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı’nın emperyalist çıkarlarını korumak için Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan Kuzey Atlantik Paktı Örgütü (NATO), 75’inci yılını kutluyor. 4 Nisan 1949’da Washington’da 12 ülkenin katılımıyla kurulan NATO’nun bugün, son olarak İsveç’in de katılımıyla 32 üyesi bulunuyor.
NATO üyesi 32 ülkenin dışişleri bakanları, emperyalist ittifakın kuruluşunun yıldönümü vesilesiyle Belçika’nın başkenti Brürksel’deki NATO karargâhında bir araya geldi. Zirvede genel caydırıcılık, terörizmle mücadele, Ukrayna’daki gelişmeler, 9-11 Temmuz tarihleri arasında Washington’da düzenlenecek liderler zirvesinin hazırlıkları, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerinin ardından ittifakın son durumu ve diğer bölgelerdeki stratejik gelişmeler ele alınacak.
İlk günkü toplantıların ardından bakanlar, bugün NATO’nun kuruluşunun 75’inci yıl dönümü için yapılacak törene katılacak. Bakanlar, ikinci günde ayrıca NATO-Ukrayna Konseyi Toplantısı’nda Ukraynalı mevkidaşları Dmitro Kuleba’dan sahadaki son durumla ilgili bilgi alacak. Bakanlar son oturumda Asya-Pasifik bölgesindeki ortakları Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda, Güney Koreli mevkidaşlarıyla bir araya gelecek.
FİDAN’IN GÜNDEMİ PKK
Yılın ilk dışişleri bakanları toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, zirvede PKK/PYD/YPG ile mücadele konusunda Türkiye’nin beklentilerini aktaracak. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, dışişleri bakanlarına Ukrayna’ya desteği “kurumsallaştırarak” sürdürülebilir ve öngörülebilir hale getirmeyi önereceğini, teklifin Washington’da yapılacak zirvede karara bağlanmasını beklediğini söyledi.
UKRAYNA FONU
Ukrayna’nın “acil ihtiyaçları” olduğunu belirten Stoltenberg, 100 milyar dolarlık “Ukrayna fonu” oluşturulması iddialarına ilişkin “teklifin detaylarına girmeyeceğini” kaydetti. Teklifin “Donald Trump’ın ABD’de başkan seçilmesi olasılığına karşı önlem olup olmadığı” sorusuna Stoltenberg “Bu teklifi tartışmamızın nedeni savaş alanındaki durumu görmemiz” yanıtını verdi. Stoltenberg, ABD Kongresi’nin Ukrayna’ya destek üzerinde bir an önce anlaşmaya varmasını beklediğini vurgulayarak, bunun “ABD’nin çıkarına olacağının” altını çizdi.
KANLI TARİH
NATO kurulduktan sonra ilk kez Yugoslavya’da savaşa katıldı. Kentler ve kasabalar bombalandı, binlerce insan katledildi. Bu savaşın ardından Yugoslavya emperyalist devletler tarafından parçalandı. 11 Eylül 2001’de El Kaide’nin ABD’de İkiz Kuleler’e yönelik gerçekleştirdiği saldırıdan sonra NATO bu kez Afganistan’ı “Önleyici Savaş” doktriniyle bombaladı. Ağustos 2021’de ABD’nin çekilmesiyle Afganistan, on binlerce insanın öldüğü 20 yıllık işgalin ardından tekrar Taliban’ın eline geçti. 2011’de ise NATO, Libya’nın işgal edilmesine karar verdi ve gerçekleştirdi. Şimdi ise Libya bölünmüş halde.
“Açık kapı” politikasıyla NATO, 75 yılda 10 defa genişledi. 1999’da Çekya, Macaristan ve Polonya; 2004’te Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya; 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan; 2017’de Karadağ; 2020’de de Kuzey Makedonya NATO’ya katıldı.
RUSYA KUŞATMASI
Şubat 2022’de Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla uzun süredir tarafsızlık politikası izleyen Finlandiya ve İsveç, Mayıs 2022’de NATO’ya resmi üyelik başvurusunda bulundu. 4 Nisan 2022’de Finlandiya, 7 Mart 2024’te İsveç, savaş ittifakının son üyeleri oldu. Böylece Rusya, kuzeyden de kuşatılmış oldu. Öte yandan Rusya, NATO’nun özellikle eski Sovyet ülkelerini bünyesine katması ve son olarak Ukrayna ile işbirliğini “ülkesinin güvenliğine bir risk” olarak görüyor. Temmuz 2023’te Litvanya’nın Rusya’ya sadece 300 kilometre uzaklıktaki kenti Vilnius’taki zirvesinde Kiev ile ilişkileri en üst düzeye taşımak için NATO-Ukrayna Konseyi’ni kurdu. NATO, savaşın başından bu yana yüz milyarlarca dolarlık askeri destek sağladı.
NATO’nun Rusya’yı kuşatma politikası, sadece Ukrayna’yı silahlandırmakla ve genişleme hamleleriyle kalmıyor. Batı Avrupa’yı operasyonlarının merkezi haline getirmek için bir yandan Moldova ile işbirliğine hız verirken diğer yandan “doğudaki çapası” Romanya’nın Karadeniz kıyısında “Avrupa’daki en büyük üssünün” inşasına da başladı.
Öte yandan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in geçen ay Azerbaycan ve Gürcistan’ın ardından Ermenistan’da temaslarda bulunması da Rusya’ya karşı bir “gövde gösterisi” olarak değerlendiriliyor. Moskova’yı Azerbaycan ile yaşanan savaşta kendisine yeterince destek vermemekle suçlayan Erivan’ın Rusya’dan uzaklaşırken Batılı ülkelerle ilişkileri geliştirme yoluna gitmesi, NATO için büyük bir fırsat oldu.
AVRUPA’DA TELAŞ
Ancak NATO her ne kadar hiç olmadığı kadar güçlü gözükse de Avrupa’da her şey yolunda gitmiyor. ABD’de yaklaşan başkanlık seçimlerinde “Ukrayna’ya tek kuruş yardım yapmayacağını” söyleyen Trump’ın başkan olma ihtimali ile Avrupalı liderleri savaşın gidişatı telaşı sarmış durumda.
Rusya ile savaşmaya devam edebilmek için Batılı müttefiklerinin, özellikle de ABD’nin modern silah tedarikine bağımlı olan Kiev, 95 milyar dolarlık ABD yardım paketinde Ukrayna için ayrılan 61 milyar dolarlık fonun Temsilciler Meclisi’nde destek bulmamasının etkilerini şiddetle hissediyor.
ABD’nin Ukrayna’ya desteğini kesme riski artarken, ittifakın başta Fransa, Polonya, İngiltere ve Almanya gibi askeri ve ekonomik olarak güçlü üyeleri arasında “Ukrayna’ya asker gönderme tartışmaları” baş gösterdi. Kremlin’in tüm “Savaş kaçınılmaz olur” uyarılarına rağmen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna’ya Batılı asker gönderilmesini son günlerde sık sık gündeme taşıyor. Macron’a göre “Rusya’nın kazanmaması için her şey yapılmalı.” Ancak başta Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Doğu Avrupa ülkeleri ve birçok Avrupalı lider, Ukrayna’ya NATO askeri gönderilmesinin Rusya’ya savaş açmak anlamına geldiğinin farkında ve şimdilik bu plana sert bir şekilde karşı çıkıyor. İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani’ye göre bu, “Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması” demek.
NATO, Batı’nın emperyalist hedeflerini gerçekleştirmek için kullanmayı sürdüreceği bir silah olmaya devam ediyor.
∗∗∗
İNSANLIĞIN BÜTÜNÜNE TEHDİT
Engin SOLAKOĞLU - Emekli Diplomat
Kimi yıldönümleri kutlanır, kimileri idrak edilir, kimileri anmaya vesiledir. BirGün gazetesinin okurları hiç kuşkusuz NATO’nın 75. yıldönümünün yukarıdaki kategorilerden hangisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini bilme konusunda yeterli siyasi birikime sahiptir. Kuzey Atlantik İttifakı’nın kuruluşunda bana göre göre iki farklı ama bağlantılı amaç güdülmüştür.
İKİ HEDEF
Bunlardan birincisi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında değişen koşullarda Batı’nın dünya üzerindeki siyasi ve ekonomik hegemonyasını sürdürmek ise, ikincisi de bu hegemonyanın maddi temelini oluşturduğu düşünülen kapitalist üretim biçimini, daha popüler deyimle sermayeyi en büyük düşmanı olan sosyalizmden korumak, güçlendirmek ve en nihayetinde düşmanı imha etmektir.
NATO bu amaçla salt üyelerinin oluşturduğu alan dışına saldırılar gerçekleştirdiği gibi, üye ülkelerin içi yapılarına da kapsamlı müdahaleler gerçekleştirmiştir. Avrupa coğrafyasında Gladio, bizde Kontrgerilla olarak bilinen oluşum NATO’nun üye ülke işlerine müdahalede kullandığı başlıca aygıttır. İtalya’da Başbakan Aldo Moro’nun kaçırılması ve öldürülmesinden Türkiye’de ve dünyada çok daha az bilinen Belçika’daki “Brabant Cinayetleri”ne kadar birçok eylem gerçekleştiren bu yapı, halkların sosyalist/komünist alternatiften uzaklaştırılmasını amaçlamıştır.
Geriye dönüp baktığımızda NATO’nun bu iki hedeften birini tutturduğunu, yani reel sosyalizm alternatifini şimdilik kaydıyla da olsa imha ettiğini, buna karşılık siyasi hegemonya hedefi bağlamında aynı başarıyı gösteremediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu yüzden önümüzdeki dönemde NATO’nun yüzleşmesi gereken tehdit ve bizim NATO’cuların pek sevdiği deyimle “sınamaların” başında yükselen yarı kapitalist Çin Halk Cumhuriyeti ve solunu kaybetmiş olmakla birlikte hegemonik paylaşım oyununa dâhil olma hedefini benimsemiş Rusya ile mücadele gelmektedir.
SIÇRAMA GİRİŞİMLERİ
NATO, Rusya bağlamında Avrupa içi kuşatma ve kışkırtma siyasetini sürdürecek ancak bundan kesin sonuç alması, daha açık bir deyişle Rusya’yı devre dışı bırakması kısa vadede mümkün olmayacaktır.
Yine önümüzdeki dönemde NATO’nun alan dışı tabir edilen sıçrama girişimlerini özellikle Çin’e karşı sürdürmesi beklenmelidir. Bunlardan en görüneni Avustralya, ABD ve İngiltere’yi içine alan, yakın vadede Japonya’ya kadar genişlemesine şaşırmayacağım AUKUS girişimidir.
Özetlemek gerekirse, çoğumuzun da bildiği gibi, NATO dünyanın en tehlikeli ve savaş yanlısı örgütüdür. Varlığı, genişlemesi halkların eşitlik ve özgürlük taleplerine karşı olduğu kadar insanlığın bütününe karşı da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
∗∗∗
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
İkbal DÜRRE - Doç. Dr.
Ukrayna Savaşı’ndan sonra NATO’nun hem kendini toparlaması hem de genişlemesi, Rusya açısından jeopolitik anlamda en büyük tehlike. Ukrayna’daki savaş başlayana kadar Kırım meselesinden sonra bile hala NATO ile ortak ilişkiler dengesi sağlanabileceği görüşü vardı. Ancak bu durum artık ortadan kalktı.
İkinci ve daha tehlikeli nokta ise, süreç öyle işliyor ki orta ve uzun vadede bu karşı karşıya gelmenin nereye varacağına dair bir öngörüde bulunmak da zor. Çünkü NATO kendi planları doğrultusunda ilerlemeye devam ediyor ve Rusya da geri adım atmayacak. İki taraf da bu durumu kendisi için “varlık meselesi” olarak algılıyor.
YOLLAR AYRILIYOR
Ukrayna Savaşı ve NATO bağlamında almak istediğini almış olan ABD, daha soğukkanlı bir politika izleme noktasına geldi. Washington, dikkatini daha çok Çin ve Asya’ya vermek istiyor. Ama İngiltere ve Fransa’nın daha alacakları var. Londra ve Paris ya da Berlin NATO içinde Washington ile artık aynı çizgide değil.
Üçüncüsü, Ukrayna Savaşı’nda Rusya yavaş yavaş ilerlese de fazla bir gelişme yok. Bu durum ise hem Rusya hem NATO için bir şans ve köprüden önce son çıkış. Çünkü savaş bu şekliyle devam ederken yapılacak bir anlaşmanın koşulları, savaş bittikten sonraki koşullara göre çok daha uygun olacaktır. Eğer Rusya büyük bir başarı elde ederse iş işten geçmiş her an patlamaya hazır bir “Soğuk Savaş” dönemine girilmiş olacak.
∗∗∗
GENEL SEKRETERLİK İDDİASINI REDDETTİ
Estonya Başbakanı Kaja Kallas, NATO Genel Sekreterliği için Hollanda Başbakanı Mark Rutte’yi desteklediğini belirtti. Estonian World adlı çevrim içi dergide "NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in yerine geçeceği" iddia edilen bir makaleye konu olan Kallas, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğini aldığı iddialarının “1 Nisan şakası olduğunu” söyledi. Eski Norveç Başbakanı Stoltenberg, 2014’ten bu yana NATO Genel Sekreteri olarak görev yapıyor ve görev süresi dört kez uzatıldı. Washington’daki zirvede kimin üstleneceği belli olan görevin adayları arasında Rutte’nin yanı sıra Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Ioannis bulunuyor.