Filistin’i bombalayan İsrail’in İran'ın Şam elçiliğini vurması sonrası Ortadoğu’da yeniden savaş çanları çalmaya başladı. İran ve İsrail karşılıklı olarak ‘vururuz’ tehditleri savururken ABD ateşe benzin döküyor.

Savaşı yayma planı

Derviş CEMAL 

İsrail bir yandan Gazze'yi vurmayı sürdürürken diğer yandan da çatışmaları Ortadoğu geneline yayma peşinde.

Hedef bu sefer İran. Ülkenin kuzeyinde askerlerle bir araya gelen ağır İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, "Ortadoğu'nun neresinde olursa olsun, İsrail topraklarına saldıranlara karşı, kararlı bir saldırı eylemiyle çok hızlı bir şekilde nasıl karşılık vereceklerini bildiklerini" dile getirdi. Gallant, İran'ı, ülkelerine saldırması halinde "sürprizler yapmakla" tehdit etti. 

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz da İran topraklarından İsrail'e saldırı düzenlenmesi halinde karşılık vereceklerini ve bu ülkeyi hedef alacaklarını belirtti. Gazze savaşı sürerken bölgedeki birtakım sıkıntılı senaryolara hazırlıklı olduklarını kaydeden Başbakan Binyamin Netanyahu da Tahran’ı tehdit ederek “Kim bize zarar verirse biz de ona zarar veririz” dedi. 

İsrail'de savaş kabinesi de Hamas'la ateşkes ve esir takası ile İran'ın olası misilleme saldırısı gündemiyle toplandı. 

ABD BENZİN DÖKÜYOR 

Gerilimde tansiyon düşmezken İran’ı düşman ilan eden ABD’den İsrail’e koşulsuz destek geldi. ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'e "sarsılmaz" destek sözü verdi. Beyaz Saray’da Japonya Başbakanı Fumio Kishida ile basın toplantısında konuşan Biden, "Başbakan Netanyahu'ya da söylediğim gibi, İran ve vekillerinden gelen tehditlere karşı İsrail'in güvenliğine olan bağlılığımız sarsılmazdır; tekrar ediyorum, sarsılmazdır" dedi. Biden, "İsrail'in güvenliğini korumak için elimizden geleni yapacağız" dedi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da İsrail Savunma Bakanı Gallant'a, İran’a karşı Tel Aviv’e tam destek verdiklerini ve yanında olduklarını iletti. 

CENTCOM KOMUTANI GİTTİ 

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla'nın, İran'ın misilleme ihtimalini ele almak için İsrail'e gittiği belirtildi. Kurilla’nın yürütülecek savunma planlarını görüşmek üzere yapacağı ziyaret kapsamında, Gallant ve İsrail ordusunun üst düzey yetkilileriyle bir araya geleceği açıklandı. 

ARAP BAKANLAR DEVREDE 

Amerikan haber sitesi Axios'a göre Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Irak dışişleri bakanları gerilimi azaltmak amacıyla İranlı mevkidaşlarıyla görüştü. Bakanlar, Biden'ın kıdemli Ortadoğu danışmanı Brett McGurk'ten gerilimin düşürülmesi gerektiğini iletti. 

HAVAYOLLARI KAPATILDI 

Almanya, Ortadoğu'daki tüm aktörlere sorumlu davranmaları ve itidalli olmaları çağrısı yaptı. Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, 

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'la telefonda görüşürken "Bölgede gerilimin daha da tırmanmasında kimsenin çıkarı olamaz. Bölgedeki tüm aktörlere sorumlu davranmaları ve itidalli olmaları çağrısında bulunuyoruz" dedi. 

Öte yandan Alman hava yolu şirketi Lufthansa İran'ın başkenti Tahran'a yaptığı uçuşları güvenlik gerekçesiyle durdurma kararını, 13 Nisan'a kadar uzattığını açıkladı. 

Ne olmuştu? 

İsrail, İran'ın Şam'daki büyükelçilik yerleşkesinde yer alan konsolosluk binasına 1 Nisan'da hava saldırısı düzenlemiş, İran Devrim Muhafızları Ordusundan, 2'si general rütbesinde 7 kişi yaşamını yitirmişti. Öldürülenler arasında, IRGC'nin ülke dışındaki kolu Kudüs Gücü'nün önemli isimlerinden General Muhammed Rıza Zahedi de vardı. Saldırıda 6 Suriye vatandaşı da hayatını kaybetmişti. 

İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Çarşamba günü yaptığı açıklamada İsrail'in Şam'daki saldırısının İran'a yapılmış sayıldığını söyledi. Hamaney televizyonda yayınlanan konuşmasında, "Şeytani rejim cezalandırılmalıdır ve cezalandırılacaktır" diye eklemişti. 

*** 

Solakoğlu: Netanyahu Tahran’a pirince giderken ABD eldeki Riyad’dan olabilir 

Ortadoğu’da savaş çanları çalmaya başlarken emekli diplomat Engin Solakoğlu yeniden nükseden gerilimi değerlendirdi: 

“İsrail ile İran arasındaki gerilim yeni bir olgu değil. Irak’ın devre dışı bırakılması, Suriye’nin kanlı bir savaşa sürüklenmesiyle birlikte Ortadoğu’da İsrail açısından tehdit sayılabilecek tek ülke olan İran yıllardır hedef alınıyordu. İran da boş durmuyor elbette ve özellikle vekalet savaşları dediğimiz yöntemi kullanarak İsrail’i ısıramasa dahi sık sık kaşıntı krizine sokuyordu. Bu kez ise biraz daha vahim bir manzarayla karşı karşıyayız. Hamas ve Filistinli direniş örgütleri İsrail’in façasını fena halde bozdular. İsrail’in cevabı ise halen devam eden ve insan kalabilenleri insanlıklarından utandıran bir soykırım girişimi oldu. 

Netanyahu ve onun aşırı sağcı ırkçı ortakları altı ay içerisinde Gazze’de taş üstünde taş bırakmadılar. En iyimser verilere göre bile 40 bin civarında sivil öldürdüler, buna karşılık Hamas ve Filistin direnişini kıramadılar. İsrail kamuoyunun büyük bölümü farklı farklı sebeplerle de olsa Netanyahu’nun iyice aleyhine döndü. Kimisi 7 Ekim’i engellemekte başarısız olduğu, kimisi rehineleri kurtaramadığı, kimisi savaşı çabuk bitiremediği, bana sorarsanız küçük bir bölümü de katliamı sürdürmekteki ısrarı yüzünden. 

İsrail’in yolsuz ve katil Başbakanı şimdi o katliamı “beka sorunu”na dönüştürebilmek ve iktidarını sürdürmek için savaşı genişletmeye çalışıyor. Lübnan hesabı henüz tutmadı. Hem Hizbullah hem de Lübnan’daki diğer güçler İsrail’in bu katliam siyasetinin yeni mezesine dönüşmemek için ihtiyatlı ve sorumlu davranıyorlar. 

Geriye İran kalıyor. İran’da rejim içerisinde bir çekirdek Filistinliler konusunda daha aktif davranılmadığı iddiasıyla Molla düzenini sıkıştırıyor. Diğer yandan İsrail İran’ı çatışmaya çekmek için kışkırtma çabalarına ara vermiyor. 

KARANLIK PLANLAR TUTMAZ 

ABD’den bir Pentagon heyetinin İsrail ziyareti bu ortamda farklı şekillerde yorumlandı. Bazı çevreler bunun İsrail’in İran’a saldırmasını önlemeye yönelik olduğunu iddia ederken, bazı kesimler ziyaretin ortak saldırı planlaması için yapıldığını ileri sürdüler. Tahminim ABD seçimlerine 7 ay kala bölgede nasıl sonuçlanacağı belli olmayan bir savaşı Washington’un arzu etmediği yönünde. Pentagon uzmanları İsrail’i tatmin edecek, Netanyahu’ya bir süre nefes aldırabilecek ama İran’ı topyekûn savaşa mecbur bırakmayacak bir dozaj bulma peşindeler. En azından insan tarafım bunu umuyor. 

Peki Washington İran rejiminin ağır bir darbe yemesini, mümkünse yıkılması tercih etmez mi? Savaşın bu şekilde ve süratle sonuçlanacağından emin olsa elbette eder. Ancak bunu mümkün görmüyorum. Aksine İran’a yönelik saldırının Tahran’ı yıkmayacağı gibi, molla rejimini hak etmediği ölçüde güçlendireceğinden eminim. Emin olduğu bir başka husus İran’ın hiçbir şekilde Irak veya Suriye’ye karşılaştırılamayacağı. Kaldı ki emperyalizmin Suriye planlarının akıbetini gördük. 

Bu noktada ABD ve müttefiklerinin uluslararası planda ve Ortadoğu’da artık tek başına at oynatabilme olanaklarının bulunmadığını akılda tutmak gerekiyor. Suriye denkleminde Rusya’nın oynadığı rolü biliyoruz. İran özelinde Çin’i de buna eklemek gerekir. Yani öyle, İran’ı bir darbede indiririz hesapları tutmaz. Böyle bir savaşın çıkartacağı yangının yaratacağı tahribat İran’la da sınırlı kalmaz. Bölgedeki ABD yanlısı rejimlerin de varlığını tehlikeye atar. Bu arada İsrail de yaşanamayacak hale gelebilir. Özetle Netanyahu Tahran’a pirince giderken Washington eldeki Amman’dan, Riyad’dan olabilir. 

Hiç arzu etmem ama bu senaryoda milyonlar ölür, devletler yıkılır ama halklar ayakta kalır. O halklar da çok ağır bir bedel ödemek pahasına da olsa, ABD emperyalizmini bu topraklardan defetmek için altın bir fırsat yakalamış olurlar.”