Yayıncılık sektörü 2022’de son 10 yılın en zorlu yılına tanıklık etti. Yayıncılar kâğıt ve baskı maliyetlerindeki artışların yüzde 300’lere dayandığını ifade ederek, yayıncılığın en az 7 yıl geri gittiğini söylüyor.

Sayfalarda 2022: Yayıncılık en az 7 yıl geriye gitti

Işıl ÇALIŞKAN

Yayıncılar için kuşkusuz son yılların en zorlu olanlarından biriydi 2022. Kâğıt fiyatları ve dövizdeki artıştan dolayı kitap fiyatlarındaki yükseliş en temel sorundu. Buna bir de krizin yansıması olarak okurun alım gücündeki düşüş eklenince yayıncılık dünyası çıkmaza girdi. Çok sayıda orta ve küçük ölçekli yayınevi, yayın programlarını durdurmak durumunda kaldı. Bu ekonomik güçlüklere yasaklar, baskılar eşlik etti. Kitaplar yasaklandı.

Tüm bu karanlık iklimin aydınlık günlere kavuşması umuduyla yayıncılara söz verdik. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Tudem Yayın Grubu Genel Müdürü Sinan Çam, yazar Mine Söğüt ve Yordam Kitap Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan, 2022’yi ve yeni yıldan beklentilerini anlattı.

***

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk: Kriz derinleşiyor

2022 yılı ne yazık ki yayıncılık sektörü açısından zorlu bir yıl oldu. Kâğıt fiyatlarında ve baskı maliyetlerindeki, kalıp, boya, tutkal vb. malzemelerdeki artışların yüzde 300’lere dayandığı koşulları yaşıyoruz. Pek çok orta ve küçük ölçekli yayınevi, yayın programlarını durdurmak veya başlık sayısını azaltmak durumunda kaldı. Doğal olarak yayıncılar, çok satan kitaplarının tekrar baskılarını öncelemeye ve yine satacağını düşündüğü yayınlara yoğunlaşmaya başladı. Satış adetleri düşük olan kitapların tekrar baskıları yapılmadığı gibi yeni kitap başvurularını da değerlendirmekten yayıncılar uzaklaştılar. Döviz kurundaki yükselme nedeniyle yurtdışında çeviri kitapların yayımlanmasında ciddi oranda, yaklaşık yüzde 30 düşüş oldu.

Krizin sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Yılın ilk yarısında kültür kitap satışlarında adet olarak yüzde 20, eğitim yayınlarında ise yüzde 30 düşüş yaşandı. Kitabevlerinde ve e-ticaret sitelerinde satışlarda bahar döneminde ve yaz sonuna kadar (Nisan-Ağustos) yüzde 40’a varan düşüşler yaşandı. Bu senenin on bir ayında (Ocak-Kasım) bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14’ün üzerinde kitap üretiminde düşüş var.

Yayıncılığın karşı karşıya olduğu en temel sorunlardan biri uzun vadede kültürel çeşitliliğimizin azalması olacak. Türkiye Yayıncılar Birliği aslında bu krizin habercisi olarak 2022’nin ilk haftasında Kitap Dünyamız Acil 2022 Çağrısı metnini yayımladı. Yayıncılık sektörünün can alıcı sorunlarına dikkat çekti ve çözüm önerilerini paylaştı. Ancak geldiğimiz noktada yayıncılığın içinde olduğu kriz derinleşiyor.

Kenan KocatürkKenan Kocatürk

***

Tudem Yayın Grubu Genel Müdürü Sinan Çam: Yasaklar ve ekonomik kriz bir arada

Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu’nun (YAYFED) kasım sonu itibarı ile açıkladığı bandrol verisine bakarsak, 2022 yılı boyunca alınmış tüm bandrol sayısının 380 milyonun altında kalacağını öngörebiliriz. Bu sayı pandemi gölgesinde geçen 2021’den bile yüzde 15 düşük. En son 384 milyon adet 2015 yılında görülmüştü; özetle yayıncılık, büyüklük olarak 7 yıl geri gitti. Peki neden? Birçok faktörün bileşimi. En önemlisi kâğıt ve dövizdeki artıştan dolayı kitap fiyatlarındaki yükseliş ve eşzamanlı olarak okurlardaki alım gücü azalışı. Diğer bir sebep yayıncıların nakit akış sorunu yaşamalarından dolayı yeni başlıkları azaltması, tekrar baskılarda ise adet düşürmesi. Yayıncılık, matbaa kalıplarının sabit maliyetinden doğan yapısı gereği stoka üretim yapan bir sektör. Okurların alım gücü düşünce stok devir hızı da düşüyor ve doğal olarak yayıncıya finansman zorunluluğu, başka bir tabirle sermaye ekleme ya da kredi ile finansman seçenekleri kalıyor. Diğer bir mesele maliyetleri artan özellikle zincir kitabevlerinin yayıncılar üzerindeki iskonto/konsinye baskısı. Bu baskıya boyun eğmek zorunda kalan birçok meslektaşımız var. Böylece kriz hem azalan adetler hem de artan ticaret baskısı altında yayıncı açısından çok boyutlu hâle geliyor. Son sebep ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 milyonun üstünde ücretsiz yardımcı kaynak dağıtırken, tüm eğitim yayınlarının öğretmenler tarafından önerilmesini ve okula girmesini yasaklaması.

Yasaklar ve ekonomik sebepler birleşince yayıncılık sektörünün tarihi bir kötü dönemden geçmekte olduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Sinan ÇamSinan Çam

***

Yordam Kitap Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan: 12 Eylül döneminden simgesel uygulama

Yayıncılık dünyası 2022’yi ağır sorunlarla boğuşarak geçirdi. Küçük ve orta ölçekli bağımsız yayınevleri, kriz ortamında varlık yokluk mücadelesi verdi. Kâğıt ve öteki temel girdilerin dövize bağlı olması, maliyetlerin peşin karşılanıp kitap satışlarından doğan alacakların uzun vadelerle tahsili, görünür olabilmek için büyük dağıtım firmaları ve internet satış sitelerine yüksek indirimle kitap satma mecburiyeti, üretimi zorlaştırdı. Yeni kitap üretimi yarı yarıya azaldı.

Bu ekonomik güçlüklere, yasaklar, baskılar ve iktidarın beslediği sosyal medya trollerinin organize ettiği linç kampanyaları eşlik etti. Kitaplar yasaklandı, poşete konuldu. Ve 2022 yılında 12 Eylül döneminin simgesel bir uygulamasına da tanık olduk: Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındığında “suç delilleri” arasında kitaplar da gösterildi.

Ama karamsar göstergeler, tablonun aydınlık yüzünü gölgeleyemez, umutlu olmak için yeterince nedenimiz var. 2022 yılında açıkça gördük ki, iktidarın, kültür-sanat alanını siyasal İslam’ın hegemonyasına alma hedefi başarısızlığa uğramıştır. İlerici, aydınlanmacı ve sosyalist yazarlar ve yapıtlar, yayıncılığa ana rengini vermeye devam ediyor. Bu, sistemli gericileştirme çabasına karşı toplum çoğunluğunun gösterdiği direncin bir işareti.

Biz Yordam Kitap olarak, eriyen gelirinden kitaba pay ayıran fedakâr okurların da desteğiyle krizin etkilerini azaltmayı başardık. 2023’ü umutla karşılıyoruz. Işık ve umut yüklü kitap denizinde bir damla olduğumuz için mutluyuz.

Hayri ErdoğanHayri Erdoğan

***

Yazar Mine Söğüt: Devlet destekli politik suikast

Tüm sektörler gibi yayıncılık da çok gergin, tedirgin bir yıl geçirdi. Bu gerginlikten ve tedirginlikten bir yazar olarak benim payıma düşen de ilk kez, kendimi yazdığım kitabın kâğıdını ve fiyatını düşünürken bulmam oldu. Alım gücünün bu kadar düştüğü, bir mesleği olan, yıllardır çalışan insanların bile kazançlarıyla ancak açlık sınırında yaşamaya başladığı bir dönemde dövize endeksli kâğıt fiyatlarının çılgınca artması yetmiyormuş gibi kitap kâğıdını tedarik etmenin de zorlaşması yayıcılar kadar yazarların da meselesi haline geldi. Haliyle biz yazarlar da işimizi, önce yazdığımız kitapların basılıp basılamayacağının, basılabilirse de satın alınıp alınamayacağının endişesiyle yapmaya başladık.

Tüm bu ekonomik çıkmazların üzerine bir de sansür yasasının gündeme gelmesiyle birlikte, yayıncılık dünyasına devlet destekli bir de politik suikast yapılmış oldu.

İktidarın hizmetine girmiş taraflı bir hukuk tarafından devamlı tehdit edilerek çalıştığımız bu süreçte, yazdığımız herhangi bir cümlenin, ifade ettiğimiz herhangi bir düşüncenin her an suç sayılabileceğini hesaplamamızı ve otosansür uygulamamızı isteyen iktidarın baskıları bence yılın en büyük ve tehlikeli sorunuydu.

Mine SöğütMine Söğüt