Salgında yitirilen hayatlar, turkuaz tabloda bir sayıdan ibaret değil. Her gün yüzlerce eve ateş düşüyor. Amcasını kaybeden bir genç, “Süreç doğru yönetilseydi amcam dahil pek çok kişi yaşıyor olacaktı” diyor.

Sayı değil, insan!

Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren Cezair Eren, iki çocuk babasıydı.

Anıl Varlı

Koronavirüs salgınında son günlerde günlük vaka sayıları düşse de ölüm sayıları azalmıyor. Resmi verilere göre her gün 300’den fazla insan, aşısı olan bir hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu insanlar, Sağlık Bakanlığı’nın turkuaz tablosundaki bir sayıdan ibaret değil. Siyasi iktidarın salgını yönetememesi nedeniyle her gün ülkenin dört bir yanında yüzlerce eve ateş düşüyor. Sevdiklerini Covid-19 nedeniyle yitiren yurttaşların yaşadıkları, iktidarın anlattığı ‘başarı hikâyeleri’nin anlamsızlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Antalya’da yaşayan Eren ailesinin yaşadıkları örneğin…

53 yaşındaki Cezair Eren, matbaacıydı. Evliydi, iki çocuk babasıydı. Emekli olmasına aylar kala, Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Hayata veda ettiği 19 Nisan günü turkuaz tabloda, ‘vefat sayısı’ başlığının altında 341 yazıyordu.


BABAM HERKESTEN ÇOK FARKLIYDI

Peki, nasıl biriydi Cezair Eren? 26 yaşındaki kızı Feride Eren, şöyle anlatıyor: “Babam herkesten çok farklıydı. Çok sevilen, saygı duyulan birisiydi. Abime ve bana hep ‘Şeref parayla satın alınacak bir şey değil, bunu unutmayın, ona göre yaşayın’ derdi. İşyeri dışındaki tüm zamanını evde bizimle geçirirdi. Haber programları ya da maç izlerdi. Evdeki tüm işlere yardımcı olurdu, benim nişanlıma da ‘Her şey eşit ve ortak olmalı’ derdi hep. Benim babam gerçekten benzeri bulunmayan bir adamdı.”

YANLIŞ TEŞHİS GELMEYEN İLAÇ

Eren, önce annesinin rahatsızlandığını söylüyor. “Biz daha önce olduğu gibi enfeksiyon kaptığını düşündük. Ancak maalesef öyle değilmiş” diyor. Sonrasında yaşananları ise şöyle aktarıyor: “İhmal yüzünden yalnızca antibiyotik ve iğne verilerek annem eve gönderildi. Maalesef 5 gün sonra başka bir özel hastaneye götürmek zorunda kaldık. Orada hemen yatışı yapıldı. Sonra biz babamdan şüphelendik. Kronik rahatsızlığı olduğu, bir de akciğer ameliyatı geçirdiği için hemen önlem almak istedik. Babam da pozitif çıktı, 5 gün serviste yattı, sonrasında oksijeni yetersiz kaldığı için yoğun bakıma kaldırıldı.

Yoğun bakımda yattığı ikinci hafta entübe edildi ve bir ilaç başvurusu yapıldığı söylendi. Ama bu ilaç babam öldükten sonra bile hâlâ gelmemişti. Babam yoğun bakımda geçirdiği 8’inci günün ardından hayatını kaybetti.”

Annesi ise iyileşiyor; ama fizyolojik olarak…”Psikolojik olarak berbat durumda” diyor Eren.

BÖYLE BİR SİSTEM İŞTE…

Babasının onca kronik rahatsızlığına ve akciğerinden ameliyatlı olmasına karşın aşıda öncelikli olmadığını belirten Eren, “Ben sağlık çalışanı olduğum için öncelikliydim. Bu önceliğimi babama devretmek istemiştim. Ama kabul etmemişlerdi. Babam ölmeden 2 gün önce aşı sırası geldi. Böyle bir sistem işte…” ifadelerini kullanıyor.

Babası da hep eleştirirmiş sistemi. “Bazen niye bu kadar siyasetle ilgileniyor diye kızardım içten içe” diyor Feride Eren; “Sürekli haber ve tartışma programlarını izlerdi. Ama şimdi anlıyorum. Hissetmiş belki de başına gelecekleri. Öfkesi tüm bunlaraymış..."

İKİ AİLE BİRDEN HASTALANDI

Hüseyin A. ise turkuaz tabloya göre, 8 Nisan'da yaşamını yitiren 258 yurttaştan biriydi. 58 yaşında emekli bir memurdu. İstanbul’da yaşıyordu; iki çocuğu, bir torunu vardı. Kalp hastasıydı, yakın zamanda kalbinden ameliyat olmuştu. Salgının başından beri önlemlere çok dikkat ediyor, bu konuda sık sık aile üyelerini uyarıyordu. Yine de virüse yakalanmaktan kurtulamadı. Kısa süre sonra da yaşamını yitirdi.

Yeğeni Mert, amcasının çok iyi kalpli, yardımsever bir insan olduğunu söylüyor. Kendi ailesinin de Covid-19’a yakalandığını, bu süreçte en büyük desteği amcasından gördüğünü anlatıyor: “Annem, kardeşim hafif atlattı, ben daha ağır geçirdim. Babamın durumu ise çok kötüydü, onu hastaneye yatırdık. Durumu kötüleşince yoğun bakıma aldılar. Bir ara gerçekten ümidimi yitirmiştim ama şükürler olsun ki iyileşti. Hayatımın en zor süreciydi, çok yıprandık. Babam yoğun bakımdayken amcam hep yanımızdaydı. Hep onunla konuşurdum; bizi bilgilendirir, teskin ederdi.”

Mert’in babasının durumu düzeliyor; ama amcası Hüseyin A. ile ailesi de Covid-19’a yakalanıyor. Eşi ve küçük oğlu iyileşirken Hüseyin A. kurtarılamıyor. Mert, “Amcamın ölümü çok ani oldu. Mutasyonlu virüse yakalanmış; bu nedenle daha ağır seyretmiş hastalık, öyle duyduk. Kalp hastasıydı ama aşıda önceliği var mıydı, bilmiyorum” diyor.

AMCAM HAYATTA OLABİLİRDİ

Mert’e göre, amcasının ve binlerce insanın ölümünde, salgın sürecini doğru şekilde yönetemeyenlerin de sorumluluğu var. “Eğer süreç doğru yönetilseydi, belki şu an amcam dâhil pek çok kişi hayatta olabilirdi” diye konuşuyor.

Siyasi iktidarın düzenlediği lebalep kongreleri hatırlatan Mert, “Bunlara ne gerek vardı? Yapılmamalıydı. Bence şu an iktidarın amacı süreci yönetmek değil, sürecin yönetildiği yönünde propaganda yapmak. Koyulan kurallar kişinin bulunduğu statüye göre şekilleniyor. Ne yapıldığı belli değil” ifadelerini kullanıyor.