AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerden önce attığı adımlar Viktor Orban’ın geçen yıl Macaristan seçimlerinde izlediği politikayı hatırlattı. LGBTİ+ haklarından, ekonomiye birçok konu benzer izleri taşıyor.

Seçim politikası ‘Orban Modeli’
Erdoğan ve Orban bu yıl içerisinde Semerkant'ta bir araya gelmişti. (Fotoğraf: AA)

Umut SERDAROĞLU

AKP tarafından haftalardır gündemde tutulan ve bir süredir ertelemenin ardından Meclis’e sunulan Anayasa değişikliği teklifinde gerici maddelerin yer aldığı görüldü. Teklifle, kadınların çalışma hayatında burka ve çarşaf gibi kıyafetlerin önü açılmaya çalışılırken özellikle Anayasa’nın 41’inci maddesindeki “Aile, Türk toplumunun temelidir” ifadesine, “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” cümlesi eklenerek LGBTİ+’ların hedef alınması eleştirileri de beraberinde getirdi. Birçok mecrada ‘Orban Modeli’ olarak adlandırılan bu adımla Erdoğan’ın seçimleri kazanabilmek için Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın attığı adımları izlediği çıkarımında bulunuldu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Karar Gazetesi’ne verdiği röportajda AKP’nin Anayasa teklifi hakkında “Erdoğan niye istismar etmek istiyor bunu, ben adım gibi eminim bir madde değil birden fazla madde getirecek, işte nasıl biz bunu siyasette kullanırız, nasıl malzeme yaparız diye. Orban’ın Macaristan’da yaptığının bir benzerini Türkiye’de yapmak istiyor” şeklindeki sözleri de muhalefetin benzer düşünce içerisinde olduğunu gösteriyor.

Türkiye ile benzer siyasal konjonktür içerisindeyken seçimlere giren Macaristan’da aşırı sağ temsilcisi Viktor Orban’ın izlediği ‘Orban Modeli’ olarak adlandırılan politikaların temelinde şunlar yatıyor:

LGBTİ+’lar suçlu yapıldı: Türkiye’de Erdoğan’ın yeni anayasa ile gerçekleştirmek istediğinin bir benzerini seçimlerden önce Macaristan’da Orban gerçekleştirdi. Macaristan'da kabul edilen ve "çocukları koruma yasası" adı verilen torba yasa kapsamında pedofili niteliği taşıyan suçlara yönelik cezaların ağırlaştırılmasının yanı sıra LGBTİ+'lar ile ilgili "tanıtım olarak" nitelendirilen eylemler de suç kapsamına alındı. Bu kanun, Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere uluslararası alanda tepki çekti.

‘Dış mihrak’ politikası: Viktor Orban, Erdoğan’ın sıklıkla izlediği ‘dış mihraklar’ politikasını seçim boyunca gerçekleştirdi. Seçimin kazanılmasının ardından da “Bu zafer unutulmayacak, çünkü hiç bu kadar hasımla karşılaşmamıştık. Ulusal sol, uluslararası sol, Brüksel bürokratları, George Soros, uluslararası medya, hatta Ukrayna Başkanı” açıklamasında bulundu.

Medya propaganda aracına dönüştü: Viktor Orban, iktidarda bulunduğu süre içerisinde medya kanallarını merkezileştiren ve etkin bir denetim organı olan bir örgütün kurulması sağladı. Bu sayede Orban’ın seçim boyunca yaptığı konuşmalar bütün ana akım medya kuruluşlarında defalarca tekrar ederken muhalefetin açıklamalarına ise yer verilmedi.

Özgür basına sansür: Ana akım medyayı elinde bulunduran Orban yönetimi seçim boyunca özgür basına yönelik büyük sansür girişimlerinde bulundu. Özgür basın tarafından yapılan bütün haberler bütün mecralarda yalanlanıp karalanırken birçok gazeteci bu süreçte gözaltına alındı.

Seçime dönük din tacirliği: Orban seçim boyunca dini siyasetle birlikte kullanarak muhafazakâr seçmeni de kendi tarafına çekmeyi bildi. Kendisini ‘Hıristiyan milliyetçisi’ olarak tanımalyan Orban’ın yaptığı açıklamalardan biri ise ABD ve Avrupa’daki Hıristiyan milliyetçileri “güçlerini birleştirmeye” çağrısı oldu.

Ekonomide ‘günah keçisi’ arayışı: AKP iktidarı seçime doğru gidilirken pahalılığın sorumluğunu marketlere yükleyerek hedef saptırma arayışı yeni değil. Bu strateji geçen yıl tam da bu vakitler Orban tarafından hayata getirilmişti. Orban, seçim öncesi bir kararnameyle bazı temel ürünlerde fiyatları sabitledi. Tüm marketlerin kapılarına da, “Hükümet temel gıda maddelerinin fiyatlarını dondurma kararı aldı. Fiyatlar sabitlenmiştir” afişlerini astırdı.