Hafta sonu bir kez daha sandığa gidilecek. Kimileri için ilk kez…

‘Demokrasi görevi’ yerine getirilecek. Vatandaş olarak bir görevi daha ifa etmenin mutluluğu ile hafifleyeceğiz bir miktar(!)

Hilesiz, hurdasız bir seçim arzu etmek bile ortada bir sorunun olduğuna işaret. Çalmayı alışkanlık haline getirmiş olan yine çalacak. Ömrünü birilerinden kurtulmaya adamış olan ömrü yokuşlular, bir ihtimal birkaç günlüğüne ohh diyecek…

Her daim gözleri kapalı olanlar, ayakta uyuyanlar, yine tilkiye yem olacak. Tilkinin düzeni sürdükçe bu hikâye devam edecek.

Dolaşırken tilki, bir keklik görür,
Geçip karşısına, öylece durur.
Başlar hayranlıkla kekliği seyre,
Tilkinin hâlini gören keklik de:
“Ne gördün ki böyle, ey can dostu sen,
Bana hayran hayran bakışın neden?”

“Ey güzeller şahı!” der kurnaz tilki,
“Benim sözlerime inanmazsın ki...
Güzel gözlerine yandım ki sorma,
Yaman bakışına kandım ki sorma!
Çok güzelsin, Hak nazardan saklasın.
Düşünüyorum da gözünü yumunca
Yine böyle güzel ve tatlı mısın?
Hani bir de öyle görünsen bana.”

Keklik “N’olacak” der, gözünü yumar,
Tilkinin seyredeceğini umar.
Nicedir avını kollayan tilki
Hemen şahin gibi kapar kekliği.
Düşünen dertli kuş, der ki tilkiye:
“Ey bilgili avcı, kurnaz oyuncu!
Yüzlerce aferin, binlerce övgü...
Haberin olsun ki, şahlara lokma
Ve padişahlara yemeğim ama
Mevlâ’m sana kısmet etti bir kere.
Telâş ve acele etme boş yere,
Böyle bir nimete şükret evvelâ
Ondan sonra ye iştah ve huzurla.”

Tilkiyi bu sözler epey etkiler,
“Evet, evet, doğru olan budur” der,
Ve şükretmek için ağzını açar
Açılan ağızdan, keklik pırr uçar.
Tilki bozularak “Bir ders olsun!” der,
Kurtulan keklik de “Bir ders olsun!” der,
“Uykusu gelmeden gözünü yumana!”

Gaflet bağlamasın gözünü sakın
Çünkü açıkgözler pusuda durur.
Çokları azıcık gaflet yüzünden
Nice acıların tutsağı olur.