Seçmecenin bugünkü yazarlarından İzzettin Önder Evrensel'deki köşesinde Türkiye-Suriye ilişkilerinin dış...

Seçmecenin bugünkü yazarlarından İzzettin Önder Evrensel'deki köşesinde Türkiye-Suriye ilişkilerinin dış politikadaki yansımalarını yazarken Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet'teki köşesinde  Chavez'in Venezüella Devlet Başkanlığı'na tekrar seçilişini yorumladı. Yeni Şafak'tan Salih Tuna son günlerde başta Taraf'tan Ahmet Altan olmak üzere birçok eski AKP destekçisinin Erdoğan'a yönelik eleştirilerini yorumlarken T24'ten Özge Mumcu ise AB İlerleme Raporu'ndaki hükümete yönelik eleştirileri gündemine aldı.

 İzzettin Önder (Evrensel)
• Suriye meselesini ele aldığımızda, bir yandan Rusya Suriye’de bir tür barış gücü oluşturma projesini yürütürken, diğer yandan da ABD bölge hâkimiyetini kaybetmek istemezken, nasıl girdik bu bataklığa, gün gibi ortada değil mi? Bu durum belki de ABD’nin çok amaçlı bir projesi olabilir. ABD, kendisi dışarıda kalıp Türkiye’yi iterek, hem bölgede Rus hâkimiyetini denemek ve denetlemek, hem Türkiye’deki alt-üst oluştan yararlanarak Kürdistan projesinin oluşum yolunu zorlamak, belki de iktidar değişikliğine zemin hazırlamak istemiş olabilir. İşlerin bu denli dış dünyaya bağlı olması koşulunda, dış hâkimiyetin dümen suyuna girme ile siyasinin güç hırsı ve iktidardan ayrılma fobisi doğru orantılı çalışır.

Ergin Yıldızoğlu (Cumhuriyet)

• Chavez’in muhalefeti bile onun Venezüella tarihinde yoksullarla ilgilenen ilk devlet başkanı olduğunu kabul ediyor... Chavez 1998’de ilk kez devlet başkan seçildiğinde yüzde 25 düzeyinde olan aşırı yoksulluk bugün yüzde 8.6’a gerilemiş... Petrol ihracatı da 14.4 milyar dolardan 60 milyar dolara yükselmiş” diyor. (The Independent. 08/10/2010)  2002’de ABD destekli darbe girişimine ortak olan meta kuruluşları ve siyasetçiler hâlâ ortada ve etkin. Chavez’in rakbi Capriles de bunlardan biri. Ortada “özel sektöre” yönelik bir devletleştirme saldırısı da yok. Bunlar zenginleşmeye, Chavez karşı propaganda yapmaya devam ediyorlar. Diğer bir değişle Chavez muhalefeti bastırmaya çalışmıyor. Darbe girişiminin halkın sokaklara dökülmesiyle engellenmiş olması ona yetiyor.

Salih Tuna (Yeni Şafak)
• Neymiş efendim, Başbakan cumhurbaşkanı olmak istiyormuş. Vay canına! Ne müthiş bir ifşaat! Kampanyaya dahil oluyorsun denilince de kızıyorlar. Belki de haklılar; neye dahil olduklarını bile bilmiyorlar; tabiri caizse trencilik oynuyorlar. Hiç insan durduk yere kendini bu kadar iptizale uğratır mı birader? Madem bir şey söylüyorsun, daha doğrusu söyleneni tekrarlıyorsun, neyi terennüm ediyorum diye azcık düşünsene. Evvela 'adıneydiherneyse' karar verdi: 'Başbakan değişti..' Evet, karar bundan ibaretti. 'Nasıl değişti?' sorusunun cevabı da hazırdı: Erdoğan 12 Eylül referandumundan evvel demokrasi diyor başka bir şey demiyor, barış söylemlerini şaha kaldırıyordu. Şimdi Ankaralılaştı, statükoya teslim oldu. Avrupa Birliği'ni ağzına almaz oldu, demokratik kriterlerden uzaklaştı. Medyaya baskı yapmaya, herkesi azarlamaya başladı...

Özge Mumcu (T24)

• Sonuç olarak, bu 2012 yılı İlerleme Raporu Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyumu konusunda müzakereler başladıktan sonra en ağır saptamalara yer verdiği bir rapor olarak değerlendirilebilir. Avrupa Komisyonu, “hukukun üstünlüğü” ilkesini genişleme stratejisinin merkezinde konumlandırdığını “ 2012 Genişleme Stratejisi Belgesi”nde özellikle vurguluyor. Bu vurgunun etkisiyle, Türkiye’nin 2012 İlerleme Raporu’nda, ülkenin geçirmekte olduğu hukuki süreçlerin, AB tarafından dikkatle takip edildiği ve adı geçen dava süreçlerinde özellikle soruşturma süreleri, dava soruşturmalarının hızlıca genişletebilmesi, bununla bağlantılı olarak iddianamelerin geniş kapsamı ve dava süreçlerinin uzunluğu konularına yoğunluk verildiği söylenebilir.