Emperyalistler, Mağrip ya da Ortadoğu'da yaşayan milyonların hayatlarıyla elbette ilgilenmiyorlar. Bölge kaynaklarını talan etmeyi, mümkünse...

Hakan Gülseven (Yurt):
•Emperyalistler, Mağrip ya da Ortadoğu'da yaşayan milyonların hayatlarıyla elbette ilgilenmiyorlar. Bölge kaynaklarını talan etmeyi, mümkünse "pazar" eylemeyi, yağmalamayı düşünüyorlar. İcap ediyorsa, milyonları birbirine kırdırabilirler, savaş ve iç savaşlar çıkarabilirler... Kendini kullandırarak “iktidar” olmaya teşne her türlü kesimi kullanabilirler… Yalnız, tarih hiçbir zaman düz çizgilerle ilerlemiyor. Kullanılanlar kontrolden çıkabiliyor. İşe yaramaz hale gelebiliyorlar. Kendi kendilerini tüketiyorlar… Daha evvel AKP iktidarının son kullanma süresinin geçtiğini belirtmiştik. Lakin AKP iktidarı altında ülke berbat bir yere sürüklendi. Artık her gün onlarca genç insan can veriyor...

Nihal Kemaloğlu (Akşam):

•Siyasetin alanı karşılıklı kendini besleyerek bileyen militer şiddetin dökümlerini yarıştırıyor ve çocukların ölüleri 'nasip olursa'. DNA testi gerekmeden tespit edilip ya da Zap Deresi'nde kaybolmadan ailelerine teslim ediliyordu... Öte yandan Angelina Jolie'ye 'kısmet' oluyor ve Hatay'da mülteci kampını ziyaret ederken Türkiye'nin 'insani yüzünü' güleryüzlü İçişleri Bakanı'yla dünya kamuoyuna iletiyordu... Böylece ölüm takviminin her gününe yerleşen düzinelerce tabutla 'hayat eksilmiyor' Afyon Valisi'nin dediği gibi 'devam ediyordu'... Polisler bin-iki bin liraya tamir edilecek tek zırhlı araç iki haftadır bozuk diye normal araçla görev yerlerine giderken ya da  200 asker silahsız, sivil, korumasız dolduruldukları otobüslerde 100 kilo patlayıcı yerleştirilmiş yollardan geçerken roketatar saldırısında ya şehit ya gazi oluyorlardı...

Etyen Mahçupyan (Zaman):

•Nitekim gerçek çok daha yalın: AKP zaten hiçbir zaman demokrat zihniyetin ilkesel yaklaşımını savunmadığı gibi, esas olarak mağdur dindar kesimin merkeze yaklaşmasının, giderek o merkezi fethetmesinin, kamusal alanda bir yetki devrinin sözcülüğünü ve taşıyıcılığını yaptı. Bunu yaparken de esas olarak kendi temsil ettiği kesimin hak ve özgürlükleri üzerinde durdu ve söz konusu iktidar değişimini bir haksızlığın giderilmesi olarak sundu. AKP söyleminde 'normalleşme' kelimesi, sadece demokrasinin vesayetten kurtulmasını değil, devletin asli sahiplerine iade edilmesini de ifade etmekteydi... Zaten vesayetten kurtulmanın zorunluluğu da buradan kaynaklanmaktaydı, çünkü İslami kesimin mağduriyeti doğrudan bu vesayetle bağlantılıydı.

Nazlı Ilıcak (Sabah):

•Terör örgütü temsilcileriyle görüşmeler yürütürken, siyasi iktidarlar arkasını sağlama almalı. Ana muhalefet partisiyle ilişkiyi yumuşatmalı. Görüşme açığa çıktığında, hükümetin bu konuyla doğrudan ilgisi olmadığını, güvenlik bürokrasisinin ya da istihbarat birimlerinin işini yaptığını söyleyerek, araya mesafe koyulmalı. Oslo'da bu iki husus da ihmal edildi.
7 Haziran 2012'de terör zirvesinde Kılıçdaroğlu ve Erdoğan bir araya geldiler. Kılıçdaroğlu, "CHP Genel Başkanı olarak üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmek istiyorum. Terör konusunda bütün siyasi partilerin ortak çaba harcamaları gerekiyor. Bu sorunu siyaset, yani sizler ve bizler çözeceğiz. CHP olarak çözüm için her türlü desteği vermeye hazırız" diyordu. Tayyip Erdoğan da teklifi olumlu karşıladı ama sonu getirilemedi.