•Önce Pippa’nın Türkiye’de ‘kaybolduğu’, sonra cesedinin Gebze’de bulunduğu haberi geldi. Bu barış ve güven tazeleme yolculuğu, Türkiye’de bir tecavüz...

Bahar Çuhadar (Radikal)
•Önce Pippa’nın Türkiye’de ‘kaybolduğu’, sonra cesedinin Gebze’de bulunduğu haberi geldi. Bu barış ve güven tazeleme yolculuğu, Türkiye’de bir tecavüz ve cinayetle son buldu. Hep bir ağızdan ‘utanç duyduk’, “Ama başka ülkelerde de olur böyle şeyler” diye debelendik, “Olacağı buydu” minvalli yorumlar uçuştu, ‘yerle yeksan olan imajımızı’ temizlemek için annesinin sözlerine sığındık. Barış gelini Pippa’yla böyle tanıştık.  Pippa’nın öyküsü, Deniz Altun’un yazdığı ve ‘göç’ temasına odaklanan, gerçek detaylarla oluşturulmuş bir oyun şimdi. Altun, Pippa’nın anlatısına boşaltılan köyünden İstanbul’a göç eden Ali Rıza ve karısının öyküsünü iliştirmiş. Lerzan Pamir’in yönettiği, bir Talimhane Tiyatrosu prodüksiyonu olan oyun; Pippa’nın amacını, barışa ve insanlığa olan güvenine dair sorgulamalarını, korkularının üzerine gitmesini ve ‘umutlu’ ruh halini aktarma konusunda sıkıntı çekmiyor.

Mehmet Tezkan (Milliyet)

•Suriye’deki iç savaş klasik, alışılmış bir iç savaş değil.. Görünen manzara şu..
Arap baharının rüzgarı Suriye’ye de gelince, yıllardır gıkını çıkaramayan muhalifler fırsat b fırsat dedi.. Esad’ın adamları da anında tepelerine bindi.. Onlar da tepki gösterdi: Yürüdüler, bağırdılar, çağırdılar.. Esad sert çıktı.. Yüzlercesini hapse attı, onlarcasını öldürttü..
Üzerlerine bomba attırdı.. Tanklarını, uçaklarını, savaş gemilerini yolladı..
Muhalifler de silahlandı, bazı generaller saf değiştirdi.. Sonunda iç savaş patladı.. Bugünlere geldik.. İç savaşın bildik yüzü bu.. Bir de arka yüzü var.. Neredeyse dünyanın eli bu iç savaşın içinde.. Bir tarafta Rusya, İran, Çin...

İbrahim Karagül (Yeni Şafak)
•Şimdi yeni bir kriz var yanıbaşımızda... Suriye iç savaşı örgütleri yeniden beslemeye başladı. Bölge ülkeleri, bölge dışı ülkeler veya güçler, örgütlere yeniden ihale dağıtır oldu. İki tarafa da kazandıran bu 'ticaret'in hacmi büyüdü daha da büyüyecek. Maliki'nin; gerek Sünnilere yönelik dışlayıcı tutumu gerekse Suriye yönetimine verdiği destek üzerinden Türkiye'ye karşı düşmanca tavrı, PKK ile bu tür bir 'iş ortaklığı'na girme ihtimalini artırıyor. Suriye meselesi bölgenin güç haritasını tamamen değiştirebilecek nitelikte. Dolayısıyla düşmanların dost, dostların düşman olması şaşırtıcı gelmemeli.

Taha Akyol (Hürriyet)
•Seçim tarihi konusunda bir haftalık görüş farkından koca bir kavga çıkarmak siyasi olgunluk eseri olabilir mi?! Daha karmaşık olan ekonomik, eğitim, Kürt meselesi, Suriye sorunu gibi konularda ak-kara kavgası yapmıyor muyuz?! Onun için “ortak akıl” demek olan “uzlaşma”yı başarmada çok zorlanıyoruz. Bütün demokrasilerde sağcı, solcu, muhafazakâr, liberal, sosyalist fikirler, partiler ve yazarlar olur. Demokrasilerde elbette kavgalar da çıkabilir. Fakat olgun demokrasilerde müzakere ve uzlaşma kabiliyeti de vardır. Bunu talep eden güçlü bir orta sınıf mevcuttur. Türkiye’de kavgaya alkış tutan ve ‘reyting’ veren kitleler olduğu gibi, siyasi hayatımızda olgunluk ve itidal görmek isteyen kitleler de vardır! Kavgadan oy ve reyting bekleyenlerin dikkatine sunulur.


=

8 GÜNCEL

Demokrasi değil enerji kavgası

Rusya Savunma Bakanlığı’nın yayın organı, Suriye'deki savaşı ele aldı. Yazıda Arap Baharı öncesinde İran-Irak-Suriye üçlü enerji ittifakı kurulduğu, Türkiye'nin dahil olduğu bazı ülkelerin ise buna karşı çıktığı hatırlatıldı ve “Bu demokrasi değil enerji savaşıdır” denildi...


Kızıl Yıldız olarak bilinen Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı Merkezi Yayın Organı, Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Türkiye'nin Suriye konusundaki tavrını ele alan bir yazı yayımladı. Yazıda Türkiye'nin Suriye konusunda neden bu kadar aktif rol aldığı sorusu yanıtlandı.
Gazeteye göre, Suriye'deki savaşın temelinde "Esad gitsin veya kalsın" yaklaşımı değil enerji kavgası yatıyor. Yazıda, Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin öncesinde oluşturulan ‘İran-Irak-Suriye üçlü enerji ittifakı’na atıfta bulunularak “Böyle bir gelişmeye Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye karşı çıktı. Dolayısıyla savaş demokrasi değil, enerji kavgasıdır” tespitinde bulunuluyor. Yazıda şöyle denildi:
Rusya'nın enerji kaynağı statüsünü korumaya çalıştığı dönemde ABD, Avrupa kıtasını Rusya’ya bağlı olmaksızın besleyecek Nabucco projesi çalışmalarını başlattı. Ancak bu stratejik enerji dalaşı batı lehine sonuçlanmadı.
Bunun üzerine yine ABD “Güney gaz koridoru” fikriyle ortaya çıktı. Burada Nabucco’dan farklı olarak büyük strateji oyununa tedarikçi olarak Türkmenistan’da katılmak istendi. Türkiye’nin işin içine İran’ı da alalım önerileri ise Washington tarafından kesin bir dille reddedildi.
Suriye savaşının patlak vermesine aylar kala, İran, bölgede ciddi bir hamle yaptı. İran, Irak ve Suriye ile anlaşmaya vararak, 10 milyar dolara İran’ın “Güney Pars” doğal gaz yataklarından Akdeniz kıyılarına boru hattı döşeme anlaşması yaptı.
İran-Irak-Suriye bu projenin altına imza attığı an kendi gazını Avrupa’ya satmak isteyen S. Arabistan ve Katar, enerji denklemi dışında kalan Türkiye ile birlikte Tahran’a meydan okumaya başladı. ABD tarafından desteklenen bu üç ülkenin Orta Doğu bölgesinden Avrupa’ya Türkiye üzerinden ulaştırılacak çok farklı enerji projesi üzerinde duruluyordu.
Rusya’nın küresel enerji denkleminde konumunu zayıflatmaya yönelik “Nabucco”, “Güney Enerji Koridoru” ve “Güney Pars” projeleri Suriye krizi fitilini ateşlerken, Rusya Karadeniz geçişli ve yine Türkiye’den aldığı izinle inşa edilecek “Güney Akım” doğal gaz boru hattı projesini ilerletmeye devam ediyor.

***


“Rusya füzeleri Türkiye’ye çevirdi” iddiası
Rusya'nın, NATO’nun füze kalkanına karşı, Türkiye’ye bakan Rostov kentindenki askeri bölgeye S-400 model hava savunma füze bataryaları yerleştirmeye başladığı iddia edildi. Rusya Güney Askeri Bölge Komutanı Albay Igor Gorbul'un, S-400 füzelerinin bu bölgeye yerleştirilmesine yönelik çalışmaların yıl sonuna kadar tamamlanacağını söylediği kaydedildi. 500 kilometre menzile sahip yeni füzeler her türlü uçağın yanı sıra stratosfer ötesine çıkan taktik füze ve balistik füzeleri de imha etme kabiliyetine sahip.

=
Gül: Kış diye ‘veto’ ettim

Yerel seçimlerin erken tarihe alınmasına ilişkin yasa teklifi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Meclis’e iade edildi. Gül, ‘kış’ ve ‘maddi yük’ü iade gerekçesi olarak açıkladı...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yerel seçimlerin 27 Ekim 2013'te yapılmasını öngören anayasa değişikliğine ilişkin düzenlemeyi bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye iade etmesine ilişkin, ''İçeriği olmayan bir anayasa değişikliği ile ilgili bütün milleti sandık başına taşımanın hiçbir anlamı olmadığı kanaatine vardığım için geri gönderdim'' dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, TED Üniversitesi'nin açılış töreninin ardından yerleşkeden ayrılışında gazetecilerin yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin anayasa değişikliği düzenlemesini TBMM'ye iade etmesi ile ilgili soruyu yanıtladı.
Anayasa değişikliğinin herhangi bir içeriği olmadığını, sadece tarihle ilgili bir değişiklik yapıldığını belirten Gül, şunları kaydetti:
''Kış gününde sadece bundan dolayı bütün milleti, herkesi sandık başına taşımanın bir anlamının olmadığını zaten herkes görüyor. Dolayısıyla herhalde halkın da herkesin de beklediği şey buydu. Onun için Meclis'e tekrar gönderdim. Artık TBMM'nin, siyasi partilerin bileceği bir şey, yeni bir tarih veyahutta üstünde ısrar ederler mi- Onların bileceği bir şey. Ama içeriği olmayan bir anayasa değişikliği ile ilgili bütün milleti sandık başına taşımanın hiçbir anlamı olmadığı kanaatine vardığım için geri gönderdim.'' AA

***
KİM NE DEDİ?


Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘veto’ kararına muhalefet tepki gösterdi

»Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:  Anayasa değişikliği doğrudan kabulu için gereken 367'nin altında bir oyla maalesef bu yetki Meclis'ten verilmedi. Mutabık kaldığımız MHP ve AK Parti olarak görünen odur ki her iki siyasi parti de attığı imzalara sahip çıkmamıştır. Bugün itibariyle ilgili arkadaşlarım ana muhalefet partisi ve MHP ile görüşmeler yapacaklar. Bu görüşmeleri yaptıktan sonra referandum konusunu düşünmüyoruz. Bunu da bugün çok açık bir şekilde söylüyorum. Bu erken tarih konusunda, dünyada seçimlerin erkene alınmasına çalışan bunu engellemek için her şeyi yapan tek ana muhalefet partisi sanıyorum Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

»AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli: Her iki parti yerel seçim tarihinin öne alınmasıyla ilgili bir değişiklik teklifine destek vereceklerini ifade etmişti. MHP bu desteği verdi ancak CHP vermedi. MHP ve CHP ile tekrar görüşeceğiz. CHP destek vermezse MHP ile devam edeceğiz.

»CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin:  Hangi gerekçeye göre gönderdi Sayın Cumhurbaşkanı merak ediyorum. Bana bir gerekçesini söyleyebilir misiniz- Parlamentoda milletvekilleri, milleti temsil etmez mi- Milleti, milletin iradesini temsil etmez mi- Madem ki bu irade orada temsil edilmiş, Sayın Cumhurbaşkanımız hangi gerekçelere dayandırarak göndermiştir- Böyle bir gerekçe olmaz. Sayın Başbakanımız bize demiyor muydu, 'Referanduma alışın daha çok referandum gelir'. Hodri meydan işte referandum da yapalım, ne olur, milletten niye korkuyoruz- Tamamen ideolojiktir.

»CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner: Anayasa değişikliğinin referanduma götürülmesi gerekir. Bu da yetmez. Madem ki halk iradesi üstündür diyoruz.  kapatılan birimlerde yaşayan yurttaşlarımızın aynı referandumda kapatma kararlarını da oylamaları gerekir. Tam da bu tarz “seçim üçkağıtlarının” önüne geçmek için getirilmiş olan 67. maddesinin “seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmünün uygulanmayacak olması nasıl açıklanabilir?

»MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır: Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz, seçim kanunlarında, anayasada demiyor. Böyle olunca anayasada yapılacak değişiklikler Anayasa 67’ye takılmaz. O zaman 27 Ekim’de yapalım kanunu daha sonra çıkartalım.

»Anayasa Hukukçusu Prof. Dr.İbrahim Kaboğlu: Cumhurbaşkanı’nın anayasal bağlamda kanunu iadesinde belirli bir kayıt yok ama Cumhurbaşkanı gerekçeli iade eder. Metinde değişiklik olmayacaksa neden iade ediyorsunuz. Alaturka bir iade diyebiliriz buna.

***

NE OLMUŞTU?

Yerel seçimlerin 27 Ekim 2013’e alınmasına ilişkin anayasa değişikliğine
CHP ve BDP destek vermezken, AKP ve MHP’nin 375 oyu olmasına rağmen, Genel Kurul'da
360 ‘Evet’ oyu çıktı. Değişiklik 367’nin altında kalınca referandum ihtimali gündeme geldi. Değişiklik Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün masasına gitti.
Gül'ün önünde "Referandum" ve
"Meclis'e iade" seçenekleri
bulunuyordu. Gül de Meclis'e iade etti.

***
ŞİMDİ NE OLACAK?
Cumhurbaşkanı Gül, kanunu bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye gönderdiği için anayasa değişikliği teklifi, AKP’nin, söz konusu düzenlemede ısrar etmesi halinde Meclis Anayasa Komisyonu’nda yeniden ele alınacak ve daha sonra TBMM Genel Kurulu’na gelecek. Ancak teklifin doğrudan yasalaşmasının önünün açılması için Meclis tamsayısının üçte
iki çoğunluğu gerekecek.

=

“CHP lideri ile Esed’i ayırt edemiyoruz”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan, yerel seçimlerin erkene alınmasıyla ilgili oluşan tablodan dolayı CHP'ye yüklendi. Erdoğan'ın bir diğer gündemi ise, Suriye meselesiydi.
Başbakan Erdoğan, Suriye konusunda da muhalefete tepki gösterdi, "Men dakka dukka" sözünü yineledi.
Başbakan şöyle konuştu:
»Mesele Kılıçdaroğlu’nun kendi dünyasında yaşaması değil. Dış politika konusunda öyle tavırlar ortaya koyuyor ki akıl alır gibi değil. Suriye konusunda Esed ile Kılıçdaroğlu’nu ayırt edemez hale geldik.
»Dışişleri Bakanımız'ı onun vizyonunu ahlaka sığmaz biçimde eleştiriyor. Ama bakanımızın kitabını okumamış. Gençler bizim hediye olarak göndermiş kendisine.
»Sayın Kılıçdaroğlu, Suriye’de Baas Partisi’nden başka parti yoktur. Ben tanıştığımızdan bu yana, bunu tavsiye ettik. Bırak isteyen istediği partiyi kursun rahat ol. Bak bu halk seni seviyor. Ama dinlemedi. Dün onu seven halk bugün karşısında. Bu konuda ben sizden destek istiyorum dedi. Partimiz, partisiyle ilişki de kurdu. Maalesef bu adımları da atmadı. Çünkü aldatıyordu. Aynısı Kılıçdaroğlu’nda da var.
»Sadece bu mu? Değil. Ey Kılıçdaroğlu sen bu ülkenin Başbakan’ına istediğin gibi hakaret küfür ediyorsun. Sıkıysa birisi gitsin Beşar’a orada hakareti yapabilsin. Nerede belli olmayan bir hücreye gönderilir. Hatay’lı bir ailenin çocukları, Suriye’nin cezaevlerinde kaldı. En son cumhurbaşkanı’nın talimatıyla bırakıldılar. Kılıçdaroğlu bu mu demokrasi be? Türkiye böyle bir şey yaşadı mı? Sen belki denemedin ama şiir okuduğundan dolayı gitti yattı içeride. Kim vardı bu zihniyetin arkasında CHP zihniyeti vardı.
İLLERİN BÜYÜKŞEHİR İLAN EDİLMESİ
Başbakan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda, anayasa değişikliği ile "mülki sınırlar büyükşehir ilan edilirse köylere hizmet edilmeyecek" iddiasını da değerlendirdi.
Erdoğan bunu "spekülasyon" olarak yorumlarken, şöyle konuştu: "Ben buradan sesleniyorum. İstanbul ve Kocaeli mülki sınırları ile büyükşehir olmadan önce sorun, araştırın, bakın acaba köylerine İl Özel İdareleri ne kadar hizmet ediyordu. Yıllarca seçim kampanyalarına gittik, asfalt falan göremedik."
Erdoğan ayrıca, "Bunun teferruatı üzerinde Meclis’te vakti saati geldiğinde, yasa teklifi geldiğinde konuşuruz" dedi.

=

AKP 18 yaş teklifini imzaya açtı

AKP, seçilme yaşının 18 yaşa düşürülmesine, 18 yaş ve silah altındaki er ve erbaşların oy kullanmasına ilişkin düzenlemeyi milletvekillerinin imzasına açtı.
AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, TBMM’de basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, 18 yaş konusundaki teklifi TBMM Başkanlığına sunacaklarını açıklamıştı. 18 yaş ve silah altındaki er ve erbaşların oy kullanmasına ilişkin düzenleme konusunda CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi’yle görüştüklerini ifade eden Canikli, “En son Cuma günü yaptığımız görüşmede seçim barajıyla ilgili bir düzenleme olduğu takdirde destek verebileceklerini ifade ettiler. Aslında CHP örtülü bir şekilde reddetmiş oldu ama biz teklifimizi vereceğiz” dedi.
“Teklifi buna rağmen vermeniz bunun direkt referanduma gitmesini istediğiniz anlamına mı geliyor?” sorusuna da Canikli, “Hayır, çok net bir şekilde herkesin tavrının ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla yapıyoruz. Siyaseten değil. Belki de bir baskı oluşturabilirsek bu anlamda zaten bir tanesi destek verdiğinde referandum aşılır. Bizim sayımız da referandum için yetmiyor zaten, teknik olarak yetmiyor” diye yanıt verdi. ANKA

=
 GÜNCEL 9

Çukurca’da 1 günde 7 ölüm!,

Çatışmaların bir aydan fazladır sürdüğü Hakkari Çukurca’da dün 4 asker yaşamını yitirdi. Valilik, 3 PKK’linin de yaşamını yitirdiğini açıkladı...


Hakkarİ'nin Çukurca ilçesinde bir karakol ile 2 karakolun üs bölgesine havan topu ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda 3 askerin yaşamını yitirdiği bildirildi. Ayrıca Kazan Vadisi'ndeki çatışmada yaralanan asker de sabaha karşı yaşamını yitirdi
1 ASKER DE YARALI
Alınan bilgiye göre Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki Işıklı Jandarma Karakolu ve Karataş ile Gazitepe Jandarma Karakolu'nun üs bölgesine sabaha karşı bir grup PKK'li tarafından saldırı düzenlendi. Havan ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda ilk belirlemelere göre 3 asker yaşamını yitirdi. 1 asker de yaralandı.
HAVA DESTEKLİ OPERASYON
Ayrıca Kazan Vadisi'ndeki çatışmada yaralanan Uzman Çavuş Fırat Yıldırım da dün sabaha karşı yaşamını yitirdi.
Saldırıdan sonra Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'ndan kalkan çok sayıda helikopter bölgeye sevk edildi.
Yaşanan çatışmalara ilişkin Hakkari Valiliğinden açıklama yapıldı. Açıklamada, Işıklı Jandarma Karakolu ve Gazitepe Jandarma Karakolu'nun üs bölgesine sabaha karşı bir grup PKK'li tarafından saldırı düzenlendiği belirtildi.
Açıklamada 3 askerin yaşamını yitirdiği 1 askerinde yaralandığı ifade edildi.
Valilik çatışmada 3 PKK'linin de yaşamını yitirdiğini açıkladı. Açıklamada operasyonların devam ettiği belirtildi.
DERSİM'DE DE OPERASYON
Öte yandan Dersim'de bir grup PKK'linin Tunceli-Elazığ karayolunun 35.kilometresi İsmailli köyü yol ayrımında, yol keserek özel bir baraj yapım firmasına ait 23 LE 133 plakalı otobüsü durdurduğu ve içindekileri serbest bıraktıktan sonra otobüsü ateşe verdiği öğrenildi. Olayın ardından Dersim'de de operasyon başlatıldı.

=

Açlık grevindekilere vitamin yok

Tekirdağ F Tipi 2 Nolu Cezaevi’nde açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlülere B1 vitamini verilmiyor. B1 vitaminin açlık grevi yapanlar için hayati önemde olduğu biliniyor...


SEVGİM DENİZALTI

Hak ihlalleriyle gündemden düşmeyenTekirdağ F Tipi 2 Nolu Cezaevi’nde, Öcalan’ın üzerindeki ağır tecridin ve anadilin önündeki engellerin kaldırılması talebiyle açlık grevi yapan 21 kişiye B1 vitamini verilmiyor. Vitamin alamamaları nedeniyle bu kişilerin sağlık durumlarının, B1 vitamini alabilen kişilere göre daha kötü olduğu belirtiliyor. Açlık grevindekilerin avukat görüşünün ardından çıplak aramaya maruz bırakıldığı, buna karşı çıkanların darp edildiği, mektuplarına ve fakslarına el konulduğu, gazetelerin yasaklandığı da gelen haberler arasında.

DEFALARCA TALEP ETTİLER
Avukat Ayşe Acinikli, son olarak geçtiğimiz pazartesi günü Tekirdağ F Tipi 1 Nolu ve 2 Nolu Cezaevi’nde açlık grevi yapan müvekkillerini ziyaret etti. 2 Nolu cezaevinde açlık grevi yapan 21 kişiye B1 vitamini verilmediğini söyleyen Acinikli, bu nedenle müvekkillerinin sağlık durumundan endişeli olduğunu ifade etti. Av. Acinikli, şu bilgileri verdi: “2 Nolu’da bulunan 21 kişiden 11’i 5 Ekim’de, 10’u ise 15 Ekim’de açlık grevine başladı. Pazartesi günü ilk defa koğuşlara doktor gitmiş. Kendilerine tedavi konusunda dayatmada bulunmuş. Müvekkiller, ‘tedaviyi kabul etmiyoruz ama B1 vitamini alma hakkımız var’ diye cevap vermişler. Ancak defalarca bunu talep etmelerine rağmen B1 vitaminleri hala verilmemiş.”
 Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde açlık grevi yapanların bir kısmına B1 vitaminin verildiğini belirten Acinikli, “Aradaki farkı görebiliyorsunuz. 2 Nolu’da kalan müvekkillerimizin sağlık durumları vitamin alamamaları nedeniyle daha kötü. Daha yorgun, bitkin gözüküyorlar” diye konuştu.
MEKTUPLARA, FAKSLARA EL KONULUYOR
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi’de yaşanan sıkıntıların bununla da bitmediğini söyleyen Acinikli, içinde “açlık grevi” ifadesinin geçtiği hiçbir mektup ve faksın dışarıya gönderilmediğini, cezaevi idaresinin bunlara el koyduğunu söyledi. “Açlık grevindeki insanları tamamen dışarıdan izole etmeye yönelik bir durum söz konusu” diyen Av. Acinikli, cezaevindeki hak ihlallerini haberleştiren gazetelerin de yasaklandığını, koğuşlara verilmediğini dile getirdi.
ÇIPLAK ARAMA DAYATILIYOR
Av. Acinikli, bu cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlülerin avukat görüşünden sonra çıplak aramaya maruz bırakıldığını da söyledi: “Son olarak cuma günü bizzat yaşadım. Görüşmeden çıktıktan sonra sesleri duydum, gardiyanlara ‘ne oluyor?’ diye. ‘Bir şey yok, slogan atıyorlardır’ dediler. Ama pazartesi gittiğimde öğrendim ki, avukat görüşünden çıkan kişilere çıplak arama dayatılıyor, kıyafetleri yırtılarak parçalanarak çıkartılıyor.”
 
MÜVEKKİLLERİM DARP EDİLDİ
Çıplak arama dayatmasına direnen iki müvekkilinin darp edildiğini ve hakarete uğradığını belirten Av. Acinikli, müvekkillerinin suç duyurusunda bulunduğu bilgisini verdi. Darp edilen kişilerden İhsan Demir’in elbiselerinin yırtılarak zorla çıkarıldığını öğrendiğini ifade eden Acinikli, “Müvekkillerim bu sırada hakaret ve tacize de maruz kalmışlar. Darp eden görevlilerden biri, ‘Söylesek Allah rızası için bir gün bile oruç tutmazsınız, ama böyle işlere giriyorsunuz’ gibi laflar söylemiş. Bu şekilde taciz ediyorlar. Böyle Nazi uygulamaları söz konusu” diye konuştu.

=

Aydınlardan Fazıl Say’a destek


Ömer Hayyam’ın bir şiirini sosyal medyada paylaşarak ‘halkın dini değerlerine hakaretle’ yargılanmaya başlayacak Fazıl Say’a aydınlar destek verdi..


Sosyal medyada Ömer Hayyam’ın bir şiirini paylaşarak 'Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı'' gerekçesiyle hakkında dava açılan piyanist Fazıl Say’ın ilk duruşması bugün İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi'de görülecek. Say hakkında 1,5 yıl hapis cezası istenen yargılama öncesinde İstanbul Kadıköy’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Say için düzenlenen ‘Sesimiz seninledir’ etkinliğine katılan aydınlar, yargılamayı ve yargılamayı kendine hak gören zihniyeti protesto etti.

***

KİM NE DEDİ?

Aydınların, sanatçıların, yazarların değerlendirmeleri şu şekilde:
»  Cihat Aşkın: Onun başına gelen her şey bizim de başımıza gelmiş sayılır. İnanıyorum ki sanatçıların her anlamda birlikte ve dayanışma içerisinde olması ülkemizin sanatçılarının sorunlarını daha örgütlü bir biçimde, daha kısa süre içinde çözebilecek.
» Emre Peynircioğlu: Düşüncelerin dürüstçe ve özgürce dile getiremediği bir ülkede yaşıyoruz bu durumdan dolayı yargılanması tepkilerimize neden oldu.
»  Ertuğrul Mavioğlu: Fazıl Say sosyal medyada bir dörtlük paylaştı diye bir linç operasyonuna tabi tutuldu. Başbakan hep şiirden cezaevinde yattığı iddiasındadır ama kitaplardan bomba üreten bir hükümet haline dönüştü. Bunların karşısında itaatsiz olmak gerekiyor. İtaate mi davet ediyorlar? Hayır demeliyiz.
» Güvenç Dağüstün: Düşünün bir sanatçı ya da insan bir şairin şiirini sosyal medya ortamında paylaşmış, bundan dolayı 1,5 yıl hapsi isteniyor. Kendi fikirlerini de söylemiş olabilirdi.
»  Orhan Aydın: Benim ülkemde uluslararası bir yaratıcıya sanal ortamda paylaştığı kendisine de ait olmayan bir dörtlük yüzünden dava açılıyor. Bu etkinlik ve 18 Ekim’de yapılacak duruşma AKP hükümetinin kara yüzüdür.
»  Zeynep Altıok: Bu kadar çorak bir sanat ikliminde Türkiye’yi dünyada başarıyla temsil eden bir piyanist ve besteci olan Fazıl Say’ın fikirleri ve inançlarıyla yargılanıyor olmasını utançla karşılıyorum. Sol.org.tr

=

Bilinmeyen cisim ve iki çocuk daha

Yüksekova ilçesinde 2 çocuk buldukları cisim ile oynarken, patlama meydana geldi. Patlamada çocuklardan biri ağır olmak üzere ikisi de yaralandı.
Edinilen bilgilere göre, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Kışla Mahallesi'nde evlerinin önünde bulunan boş alanda oynayan B.Y. (5) ve H.Y. (7) isimli kardeşler buldukları cismi kurcalarken cisim patladı.
Yaşanan patlama sırasında yaralanan her iki çocuk, Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Durumu ağır olan H.Y. yapılan ilk müdahaleden sonra Van'a sevk edildi.
Patlamaya neden olan cismin ses bombası olduğu belirtildi. Olaydan sonra polis bölgede inceleme yaptı.

=

10 BİLİŞİM
Çocuklar için sosyal medya uyarısı

10 yaş ve altındaki çocuklar için sosyal medyanın riskler barındırdığını belirten iletişim uzmanı Prof. Renee Hobbs, çocukların 13 yaşından önce sosyal medyada korunması yönünde ebeveynlerinden ve öğretmenlerinden rehberlik alması gerektiğini belirtti...
Dijital ve medya okuryazarlığı eğitiminin önemli isimlerden biri sayılan Prof. Renee Hobbs, çocukların 13 yaşından önce sosyal medya kullanıcısı olmamasını önerdi. Eğlence ile “dijital şiddet” arasında ayrım yapabilmeleri için çocukların eğitilmesine dikkat çeken Hobbs, anne ve babanın çocuğa bu konuda da model oluşturduğunu vurguladı.
Dijital ve medya okuryazarlığı eğitiminin önemli isimlerden biri sayılan Prof. Renee Hobbs gençlere, dijital medya okuryazarlığı konusunda önemli ipuçları verdi. Hobbs, iletişim araçları ve imkanlarıyla çevrildiğimiz bu dijital çağda medya araçlarından alınan mesajların sorgulanması ve analiz edilmesinin gerekliliğine dikkat çekti. Prof. Hobbs, dijital medya okuryazarlığının günümüzde özellikle büyüme çağındaki çocuklara kazandırılması gereken bir yetenek olduğunu belirtti. Çocuğun bilgi ve eğlence arasındaki tercihi yaparken aile başta olmak üzere öğretmenlere de önemli görev düştüğünü hatırlatan Hobbs, “çocuklar medya izleme alışkanlıklarını önce evde öğreniyor. Anne, babanın medya ile kurduğu ilişki bu açıdan çocuğa model oluşturuyor. Çocuk, onlardan gördüğü alışkanlıklarla kendi medya izleme alışkanlıklarını şekillendiriyor” diye konuştu.
DİJİTAL ŞİDDETE DİKKAT
Medya okuryazarlığını “neyi, neden izlediğini sormak, verilen mesajın anlamını, bu mesajın hedef kitlesini ve amacını sorgulamak” olarak tanımlayan Prof. Renee Hobbs, günümüzde çok tartışılan konulardan biri olan “dijital şiddet”e de değindi. Dijital şiddetin bazen çocuklarda çeşit eğlence aracı olarak algılandığına dikkat çeken Hobbs, şiddet ve eğlence arasındaki ayrımın çok iyi yapılmasını önerdi.
ÇOCUKLARIN FACEBOOK HESABI VAR
Prof. Renee Hobbs, ABD’de 10 yaş ve altındaki çocukların yaklaşık yüzde 40’ının Facebook hesabı ve mobil telefonu olduğuna dikkat çekti. Bu yaş grubu için sosyal medyanın riskler barındırdığını belirten iletişim uzmanı, çocukların 13 yaşından önce sosyal medyada korunması yönünde ebeveynlerinden ve öğretmenlerinden rehberlik alması gerektiğini belirtti. Sosyal medya ve dijital iletişim araçlarını değerlendirirken madalyonun diğer yüzüne de bakmak gerektiğini söyleyen Hobbs, çocukların sosyal medyayı yaratıcı ve araştırmaya dönük kullanması halinde hem güç hem de sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişeceklerine dikkat çekti.

=

ABD İlkyardım Robotu geliştirdi

ABD ordusu, savaş gemilerinde görev alması planlanan insan benzeri bir robot geliştirdi. Otonom Gemi Robotu (AHS), savaş gemilerindeki olası yangınlarda ilkyardım amaçlı kullanılacak.
AHS, duman nedeniyle görüş alanının sıfıra indiği durumlarda hareket edebilecek, merdivene tırmanabilecek, dar koridorlardan geçebilecek, ölümcül yangınları etkisiz hale getirebilecek ve en önemlisi, insan hareketleri ve komutlarına tepki verebilecek. ABD Donanma Araştırma Laboratuvarı’yla beraber çalışan Virginia Tech Üniversitesi’ne bağlı Robotik ve Mekanizma Laboratuvarı (RoMela) tarafından geliştirilen robotun yüzünde alıcılar ve kızılötesi kamera da bulunacak. Bu sayede insanların tepkilerini algılayabilecek ve çok kalın duman bulutunun ötesini görebilecek. Son derece esnek ve çevik olması tasarlanan robot, yangınları söndürmek için yangın tüpü veya su hortumu bile kullanabilecek. Profesör Dennis Hong “AHS şu an yürüyebiliyor. Gelecek yıl bir savaş gemisinde test edilmeye başlanacak. Ancak bu durum robotun hazır olduğu anlamına gelmiyor” dedi. Hong, AHS’nin üzerinde daha çok çalışmaları gerektiğini, yangına müdahale etme, çatışma anındaki hareket kabiliyeti ve alıcılarının performansı gibi konularda çalışmaların devam ettiğini belirtti.

=
Google, Android ve Google+’ı anlattı

Google yetkilileri, “Google+’ın sosyal bir omurgaya sahip olmasının en büyük özelliği olduğunu vurgulayarak, kullanıcı sayısının 400 milyon kişiye ulaştığı belirtildi. Öte yandan Android yüklü yarım milyar cihazın aktivasyonunun gerçekleştirildiği belirtildi.
Google Android Platformu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Direktörü Richard Turner ile Google+Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Direktörü Cristian Cussen, Android ve Google+ hakkında bilgiler verdiler. Sosyal ağların 8 yıl içinde çok büyük gelişim gösterdiğini vurgulayan Cussen, özellikle pazarlama konusunda şirketlere çok büyük bir açılım sağlandığına işaret etti. Cussen, Google+’ın gelişimine de değinerek, “Bir yıl önce G+’ı piyasaya sürdük ve bizim için halen bebek. Ancak tahminlerimizin ötesinde hızlı bir büyümeye şahit olduk. G+’ın en önemli özelliği sosyal bir omurgaya sahip olması. Sürekli yeni özellikler ekleyerek G+’ı geliştiriyoruz. Gmail, youtube gibi servisleri tek bir platform üzerinden kullanılabiliyor.
Cussen, G+ kullanıcı sayısının 400 milyon kişiye çıktığını söyledi. İnsanların G+’da günde ortalama 12 dakika geçirdiğine dikkat çeken Cussen, şöyle devam etti:
“Bir düğmeye basarak Google+ Hangout ile aynı anda 10 kişi yüz yüze görüşme yapabiliyor. Çevrelerimiz gerçek hayatta yaptığımız sohbetleri online dünyaya taşıyor. Belirlediğiniz çevrelere özel iletişim yapma ile eşleşmenizi sağlıyor. Amacımız bütün tecrübelerin tek platformda toplanması. Toplam 2.5 milyon markanın kendi sayfası bulunuyor ve bunu ücretsiz olarak yapabiliyorlar.”

=

PATENT KAVGASI
Samsung, iş ortağı Apple’ı kaybediyor

TEKNOLOJİ dünyasına düşen en son haberler, patent kavgasından bıkmayan Apple ve Samsung arasındaki iş ortaklığının da sona erebileceğine işaret etti. Apple ve Samsung küresel alanda hem hasım hem de iş ortağı konumunda. Öyle ki, iPhone 5’de kullandığı yeni nesil süper işlemci A6, Samsung tarafından tedarik ediliyor. Korea Times’a konuşan Samsung yetkilisi, A6 işlemcisi hakkında, “Çipin tüm tasarımı Apple’a ait. Samsung sadece çipin üretimini yapıyor” dedi. Yetkili, geçmişte iki şirketin çip geliştirilmesinde beraber çalıştıklarını, ancak bugünkü ortaklığın geçmişten farklı olduğunu ifade etti. Korea Times, Apple’nın A6’dan sonra gelecek yeni işlemcisi A7’yi Tayvan’ın Semiconductor Manufacturing Company (TSMC) ile üreteceğini öne sürdü. Tayvan merkezli şirket, dünyanın en büyük fason çip üreticisi konumunda.

=
2.3 MİLYAR KULLANICI VAR
BM’nin araştırması: İnternet zengin uğraşı

BİRLEŞMİŞ Milletler, dünyada 6 milyar cep telefonu abonesi olduğunu açıkladı. BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), 2011 sonu itibariyle dünya genelinde her 100 kişiden 86'sına karşılık gelecek şekilde, yaklaşık 6 milyar cep telefonu abonesi bulunduğunu bildirdi. Birliğin raporuna göre, sadece Çin'de 1 milyar cep telefonu abonesi bulunurken, Hindistan'da abone sayısının 2012'de 1 milyarı yakalaması bekleniyor. Merkezi Cenevre'de bulunan Birlik, geçen yılın sonu itibarıyla, dünya nüfusunun yaklaşık üçte birine karşılık gelen 2.3 milyar kişinin internet kullanıcısı olduğunu, bu konuda gelişmekte olan ülkelerle gelişmişler arasında ciddi bir fark görüldüğünü de açıkladı. Açıklamaya göre; dünyada internet kullanıcılarının yüzde 70'i zengin ve sanayileşmiş ülkelerde yaşıyor.

=

YERLİ ÜRETİM ARTTI
Cep telefonunda ithalat hız kesti

CEP telefonu ithalatı hız kesti. Yılın 9 ayında ithal edilen cep telefonu sayısı, geçen yılın aynı dönemin göre yüzde 35 azaldı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerinden yapılan hesaplamalara göre, geçen yıl eylül sonu itibarıyla toplam 13 milyon 734 bin 128 cep telefonu ithal edilirken, bu yıl aynı dönemde ithal edilen telefon sayısı 8 milyon 925 bin 513'e düştü. Geçen yılın aynı dönemine göre cep telefonu ithalatı yüzde 35 geriledi.
İthal edilen cep telefonu sayısı düşerken, yerli üretim geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 93 artış gösterdi. Geçen yıl eylül sonu itibarıyla Türkiye'de 102 bin 126 cep telefonu üretilirken, bu yılın aynı döneminde üretim sayısı 197 bin 752'ye ulaştı. Buna rağmen, yerli üretim hâlâ ithalatın 45'te biri kadar.
Bu yılın 9 ayında yurtdışından bireysel ithalat, bir başka deyişle yolcu beraberinde getirilen cep telefonu sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,5 artarak 854 bin 110 oldu. Cari açığı daraltmak için alınan önlemler kapsamında, yolcu beraberinde getirilen cep telefonlarından 100 lira harç alınması uygulaması, bireysel ithalatın hızını yavaşlattı.
15 Haziran'da yürürlüğe giren uygulama sonrası temmuz, ağustos ve eylül aylarında yolcuların beraberinde getirdiği telefon miktarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24 azaldı. Geçen yıl üç aylık dönemde bireysel ithalat yoluyla 341 bin 45 telefon getirilirken, bu yıl aynı dönemde bu sayı 259 bin 642'ye düştü. AA

=

DIŞ HABER 11


“Kaddafi’yle birlikte 70 kişi infaz edildi”

İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından hazırlanan raporda, Libya devrik lideri Muammer Kaddafi’nin linç edilerek öldürüldüğü olayda, onlarca taraftarının da sağ yakalandıktan sonra infaz edildiği ileri sürüldü...

New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü, Libya devrik lideri Muammer Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de linç edilerek öldürülmesi ve sonrasında taraftarlarına yapılan kötü muamele ve işkenceyle ilgili bir rapor yayımladı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yayımlanan raporda Libya devrik lideri Muammer Kaddaf'nin yakalanması ve ardından isyancı gruplar tarafından öldürülmesiyle ilgili önemli bilgiler verildi. Kaddafi'nin öldürülmesinin ardından yaklaşık 70 kadar Kaddafi yanlısının yakalandığını ve daha sonra bu kişilerin isyancılar tarafından öldürüldüğü bilgisinin yer aldığı raporla ilgili olarak henüz bir açıklama yapılmadı.
İNSANLARA İŞKENCE YAPILDI
"Bir Diktatörün Ölümü: Sirte'deki Kanlı İntikam" başlığıyla hazırlanan raporda, Kaddafi'nin öldürüldüğü olayda, Libya devrik lideri taraftarı en az 70 kişinin de sağ yakalandıktan sonra işkencelerden geçirildiği ve daha sonra infaz edildiği iddia edildi. Raporda ayrıca Kaddafi'nin linç edildiği konvoyda bulunan 66 kişinin de Sirte'de Mahari Otel yakınında Libyalı militanlar tarafından kurşuna dizildiği ileri sürüldü.
İnsan Hakları İzleme Örgütü temsilcisi Peter Bouckaert, "Deliller muhalif militanların, Sirte kentinde Kaddafi konvoyunda bulunan 66 kişiyi infaz ettiğini gösteriyor" dedi.

=
Kolombiya yönetiminin FARC ile barış görüşmesi başlıyor


Barış görüşmesini yürütecek müzakereciler, 50 yıldır sürmekte olan çatışmaya son vermek amacıyla Norveç'in başkenti Oslo'ya gidiyor...


Kolombiye hükümeti ile FARC gerillaları arasında bölgede yıllardır süren savaşı bitirmek amacıyla yapılması planlanan görüşmeler için taraflar Oslo'da buluşuyor. Hükümetin baş müzakerecisi Humberto de la Calle boş ümitler yaratmak istemediklerini, ancak ekibinin iyimser olduğunu söyledi. Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC) delegeleri ise barış görüşmelerinin ikinci aşamasının gerşekleşeceği Küba'dan yola çıkıyor.
Bu hafta başlayacak olan görüşmeler son on yılın ilk doğrudan görüşmeleri olacak. İlk aşaması Norveç'te gerçekleşecek olan görüşmeler lojistik nedenlerden dolayı birkaç defa ertelenmek zorunda kaldı. En son erteleme ise Kolomibya'daki kötü hava koşulları nedeniyle oldu.
Baş müzakereci Calle, Bogota'daki askeri hava üssünden ayrılırken gazetecilere görüşmelerden umutlu olduğunu söyledi. Calle "Boş umut yaratmak istemiyoruz ama Kolombiya'ya iyi haberle döneceğimiz konusunda ümit veren yapısal unsurlar olduğuna inanıyoruz" dedi. Calle, tarafların Çarşamba günü Oslo'da kapalı kapılar ardında biraraya gelerek Perşembe günkü ortak basın açıklamasını hazırlayacaklarını ve Havana'daki ikinci aşamanın takvimini belirleyeceklerini söyledi.
FARC'IN ATEŞKES TALEBİNE RET
FARC Kolombiya'daki en eski ve en büyük gerilla grubu. 1964'ten bu yana Kolombiya devletine karşı silahlı mücadele yürütüyor. İki tarafın temsilcileri Norveçli ve diğer diplomatlarla birlikte Havana'da bir araya gelmişti.
Müzakerelerin ve basın açıklamasının ertelenmesi, FARC temsilcileri hakkındaki tutuklama emirlerinin kaldırılmasındaki gecikmeye ve FARC delegasyonunun bileşimi konusundaki görüş ayrılıklarına bağlandı.
İlk çıktığı dönemde Marksist bir yönetim kurma amacıyla yola çıkan FARC'ın 2001'de 16 bin olan gerilla sayısının bugün yarıya düştüğü söyleniyor.
Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos barış konusunda "temkinli" bir iyimserlik taşıdığını açıkladı.
Nihai bir anlaşmaya varılıncaya kadar askeri operasyonların devam edeceğini belirten Santos, FARC'ın ateşkes çağrılarını reddetti.

=

Obama ve Romney yine ekranlardaydı

ABD Başkanı Barack Obama ile Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney arasında merakla beklenen TV tartışmasının ikincisi dün akşam New York’ta yapıldı. 6 Kasım’daki seçimlere yaklaşık üç hafta kala Hofstra Üniversitesi’nde yapılan ve televizyonlardan naklen yayınlanan tartışma, Obama ile Romney arasında sert atışmalara sahne olurken, ilk tartışmadaki performansı “zayıf” ve “tutuk” olarak nitelendirilen başkanın bu kez çok daha atak ve enerjik davranması dikkat çekti. CNN televizyonunun tartışmanın hemen ardından yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasına katılanların yüzde 46’sı Obama’yı başarılı bulurken, Romney’nin tartışmayı kazandığını düşünenlerin oranı yüzde 39’da kaldı.
DIŞ POLİTİKA ÇOK TARTIŞILMADI
Dış politikaya ilişkin tek soru, 11 Eylül saldırılarının yıldönümünde Libya’nın Bingazi başkonsolosluğuna yapılan saldırı konusunda yöneltilirken, bu konuda Obama ve Romney arasında sert bir tartışma yaşandı. Romney, Obama’yı Libya saldırısının terör saldırısı olduğunu kabul etmesi için iki hafta beklemekle suçlarken, Obama, saldırıdan hemen sonra Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, olayı “terör eylemi” olarak nitelendirdiğini ve sorumlularının derhal bulunması için emir verdiğini hatırlattı.

=

dünyadan kısa kısa

Kenya saldırısında Şebab kuşkusu

MOMBASA  yakınlarındaki Coast eyaletinde bir evde arama yapan polislerin üzerine el bombası atıldı, en az 10 polis ağır yaralandı. Polislerin AK-47 tüfekler ve el bombaları da dahil bazı silahlar bulunduğu anlaşılan bir evde arama yaptıkları sırada saldırıya uğradıkları bildiriliyor. Yetkililer olayın Somali'de üslenen el Şebab örgütüyle ilgili olabileceğini söylüyor. Kenya, geçen yıl Somali hükümetine, el Kaide ile bağlantılı el Şebab örgütüyle savaşta destek olmak üzere bu ülkeye asker gönderdiğinden beri bir dizi silahlı ve bombalı saldırıya sahne oldu. Bu saldırıların bir kısmı da turistik Coast bölgesinde meydana gelmişti. Coast eyaletinin emniyet müdürü Aggrey Adoli, gazetecilere, son olayda yaşanan çatışma sırasında üç zanlının da öldürüldüğünü söyledi.

***
Papa 16. Benedikt Şam’a heyet gönderdi

PAPA 16. Benedikt, Suriye'nin başkenti Şam'a başpiskopos ve kardinallerden oluşan bir heyet gönderme kararı aldı. Papa adına açıklama yapan Kardinal Tarcisio Bertone, "Suriye'de oynanan trajediyi, bir kenara çekilerek izleyemeyiz" dedi. Vatikan radyosuna dün akşam açıklama yapan Kardinal Tarcisio Bertone, Papa'nın Suriye halkıyla dayanışma içinde olduğunu göstermek için önümüzdeki hafta Şam'a bir heyet göndereceğini söyledi. Suriye'de Mart 2011'den bu yana kanlı çatışmaların yaşandığını hatırlatan Bertone, "Suriye'de yaşanan trajediyi, bir kenara çekilerek daha fazla izleyemeyiz" dedi. Papa 16. Benedikt'ın "Suriye'ye heyet gönderme" görüşünün tüm kardinaller tarafından olumlu karşılandığını belirten Kardinal Tarcisio Bertone, heyetin önümüzdeki hafta Suriye'ye hareket edeceğini söyledi.

***

Çin’den doğalgaz atağı: Boru hattı inşası başladı

ÇİN, başta Doğu Türkistan olmak üzere batı bölgelerindeki doğalgazı, ülkenin doğusuna taşıyacak boru hattının inşaatına başladı. Çin, yeraltı kaynakları bakımından zengin olan batı bölgelerinden ülkenin doğusuna doğal gaz taşıyacak üçüncü boru hattının inşaatına başladı. Şinhua Haber Ajansı; Doğu Türkistan, Gansu ve Ning Şia eyaletleri dahil olmak üzere 10 eyalet ve özerk bölgeden geçecek 7378 kilometre uzunluğundaki boru hattının, yıllık 30 milyar metre küp doğalgaz taşıyacağını duyurdu. Bir ana, sekiz de yan hattan oluşacak projenin, 2015'ten önce tamamlanması öngörülüyor. Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC), projenin 19.7 milyar dolara mal olmasının beklendiğini açıkladı. 10 eyalet ve özerk bölgeden geçen ilk boru hattı, 2004 yılından bu yana yılda 138 milyar metreküp doğalgaz taşıdı. 8700 kilometre uzunluğundaki ikinci boru hattı ise, yıllık 30 milyar metreküp kapasiteye sahip.

=
‘Şimdiki aklım olsa takma isimle yazardım’

Murathan Mungan, “insan olarak ve yazar olarak en çok ihtiyacını hissettiğim şey, anonim bir kimlik, görünmez olmak” dedi...

'İnsan Manzaraları-Türkiye'den Altı Yazar Portresi' belgeselinin tanıtımında konuşan Murathan Mungan, ''Şimdiki aklım olsaydı, tamamen takma bir isimle, hiç yüzümü göstermeden yazar ve yaşardım'' dedi.
Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Murathan Mungan, Elif Şafak ve Aslı Erdoğan'ın yaşam öyküleri ve eserlerinin ele alındığı ''İnsan Manzaraları-Türkiye'den Altı Yazar Portresi'' belgeseli basına tanıtıldı.
Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği'nin Tarabya'daki tarihi yazlık rezidansında düzenlenen tanıtım toplantısına, Büyükelçi Eberhard Pohl, edebiyatçılar Yaşar Kemal, Murathan Mungan, Nazlı Eray, edebiyat eleştirmeni Doğan Hızlan, foto muhabir Ara Güler, belgeselin yapımında rol alan Alman WDR kanalının redaktörlerinden Birgit Keller-Reddemann, belgeselin yazarı ve yönetmeni Osman Okkan'ın yanı sıra edebiyat ve basın camiasından çok sayıda davetli katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Almanya'nın Ankara Büyükelçi Pohl, iki ülke arasındaki ilişkilerde edebiyatın önemli bir rolü olduğunu belirterek, ''Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli ve Yaşar Kemal gibi yazarlar, Türk insanını Almanya'da çok yönlü ve bütün giriftliğiyle tanıttı'' dedi.
Tanıtımı yapılan belgeselin de Türk yazarları hem Türk hem de Alman perspektiflerini birleştirerek anlatmayı başardığını kaydeden Pohl, ''İnsan Manzaraları''nı heyecan verici diye niteledi.
Yazar Murathan Mungan ise ''Şimdiki aklım olsaydı, tamamen takma bir isimle, hiç yüzümü göstermeden yazar ve yaşardım'' dedi. Bu düşünceye, büyük ölçüde tanındıktan sonra vardığını kabul ettiğini vurgulayan Mungan, ''Vardığım yerde insan olarak ve yazar olarak en çok ihtiyacını hissettiğim şey, anonim bir kimlik, görünmez olmak'' diye konuştu. Mungan, bununla birlikte, tanıtımı yapılan belgeseldeki gibi, göründüğü ve kendini anlatmak zorunda kaldığı durumlarda da başlıca kaygısının, okuruna kendisi ve eserleri hakkında ''doğru ip uçlarını'' vermek olduğunu ifade etti. 'İnsan Manzaraları-Türkiye'den Altı Yazar Portresi'' belgeseli TRT-Türk kanalında yayınlanacak. AA

=

Kürtçe Sözlük önümüzdeki yıl

Türk Dil Kurumu Başkanı Kaçalin, Kürtçe Sözlük'ün önümüzdeki yıl öğrencilerin ihtiyacını karşılamaya hazır hale geleceğini söyledi...

Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, ''Kürtçe lügatı ilk olarak ilköğretim öğrencilerinin ihtiyacını karşılayacak seviyede hazırlayarak, önümüzdeki 2013 eğitim öğretim yılına yetiştirmeye çalışacağız'' dedi. Kaçalin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 12 Temmuz'da TDK'nin kuruluşunun 80. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlenen bir programa katıldığını ve burada Kürtçe lügat hazırlanması yolunda bir talimat verdiğini anlattı.
Bu konuda çalışmalara başladığını bildiren Kaçalin, ''Biz de zaten bir Kürtçe lügat hazırlanması gerektiğini düşünüyorduk. Ancak mevzuatımızın ve Maliye Bakanlığı'nın tasdikinin tamamlanmasını bekliyorduk. Bu süreç sonuçlandığında Bakanımıza böyle bir çalışma yapabileceğimizi söyleyecek, hatırlatacaktık fakat kendileri bizden önce ileri görüş göstererek ifade buyurdular'' diye konuştu.
‘SÖZLÜK İHTİYAÇ OLDU’
Hazırlıkların hemen başlatıldığını belirten Kaçalin, kalabalık bir ekiple çalışmaların zorlaşmaması gerekçesiyle küçük bir ekip oluşturulduğunu söyledi.
Öncelikle ilköğretim öğrencileri için küçük bir sözlük hazırlayacaklarını ardından daha büyük bir sözlük çalışmasının içine girmeyi düşündüklerini ifade eden Kaçalin, şöyle konuştu: ''TDK'nin hazırladığı 'İlköğretim Okulları İçin Türkçe Sözlük' var zaten. Kürtçe sözlüğü hazırlayacak ekipteki arkadaşlar da bu sözlüğü tercüme ve telif edecek. Zor değil, sözlük en kısa zamanda hazırlanacak.''

=

Man Booker ödülü Hilary Mantel'in

İngİltere'nin en saygın edebiyat ödülü Man Booker'ın bu yılki sahibi, bu ödülü daha önce de kazanan İngiliz yazar Hilary Mantel oldu. Mantel, bu ödülü ikinci kez kazanan ilk İngiliz kadın yazar oldu
''Man Booker'' ödülünü ikinci kez kazanan ilk kadın ve ilk İngiliz yazar olan Hilary Mantel, bu yılki ödül için favoriler arasında gösteriliyordu. Londra'nın tarihi ve görkemli belediye binası ''Guildhall''da yapılan törenle açıklanan ödüle, 6 yazar ve eseri adaydı.
Adaylar arasında Mantel'in yanı sıra ''The Garden of Evening Mists'' romanıyla Tan Twan Eng, ''Swimming Home'' romanıyla Deborah Levy, ''The Lighthouse'' romanıyla Alison Moore, ''Umbrella'' romanıyla Will Self ve ''Narcopolis'' romanıyla Jeet Thayil bulunuyordu.
60 yaşındaki Hilary Mantel 2009 yılında da ''Wolf Hall'' romanıyla edebiyat dünyasının en saygın ödüllerinden biri olarak kabul edilen ''Man Booker'' ödülünün sahibi olmuştu.
''Man Booker'' ödülü her yıl, İngiliz, İngiliz Milletler Topluluğu veya İrlanda vatandaşı olan bir yazara, İngilizce kaleme aldığı bir romanı dolayısıyla veriliyor. AA

=

14 TELEVİZYON

Altı Oscarlı Baba!
THE GODFATHER II
CNBC-e / 22:00


Yönetmen:
Francis Ford Coppola Oyuncular:
Al Pacino,
Robert De Niro,
Robert Duvall,
 Diane Keaton... Türü:Dram/Suç
Yapım Yılı:  1974
"Baba 2”de, baba Corleone’de Marlon Brando’yu izlemiyoruz ama Don’un gençliğini Robert De Niro oynuyor. Bu anlamda, hem ilk filmdeki olayların sonrasını, hem de öncesini izliyoruz. Bir yandan, Corleone ailesinin yeni Don’u 1958-1959 arasında ailenin işlerini yürütmeye çalışıyor, bir yandan da geri dönüşlerle babasının Sicilya’daki çocukluğuna ve New York’ta Corleone ailesinin kuruluşuna tanık oluyoruz. Michael Corleone, yeraltı dünyasında büyük bir güce ulaşırken, diğer taraftan da ailesini korumaya çalışmaktadır. Fakat yavaş yavaş gelişen olaylar onu hiç yapmak istemediği işlere doğru yönlendirecektir. En büyük özelliği zekasıyken kısa bir süre sonra bir suç imparatorluğunu yönetecek acımasızlığa ve kendine güvene kavuşur. Fakat bunlar Corleone’ye sadece güç değil, beraberinde yalnızlık ve mutsuzluk getirecektir... Baba 2, 11 Dalda aday olduğu 1974 Akademi Ödülleri’nde; En İyi Film, En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Müzik, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’ının sahibi oldu.

=


Ecevit’in büyük sırrı…

SUSKUNLAR     Show TV / 20:00

Bazıları göstermek ister kim olduğunu, bazıları saklamak. Bugün Sait, kim olduğunu tüm dünyaya hatırlatmak isterken; Ecevit, tekrar unutmak için çırpınacak. Çünkü Ecevit'in kim olduğu, artık Sait'in iki dudağının arasında. Ecevit'in bir daha kendine bile açmamak üzere gömdüğü bir sır bu. Bu sırla yaşaması mümkün değil. Peki en yakınlarından saklaması mümkün olacak mı? Bilal, kim olduğundan artık emin. Kuyudibi'nin yeni sahibi o. Karşısına çıkanlar artık döndüremez onu yolundan. Ahu öte yandan, kimliğine yenik düşecek bi kez daha; başkalarını iyi etmek için boyundan büyük bir söz verecek. Gurur yine her şeyi takipte; yine bulduğu her boşluktan içeri sızmaya çalışacak. Nisan için ise işler, planların dışına çıkmaya başlıyor.

=

Kader Seni Bana Yazdı!

AĞIR ROMAN YENİ DÜNYA
     STAR TV / 22:15

Leyla, Eylül’ü mahallede gördükten sonra iyice deliye döner ve kontrolunu kaybeder. Yeni planıyla Eylül’ün canını acıtsa da Salih’in bu olaya vereceği tepkiyle bedelini daha ağır öder. Salih, Eylül’e duygularını itiraf eder. Eylül ise Salih’in itirafı karşısında heyecanlansa da  Salih’i arkadaş kalmaları için ikna etmeye çalışacaktır.

=
Sosyal Ağ çılgınlığı bu aileye de girdi

THE SİMPSONS
     CNBC-e / 20:00

Lİsa kendi sosyal ağını, SprinFace’i yaratır ve ardından herkesi bağımlısı yapar. Bu arada Patty ve Selma 2012 Yaz Olimpiyatları’nda Winklevoss ikizlerine meydan okurlar. Homer nükleer santralin yeni güvenlik görevlisi Wayne Slater’la arkadaş olur. Wayne’in özel eğitimli bir CIA ajanı olduğu ve özel bir görevde yer aldığı ortaya çıkar. Bu görevlerde birinde Ukraynalı bir teröristin karısı da öldürürlür. Wayne’in bir soygun olayında gösterdiği kahramanlık büyük haber olunca, ondan intikam almak isteyen terörist Homer’i kaçırır.

=


 SPOR 15

Avcı’yla yeniden yapılanamadık

İstanbul'da alınan Romanya mağlubiyetinin ardından Ulusal Takım, Macaristan'a mutlak galibiyet parolası ile gitmişti. Ancak ava giden Ay-yıldızlılar, Macaristan’a da 3-1 ile boyun eğdi ve 2014 Brezilya umutlarını zora soktu.  Turnuvalara son dönemde katılım göstermekte Türkiye sıkıntı çekiyordu belki ama uzun zaman sonra ilk defa bu kadar erken havlu atma noktasına geldi. Üstelik ülke futbolunu yeniden yapılandırma konusunda Abdullah Avcı’nın en azından bugüne kadar olan süreçte beklentileri karşılayamadığını da söyleyebiliriz.
GURBETÇİ SEÇİMLERİNDE HATA VARDI
Avcı, göreve gelir gelmez Almanya’da oynayan Türk asıllı oyuncuları ulusal takıma davet etme konusunda ısrarlı bir tutum sergiledi. Bu tutum öyle ısrarlı bir şekilde kendisini var etti ki seçimlerin oldukça yüzeysel olduğu ortaya çıktı. Yeni sezonda Werder Bremen forması altında sadece “10 dakika” oynayabilmiş ve son dönemde takımın on sekiz kişilik maç kadrosuna dahi giremeyen Mehmet Ekici ulusal takımdan davet alabildi. Labbadia yönetimi altında ilk defa yedi maç üst üste galibiyet yüzü göremeyen Stuttgart takımında dahi forma giymekte zorlanan Tunay Torun iki önemli karşılaşmada da sahaya ilk on bir futbolcunun arasında çıkmayı başardı. Bundesligada galibiyete hasret bir şekilde ligin dibine doğru yolculuk eden Greuther Fürth’ün formsuz oyuncusu Sercan Sararer ise Abdullah Avcı’nın vazgeçilmeziydi. Bundesligada forma giyen ve fakat formsuz olup ya yedek bekleyen ya da kötü oynayan oyunculardan medet ummak Avcı’nın büyük hatalarından belki de en önemlisiydi.
İSRAİL ve HOLLANDA ÖRNEK OLMALI
 Avcı’nın temel sorunu oyuncu seçimi kriterlerinde son dönem performans ayrıntısı bulunmamasıydı. Eğitimini yurt dışında almış her oyuncu kendi takımında oynasın ya da oynamasın ulusal takımdan davet alıp maçlarda oynayabilmesi Avcı yönetiminde sorunun temeli oldu. Benzer şekilde sorun yaşayan İsrail, Lüksemburg maçları öncesi ufak çaplı bir devrim gerçekleştirip başarıyı yakaladı. Yurt dışında oynayan oyunculardan takımlarında forma giyemeyen ya da yeterli performansı gösteremeyen Benayoun, Ben Sahar, Coheni Schechter  gibi önemli oyuncularını kadroya almaktan vazgeçti.  İsmi büyük ama son dönemde performans sorunu yaşayan oyuncuları olmadan oynadığı iki Lüksemburg maçını da 9 gol atarak kazandılar. Hollanda çok önemli Türkiye ve Macaristan maçları öncesi transfer görüşmeleri nedeniyle konsantrasyon kaybı yaşayacağını düşünerek Van der Vaart, Nigel de Jong ve Gregory van der Wiel’i kadrodan çıkardı. Bu oyuncular Hamburg, Milan ve PSG gibi büyük takımlara transfer olan önemli isimlerdi. Van Gaal sadece son haftalardaki koşulları gözetip böyle bir seçim yapma cesaretini gösterirken Abdullah Avcı haftalardır yedek bekleyip oynamayan gurbetçileri sahaya sürmekte sakınca görmüyordu.  Üst düzey oyuncu yetiştirme konusunda bize göre çok daha sıkıntılı bir durumda olan İsrail dahi dışarıda top koşturan şöhretli futbolcularından vazgeçip kendi ligine yönelme cesaretini gösterdi. Hollanda oyuncu havuzu geniş olmasına rağmen performansı yeterli olmayan yıldızların üzerini çizip genç ve tecrübesiz ama performans gösteren ligine yönelerek başarılı oldu.
HAVUZ GENİŞLEMEDİ
Abdullah Avcı’nın 2005 yılında 17 Yaş Altı Dünya Kupası’nda Türkiye Ulusal Takımı ile gösterdiği performans bugün ulusal takımın başına geçmesi konusunda en önemli kriterlerden birisiydi. Avcı’dan beklenti yine ulusal takım oyuncu havuzunu genişletmesi ve seçenekleri arttırmasıydı. Lakin Abdullah Avcı yönetiminde Türkiye Ulusal Takımı öyle seçeneksiz bir şekilde kaldı ki kendi takımında sezon başından bu yana oynamayan Mehmet Ekici’ye zorunlu kaldı. Gökhan Gönül’ün sakatlığında ikinci bir sağ bek bulamadığımız için savunma dörtlüsünde savunmayı güçsüzleştiren değişiklikler yapıldı.  Oyuncu havuzu konusunda bir gelişim olmadığı gibi Türkiye Süper Ligi’ne olan ilginin azalmasıyla havuzda daralma yaşandığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Hasan Kabze, Hüseyin Kala, Alper Potuk, Veysel Sarı gibi pek çok oyuncu Ulusal takım için opsiyon dahi olamadılar.
YARDIMCI SEÇİMLERİ
Abdullah Avcı’nın kariyerinde sadece bir tane kulüp takımı bulunuyor. Bunun dışında Avcı, 2005 yılında Türkiye 17 Yaş Altı Ulusal Takım antrenörlüğü yaptı.  Türkiye Süper Ligi’nin baskısız olması açısından en rahat çalışma ortamına sahip İstanbul Büyükşehir Belediye’den baskının belki de en fazla olduğu Türkiye Ulusal Takım’ı çalıştırmaya doğru geçişte yanına tecrübeli bir yardımcı seçmemesi, Tayfun Korkut ve Okan Buruk gibi henüz kariyerinin başında olan teknik adamlarla yola devam etmesi bugünkü başarısızlıkta rolü olan hatalardan birisiydi.  Ulusal Takımı yönetmek, aynı zamanda toplumun algısıyla girişilen düelloda doğru adımları atarak kazanmayı da zorunlu kılıyordu. Macaristan maçı öncesi oyuncuların ve teknik adamların ruh hali herhangi bir maçı kazanabilecek dinginlikten yoksun olduğu orada bulunan basın mensuplarının ortak fikriydi. Böylesine tecrübesiz teknik ekibin bu baskı ortamından galip çıkması da düşünülemezdi.

=
Gökçek’in yönettiği karşılaşmada ırkçı saldırı!

Dünya futbolu ırkçılıkta son noktaya geldi.   21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası play off'larında Sırbistan ile İngiltere arasında oynanan maçın uzatma dakikalarında yaşananlar Sırp futboluna kara bir leke olarak geçecek cinsten. Rövanş maçına 1-0'lık avantajla giden İngilizler, Sırbistan deplasmanında adeta şok yaşadı.
Hüseyin Göçek'in yönettiğin maçta ilk dakikadan itibaren gergin bir atmosferin oluşması için elinden geleni yapan Sırp taraftarlar sık sık sahaya meşale atarak da oyunun durmasına neden oldu. Ancak şok olayların fitili uzatma dakikalarında İngilizler'in bulduğu golle yandı. Bu golün ardından bir anda tribünler ve saha karıştı. Sırp taraftarlar tepkilerini bu kez ırkçı tezahüratlarla ve maymun sesleri çıkararak göstermeye başladı. Stat bir anda bu tezahüratlarla yankılanırken, Sırp oyuncular ve teknik heyetinin yaptığı ise tam bir rezaletti. Saha karıştı, İngilizler'i darp ettiler Sırplar sahada İngiliz oyuncu ve antrenörlerine saldırdı. En büyük hedef ise Tottenham'ın siyahi yıldızı Danny Rose'du. Rose önce ırkçı saldırıların ardından aldığı darpların etkisiyle şoka girdi. Rose bu hareketlerin üzerine gösterdiği tepkinin ardından ise maçın bitiş düdüğünün ardından Hüseyin Göçek'ten kırmızı kart gördü.

=

Messi hayranı hakem!

2014’te Brezilya’da düzenlenecek Dünya Kupası’nın Güney Amerika elemelerinde Şili ile karşılaşan Arjantin’de Lionel Messi’nin popülerliği herkesi büyülüyor. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde Leverkusen’li futbolcuların Messi’nin formasını almak için maçın öncesinde birbirleriyle kapışmasının ardından Şili maçının yardımcı hakemi de tabuları yıkarak Arjantinli yıldızla fotoğraf çektirdi. Maç öncesinde Messi’yle birlikte objektife poz veren Paraguaylı hakem Nicolas Yegros’un bu yaklaşımı sempati toplasa da bu hareketinin nasıl yankı bulacağı merak konusu. Öte yandan Arjantin’in galip geldiği maçta Lionel Messi takımını 1-0 öne geçiren gole de imzasını koydu.