ABD’de yapılan bir araştırmada son 35 yılda görülen obezite artışının nişasta bazlı şekerin kullanımındaki artışla uyumlu olduğu gösterilmiştir… Temel hedeflerinden biri obeziteyle mücadele olan Sağlık Bakanlığı eğer programında samimiyse en kısa sürede bu özelleştirmeye müdahale etmeli ve durdurmalıdır

Şeker fabrikaları kararının sağlığımıza olası etkileri

Doç. Dr. ASLI DAVAS
İzmir Dayanışma Akademisi

2016 yılında yapılan Türkiye Sağlık Araştırması’na göre 15 yaş üstü erkeklerin %15,2’si, kadınların 23,9’u obez, tüm toplumun %34,3’ü de fazla kiloludur. Tablo böyleyken her dokuz on kişiden birinin şeker hastası olduğu bir ülkede şeker fabrikalarının halkın sağlığı için önemli olduğunu söylemek ironik aslında. “Olmasalar daha iyi” diye söylenebilir insan. Hele de Sağlık Bakanlığı’nın obezite mücadale programlarını, sürekli insanlara üç beyazdan (un, şeker, tuz) uzak durun, haftada en az üç gün spor yapın önerilerini düşününce…

Obezitenin tek nedeni olmamakla birlikte en önemli nedeni yanlış ve dengesiz beslenmedir. Normal şartlarda sağlıklı bir beslenmenin %40-50’sinin daha çok tahıl ağırlıklı olmak üzere karbonhidratlardan oluşması gerekiyor. Şeker ise dikkatle tüketilmesi gereken bir üründür. Avrupa Pediatrik Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Komitesi çocuk ve adölesanlarda her türden serbest şeker tüketiminin %5’in iki yaşın altındaki bebek ve çocuklarda ise daha da düşük düzeylerde olmasını önermekte. Tüketirken de şekerin kaynağının da miktarının da ne olduğu çok önemli. Meyve, bal, pekmez gibi doğal olmayan yollardan alınan her türlü şeker sağlığa bir şekilde zarar veriyor.

Peki şeker pancarından elde edilen şekerle nişasta bazlı şeker arasındaki fark ne?
Yiyecek ve içeceklerde kullanılan şekerler temel olarak sofra şekeri olarak bilinen ‘sakkaroz’ ve nişasta bazlı şekerlerdir (NBŞ). Sakkarozun çoğu kamıştan, dörtte biri de pancardan elde ediliyor. İkisi arasında bir fark yok. Nişasta bazlı şekerler, mısır nişastasından glikoz ve fruktoz şurubu olarak üretilmekte ve sakkarozdan farklı olarak monosakkarit yapıdalar. Monosakkarit olmaları doğrudan dolaşıma girmelerine, doyma hissi oluşmadan sindirilmelerine ve bu nedenle de daha çok tüketilmelerine neden oluyor. Fruktoz ve glukoz şuruplarının da sindirimleri birbirinden farklı. Genel olarak daha tatlı olduğu için tercih edilen fruktoz şurubunun şeker metabolizması kadar yağ metabolizması üzerinde de etkisi olduğu ve yüksek tansiyonlu hastalarda ürik asit metabolizmasını bozduğu biliniyor. Gıda endüstrisinde ucuz ve verimli olarak kabul edildiği için fruktoz şurubu daha fazla kullanılıyor.

Nişasta bazlı şeker ilk olarak ABD’de üretilmeye başlamış. Avrupa Birliği ülkelerinde nişasta bazlı şeker için ortalama %2’lik kota bulunurken, Türkiye’de Şeker Yasası ile nişasta bazlı şeker kotası %15 olarak belirlenmiştir. Bu şekerlerin temel kullanım alanları gazlı içecekler başta olmak üzere çikolatalar, gofret, şekerlemeler, bisküviler, hazır baklava, yaş pasta, kurabiyeler, meyve suları, gazlı içeceklerden ketçaplara kadar oldukça geniş bir yelpazeyi oluşturuyor.

Nişasta bazlı şeker bu kadar ucuzken niye şeker pancarı ekelim ve şeker fabrikalarını kapatmayalım?

Bu soruya birçok yanıt verebiliriz ama öncelikle çocuklarımızın daha nitelikli, sağlıklı ve uzun yaşayabilmeleri yanıtı verebiliriz. Çünkü nişasta bazlı şeker en çok çocuk ve gençlerin tükettikleri gıdalarda bulunmakta, hem şu anki hem de gelecekteki sağlıklarını etkilemektedir. Türkiye Cargill gibi şirketlerin raporlarına dayanarak NBŞ kotalarını arttırmaktadır. Ayrıca genetiği değiştirilmiş mısırın hayvan yemi olarak ithalatına izin vermiş bir ülke olarak GDO’lu mısırın gıda sektöründe ne oranda denetlendiğiyle ilgili hiçbir uygulama ve buna dayalı veri paylaşımı yapılmamaktadır. GDO’lu mısırdan üretilmiş früktoz şurubunun zararlarının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

ABD’de yapılan bir araştırmada son 35 yılda görülen obezite artışının NBŞ kullanımındaki artışla uyumlu olduğu gösterilmiştir. Fruktoz bazlı şekerin insülin direncini arttırdığı, tokluk hissinin kısa sürmesi nedeniyle besin tüketimini arttırdığını gösteren pek çok çalışma mevcuttur. NBŞ bazlı ürün tüketimiyle çocukluk çağı obezitesi ve şeker hastalığı arasındaki ilişkiyi gösteren birçok çalışma da mevcuttur. Obez çocuklarda fruktoz tüketiminin kısıtlandığı bir araştırmada früktoz alımının kesilmesinden altı hafta sonra çocukların trigliserit (kolesterol) düzeylerinin düştüğü ve karaciğer yağlanmasında önemli bir gerileme olduğu saptanmış. Yine 2017 yılında yayınlanan bir araştırmada, yüksek doz fruktozlu yiyecek tüketen Latin ve Afrika kökenli çocuklarda, fruktozun kesilmesinden 10 gün sonra karaciğer ve bel bölgesi yağlanmada azalma, insülin kinetiklerinde de iyileşme gösterilmiştir.

Obezite ve fazla kiloluluk yoksullarda daha sık görülen bir sağlık sorunudur. Bunun da en önemli nedeni ülkelerin yanlış sağlık, tarım ve gıda politikalarıdır. Tarım ve gıda politikaları iyi olan ülkelerde sağlıklı gıdaların üretimi devlet tarafından teşvik edilir ve ucuzdur. Türkiye’de ise bir gıdanın daha sağlıklı olduğuyla ilgili bilimsel yayınların artmasıyla o ürün pahalı hale gelir; devlet kendi üretmez, yasalarla ücretini sınırlamaz ve sübvanse etmez tam tersine dolaylı vergi kaynağı olarak kullanır. Örneğin zeytinyağı 20 yıl önce en çok tüketilen ve ucuz olduğu için küçümsenen bir ürünken bugün neredeyse sadece üst orta sınıfın tükettiği bir besin haline gelmiştir. Margarin, rafine edilmiş zeytinyağı kadar sağlıklı olmayan diğer yağlar ise daha ucuzdur ve yoksullar daha kolay erişir. Zeytinyağı hem ulusal hem uluslararası özel şirketler tarafından fiyatı belirlenen, rekabet nedeniyle fiyatının ucuzlaması beklenen ama yıllardır fiyatı artan bu nedenle de alınması zor bir gıdadır. Benzer bir sonuç şeker üretimi için de gerçekleşecektir. Sofra şekeri yeterince üretilmediği için pahalılaşacak evlerde bile NBŞ kullanımı artacaktır.

Yukarıda bahsi geçen NBŞ tüketimi artışına bağlı sağlık sonuçları göstermektedir ki hükümet şeker fabrikalarını özelleştirirken, sadece devletin kar eden nadir kamu kurumlarından bir grubu kapatmayacak, bu fabrikalarda çalışan işçileri ya da pancar üretiminden geçimini sağlayan çiftçileri işsiz bırakmayacak; aynı zamanda artan obezite, diyabet, kalp hastalığı ve kanserlerin sağlık harcamalarını da üstlenmiş olacaktır. NBŞ şirketleri kar ederken tüm çalışanlar daha fazla sağlık primi ödeyecek, sağlık kurumlarına başvurduklarında da daha fazla cepten ödeme yapacaklardır.
Temel hedeflerinden biri obeziteyle mücadele olan Sağlık Bakanlığı eğer programında samimiyse en kısa sürede bu özelleştirmeye müdahale etmeli ve durdurmalıdır. NBŞ kotaları düşürülmeli, NBŞ içeren ürünlere ek vergi konmalı, okullarda bu ürünlerin satışı yasaklanmalı, kamuoyu zararları konusunda bilgilendirilmelidir.