Paris’teki İklim Değişikliği Taraflar Konferansı bitti. Sonuç, başlamadan önce yazdığım minvalde çıktı. Bu gün konferansı yorumlayacaktım lakin Birgün’de yeterince konferans ve sonuçları üzerine yazıldı, çizildi. Her zamanki gibi geleceğe ilişkin söylenecek tek söz göbeğimizi kendimizin keseceği gerçeğini bir kez daha dile getirmek olacak diyelim ve başka iklimlere yelken açalım.

Sultan, geçen hafta Türkmenistan’daydı. Damadıyla birlikte gaz arayışında. Yediği hurmaların sonucunu biliyor ki önlem almaya çalışıyor. Bakalım bu tepişmenin sonucu nereye varacak. Zira karşısındaki de kendinden farklı değil.

Rusya ile yaşanan kriz üzerine oğlu Rusya’da eğitim gören bir arkadaşımı aradım, oğlunun durumunu sordum. İyi olduğunu söyleyip ekledi; Dekan Türk öğrencileri toplayıp bir konuşma yapmış. Demiş ki; “ Sizde de bir diktatör var bizde de. Bu iş biraz büyüyecek ve uzayacak gibi. Bizdeki milliyetçilerinde sizdekilerden farkı yoktur ve mutlaka azacaklar . Aman kendinize dikkat edin!” Dekan önemli bir gerçeğe parmak basmış; Mevcut durumda iki diktatör sid.k yarıştırmakta. Olan yine halklara olmakta.

Sultan demişken Çırmıhtılı Mahmut’tan bir fıkra ile devam edeyim.

Zamanın birinde zalim Sultanın ülkesinde bir köylü dost ziyaretine karar verir. Karısına, giderken sarı armut götüreceğini söyler. Karısı ise,”Biraz kıyma yaptır da içli köfte yapayım götür, daha makbule geçer.” der. İçli köfte yapılır ve köylü yola çıkar. Yolda zalim Sultan karşısına çıkmasın mı. Sultan köylüye seslenir; “ Söyle bakayım ben alim miyim, zalim mi?” Köylü bilir ki alim de dese zalim de dese yanıt yanlış ve sonuç vahim olacak . Her şeyi göze alıp; “Ne alimsin ne de zalim, insanları isyan ettirmeye tayin edilmiş bir memursun.” der. Bunun üzerine Sultan alır elindeki, içli köfteleri köylünün kafasına kafasına vurmaya başlar. O vurdukça da köylü; “ Yarabbim çok şükür, Yarabbim çok şükür” deyip dururmuş. Sultan; “ Bre adam ben vurdukça sen niye şükredersin?” “Nasıl şükretmeyim, karımı dinlemeseydim şimdi o torbada sarı armut lar olacaktı ve sen vurduğunda ben ölmüş gitmiş olacaktım”

Sultanın zulmünden en az zararla çıkmak bu günlerde kimilerinin hedefi oldu. Nedamet getirip yaltaklanmaları bundan. Onlara sözüm yok, kendilerinden beklenen tavrı sergilemekteler o kadar. Sözüm uyum sağlamayı alışkanlık haline getirenlere. “Hangi pencereye koşsam gece” demiş ya Tarancı, geceyi alışkanlık etmişler de, pencere bile açmıyorlar hayatlarına.

“Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem” demiş ya Kul Nesimi , sözüm Hüda’ya inanıp kuluna boyun eğenlere, biat eden mütedeyyinlere ayrıca…

Akışkan, kullanışlı beyinleri diktatörün, halkı yani; bütün sıkıntılarına rağmen, kahreden yaşamlarına rağmen memnun, mesutsa hallerinden, zalimin zulmüne ortaklar demektir. Göz göre göre hırsızlığa ve kat’le cevaz vermek, iblisin talim ettiği yola minnet eylemeye devam demektir ki yarın sizi toprak bile kabul etmez bilesiniz.
Son söz; “Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem” diyenlere…

Selam olsun direnenlere…