Cübbeli Ahmet’in Türkiye’de iki bin civarında selefi derneğin silahlandığı iddiasını yalanlamayan bakanlık, tahkikat komisyonu oluşturdu. Siyasal İslamcı radikal örgütlerin kamu güvenliği için tehdit olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu örgütlerle mücadelenin laikliği savunmaktan geçtiğini vurguladı.

Selefi örgütler kamu güvenliği için tehdit: Panzehiri laiklik

Mehmet Emin Kurnaz

Kamuoyunda İsmailağa Cemaatinin önde gelen isimlerinden ve Cübbeli Ahmet olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’nün yeniden gündeme getirdiği “Türkiye’de selefi örgütlerin silahlanması” tartışması büyüyor.

Geçtiğimiz yıl Haber Türk’te katıldığı programda yurt genelinde 2 bin civarında selefi yanlısı derneğin silahlandığını öne süren Ünlü, Sözcü’ye yaptığı açıklamada “Cumhuriyet Savcısı’ndan çağrı bekliyorum. O derneklerden silahlandığını öğrendiğim yaklaşık 150’sini isim isim çıkarttım” ifadelerini kullandı. “Son olarak dronla saldırı yapılacağı konusunda Emniyet’ten uyarıldım” diyen Ünlü, Konya’da ‘dinden çıktığı gerekçesiyle’ IŞİD’in bir istihbarat elemanının öldürüldüğünü de aktardı.


BAKANLIK YALANLAMADI

Ünlü’nün ortaya attığı iddiaları yalanlamayan İçişleri Bakanlığı’ndan açıklama geldi. İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, İç Güvenlik Stratejileri Başkanlığı’nca 1,5 yıllık kapsamlı bir çalışma gerçekleştirildiğini bugüne kadar selefi derneklerle ilgili yapılan denetimlerle birçok derneğin kapatılarak cezai işlem uygulandığını savundu. “Bir kısım derneklerin silahlandığı iddiası ya da ihtimaline karşı da kayıtsız kalmamız mümkün değil” diyen Ersoy, “Paylaşılan ilk demeçten sonra da derhal Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü denetçileri, terör ve istihbarat birimlerimiz tekrar tahkikata başlamıştır. İdari ve adli süreçler işletilecektir” dedi.

Konuya ilişkin değerlendirmelerini BirGün’e aktaran akademisyen ve siyasetçiler, Türkiye’nin bugün İslamcı radikal örgütlerle mücadele edecek ideolojik argümanları olmadığını vurgulayarak laikliğin önemine işaret etti.

İSTİHBARAT SOLA ODAKLI

Suriye’de uzun süredir devam eden savaşı ve burada bulunan El Nusra, IŞİD gibi radikal örgütlerin varlığına değinen Doçent Dr. Behlül Özkan, “Bu durum Türkiye’de de birçok bölgede radikalleşme eğilimleri ortaya çıkardı. Köktenci örgütlerin ideolojisi Türkiye’ye de yansıyor. Türkiye’de üç milyonun üzerinde Suriyeli var. Bunların arasında Suriye’den bu örgütlere gidip geri dönenler oldu. Dolayısıyla Bu durum hiç hesaplanmamıştı. Şimdi bunun yansımalarını görüyoruz” diye konuştu.

selefi-orgutler-kamu-guvenligi-icin-tehdit-panzehiri-laiklik-783508-1.


Öte yandan Türkiye’nin emniyet ve istihbarat teşkilatının bütün soğuk savaş dönemi boyunca hep sol örgütlere göre konumlandığını hatırlatan Özkan, “Bunların kökten dinci, aşırı sağ örgütlere karşı çalışmaları çok zayıf. Bu kadar selefi örgütün silahlandığı iddiası doğruysa bunların nasıl silahlandığı, silahlanırken hiç mi haberlerinin olmadığı merak konusu. Daha da önemlisi Türkiye tarihinin en büyük terör saldırısı 10 Ekim’i gerçekleştirdiler. Bu teröre karşı mücadele edemiyorlar. Her örgütün bir ideolojisi var. Bu örgütlerin ideolojisine karşı sadece emniyet tedbirleriyle mücadele edemezsiniz” ifadelerini kullandı.

NASIL MÜCADELE EDECEKLER?

Laikliğin, bu örgütlere karşı kullanılabilecek en önemli argüman olduğuna değinen Özkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat laiklik bu iktidar tarafından bu örgütlere karşı savunuluyor mu? Laikliğe sahip çıkmadan bu örgütlerle nasıl savaşılacak? Bu selefi örgütler gerçek İslam’ı temsil ettiklerini iddia ederlerken “hayır siz değil biz temsil ediyoruz” diyerek mi mücadele edecekler? Cübbeli Ahmet’in de çıkışı zaten bu yönde bir karşı çıkıştı.”

KAMU GÜVENLİĞİ TEHLİKEDE

Cübbeli’nin iddiasından hemen sonra Cumhuriyet Savcılıkları’nın hemen harekete geçmesi gerekirdi diyen eski CHP Milletvekili Atilla Kart ise, “Türkiye’de Anayasal kurumlar işlevini yaklaşık 2011’den bu yana kaybetmiş durumda. Cübbeli’nin iddiası kamu güvenliği açısından çok önemli bir iddia. Ceza Muhakemesi’nin 158’nci maddesinde kamu görevlilerinin suçu bildirmemesi yer alır. Buna rağmen hükümetin harekete geçmemiş olması adeta bu olayı görmezden gelmektir ve kabul edilemez” diye konuştu.

selefi-orgutler-kamu-guvenligi-icin-tehdit-panzehiri-laiklik-783509-1.


KAYBOLAN SİLAHLARA NE OLDU?

“Cemil Çiçek daha evvel dini alanda kayıt dışı yapılanmadan bahsetti. Sadece dinde değil, adalette iç ve dış politikada ve güvenlikte de kayıt dışı yapılanma var” diyen Kart sözlerini şöyle sürdürdü: “15 Temmuz’dan sonra kaybolan silahların akıbeti ne oldu? Buyurun size kayıt dışı yapılanmanın acı bir fotoğrafı. Bu yapılar AKP iktidarı ile birlikte güçlendi. Aslında 16 Nisan 2017’deki referandumun ardından İstanbul’da silahlı gösteriler yapılarak gözdağı verildi. SADAT denilen yapılanmayı hatırlayalım. Kamuoyunun tepkisinden sonra geri çekildi ancak ben faaliyetlerini tümü ile sona erdiği kanısında değilim. Bu silahlanma süreci siyasi iktidarın bir şekilde bilgisi dahilinde cereyan ediyor. Yoksa bir siyasi iktidar neden müdahale etmez? Bu iktidar anayasal yetkisini zamanında FETÖ’ye de devretti. Türkiye bunun ağır sonuçlarını yıllardır yaşıyor.”