Benim hayat gailemi babanın koca bir topluma yaptıklarının kaydını tutmak oluşturuyor. Kimini paylaşabilirim seninle. Kemal Abi’mden başlayabilirim mesela. İşkence sırasında kafasına çakılan çivilerin izlerini göstermeden önce “ağlamadan bakabileceksen bak” demişti. Kemal Abi hâlâ ülkeye dönemiyor.

Şenay Gürvit’e Açık Mektup

EYLEM DELİKANLI - Research Institute on Turkey

Elbette tanışmıyoruz fakat düşündüm de siz’li biz’li yazmaya hiç gerek yok.

Babanın öldüğü gün ağlayacağımı hiç düşünmemiştim. Gözyaşlarımın kendisi için olmadığını tahmin etmişsindir. Bir önceki gün, genç bir arkadaşımızın Kadıköy’ün ortasında arkadaşına yapılan tacizi engellemeye çalışırken nefret cinayetine kurban gittiğini öğrendim. Bahadır Grammeşin ülkenin bolca maruz kaldığı erkek şiddetine direnişini canıyla ödedi. Babanın cenazesinin aksine Bahadır’ın arkasından binler yürüdü, içleri sızlarken yine de inançlarını yitirmeyen binler…

Bahadır’ın ölümüne yanarken bir de duydum ki baban ölmüş. Ne yalan söyleyeyim, ölümüne üzülmedim diyemem. Rahat rahat, yatağında ölmüş olması benim gibi insanlara dert oldu. Burası kesin. Arkasından milyonlar ağlamadı, formaliteden biraraya gelmiş bir kalabalık dışında kimselerin oralı olmadığı bir cenaze töreniyle gömüldü gitti. Biraz içim soğudu mu? Evet. Bu esnada sen de 60 milyon hesabının yanlış aritmetik olduğunu görmüşsündür. Hayat işte! 33 sene önceki hesap da her şey gibi değişiyor, değil mi?

CNNTürk’te Mirgün Cabas’ın programında “O çocukları babam mı astırdı?” demişsin. Babana haksızlık yapıldığını, tarihin bunları bir gün yazacağını söylemişsin. Benim babam yaşıyor, dolayısıyla babası ölen bir çocuğun neler hissedebileceğini kestirmekle birlikte, bahsi geçenin baban olduğunu da göz önüne alırsak çok fazla empati kuramadığımı da belirtmek isterim. Senin aksine ben çocukluğumun önemli bir bölümünü babam olmadan geçirdim ama inan ki etrafımdaki diğer yaşanmışlıkların içerisinde bu en tercih edilir olanıydı. Babası, annesi 80’lerde öldürülen dostlarım var. Onlar ebeveynlerini resimlerden, kendilerine anlatılanlardan tanıdı, öyle büyüdüler.

Benim hayat gailemi babanın koca bir topluma yaptıklarının kaydını tutmak oluşturuyor. Kimini paylaşabilirim seninle. Kemal Abi’mden başlayabilirim mesela. İşkence sırasında kafasına çakılan çivilerin izlerini göstermeden önce “ağlamadan bakabileceksen bak” demişti. Kemal Abi hâlâ ülkeye dönemiyor. Sabriye halam, askerler tarafından 23 yaşında öldürülen Özgüç Abimin mezarını bulunca faili meçhul olmayacak diye sevinmiş, öyle ki mezar açılıp da kardeşini içinde görünce bayılmış, kendi düşmüş. Enver Amcam var. İşkencede konuşsun diye boğazından kaynar sular dökülen, ömrünü sürgünde geçirmiş ama yine de mücadeleden vazgeçmemiş, gırtlak kanserinden ölen Enver Amcam. 20 yılını Diyarbakır Cezaevi’nde geçirmiş Hamit Abi var bir de. ‘Ölüm Koridoru’ diye bir kitap yazdı.

Esat Oktay Yıldıran ve ekibinin insanlara nasıl pislik ve fare yedirdiklerini, cinsel organlarından bağlayıp nasıl işkence ettiklerini, Kürt oldukları için gördükleri muameleleri öğrenmek için okumanı tavsiye ederim. Zira Diyarbakır’ı anlatmaya ne benim kelimelerim ne de zaman yeter. Pamuk Abla Mamak’a götürüldüğünde 17 yaşındaymış. Akkız Teyze onu yedi sene sonra Mamak’tan teslim aldığında 38 kilo olan Pamuk Yıldız… Veysel Güney’i unutmayayım. Yirmi dört yaşındaki Veysel’i asan cunta, hızını alamamış, cenazeyi ailesine bile teslim etmemiş. Güney ailesi 35 yıldır çocuklarının kemiklerini aramakta, tıpkı Kırbayır ailesi gibi. Erdal Eren, Ramazan Yukarıgöz, Necdet Adalı… tam 50 insanımız ipe gönderildi. Baban yıllar sonra büyük bir pişkinlikle “ellerim hiç titremedi” bile diyebildi. 80’lerdeki bu uygulamalar 90’larda doruğa ulaştı, öyle ki yakmadık, yıkmadık köy; işkence etmedik insan bırakılmadı doğuda. Faili meçhuller aldı başını gitti, asit kuyuları girdi literatürümüze.

senay-gurvit-e-acik-mektup-46788-1.

Doğru, bütün bu işkenceleri baban yapmadı, çocukların hepsini o asmadı. Zaten fiziki olarak her bir idamda orada olması, işkenceyi yönetmesi, katılması mümkün değildi. Zira binlerce insandan bahsediyoruz. Onun emirlerini yerine getirecek Raci Tetik’ler, Esat Oktay Yıldıran’lar, Ferit Ildırar’lar mevcuttu. Bulundukları her yeri cehenneme çevirmekte de üstlerine yoktu. Diğerlerinin de adı silinip gitmesin diye Devrimci 78’liler Derneği 1600 kişilik bir işkenceciler listesi hazırladı. Babanın mesai arkadaşlarını bilmek ve listeye göz atmak istersen dernekten isteyebilirsin. Bu listenin dışında bir de okulda öğrencisine işkence eden öğretmenleri, işkence raporu vermeyen doktorları, ihbar eden komşuları da unutmamak lazım tabii ki.

Haksızlık diyorsun, kendince haklısın. Dün babanın önünde el pençe divan duranlar; canhıraş alkışlayanlar bugün en cengâver darbe karşıtları oldular, babana söylemediklerini bırakmadılar. Dün babanın besleyip büyüttükleri, bugün nankörlükte sınır tanımıyorlar. Sanırım anlaştığımız tek nokta bu; 82 anayasasına sırtını dayamışların bugün darbeyi eleştirmeleri abesle iştigal değil de nedir? Hele de böyle bir adalet mekanizması içinde darbeden onların hesap sormayacağı gün gibi ortadayken. Öyle ya 82 Anayasası olmaksızın işçi sınıfı nasıl bastırılır, örgütlü mücadele nasıl yerle bir edilebilirdi ki? Burjuvazi o güne kadar ‘gülemiyor’ olmanın acısını son 35 senede fazlasıyla çıkardı, bugünün hegemonik tıkanıklığının da taşlarını döşedi. Cunta büyük işler yaptı evet, binlerce insanı akıl almayacak işkencelerden geçirmek, başka bir dünya hayal ettiler diye katletmek, binlercesini hiç bilmedikleri ülkelere mecbur kılmak, aileleri parçalamak, toplumu terörize etmek, sindirmek; topyekûn bir değişiklikle ekonomiyi dünya neoliberal sistemine entegre etmek, Özallar, Çillerler, Ağarlar, Erdoğanlar yaratmak, erkek egemenliğini, muhafazakarlığı körüklemek… Saymakla bitmez, iyisi mi burada keseyim. Bunlardan daha da iç yakanı, annelerine ve babalarına neden işkencenin binbir çeşidinin ve ölümün reva görüldüğünü sorgulayan, babanın adını sıkça anan bir nesil yarattı cunta. Yıllarca cenazelerin birini kaldıramadan diğerine koşan bir nesil.

“Tarih bir gün bu haksızlığı yazacak” demişsin. Bahsettiğin tarihi kim yazacak bilmiyoruz ama biz yukarıda bahsini ettiğim çocuklar, kadınlar ve erkekler bir tarih yazıyoruz. Yazıyoruz ki, bizden sonrakiler babanı kanlı bir cuntanın lideri, ülkeyi karanlığın en dibine sürükleyen kişi, bugünün mimarı olarak bilsin. Yazıyoruz ki, ne sen ne de bir başkası bir daha asla “babama haksızlık yapıldı” diyebilsin. Bütün bu saydıklarım, şikayet ettiğin bugünler ‘bir daha olsa yapmakta yine tereddüt etmeyecek’ babanın ve cuntanın eseri. Gurur duyabilirsin.