Sessizlikleriyle bütün bir sohbet

IRMAK ADA

Bazen kitap okumak, tam olarak kitap okuyormuşsunuz gibi hissettirmez size. Ellerinizde tuttuğunuz, kâğıttan mamul bir nesne değil de keyfi uzatılmış bir sofradaki leziz tatlara uzanan bir çataldır sanki. Bir yudumuyla ferahladığınız yahut dertlendiğiniz, her ne yönde olursa olsun bir duyguya kapıldığınız, boğazınızdan geçen sıvıya kalbinize akan bir ılıklığın eşlik ettiği bir içecektir. Bazen kitap okumak, size bir dost meclisindeymişsiniz de toprağın yağmuru içtiği gibi sohbeti özümsüyormuşsunuz gibi bir tat verir.

Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Selim İleri’nin yakın dönemde geçirdiği rahatsızlıkla, hastane ve hastane sonrası günlerde aklından geçenlerle, kısacası dopdolu bir ömürle hesaplaşma süreciyle başlayan ve okuru muazzam bir edebi yolculuğa çıkaran “Düşüşten Sonra” da işte o kitaplardan. Selim İleri ve Burcu Aktaş’ın karşılıklı sohbetiyle ilerliyor kitap. Okura çoğu zaman o sohbetin gerçekleştiği odanın bir köşesindeymiş gibi hissettiren, en uzağında kaldığında bile en fazla bir yaz akşamı açık kalmış pencerelerden tüller savrulurken yan komşunun balkon sohbetinden nasiplenen biri rolünü biçen samimiyette bir sohbet bu.

Kitabın alt başlığı, başlı başına bir şiir gibi. “birkaç kişi / gülümseyişleri / ağlayışları / sessizlikleri”. Nihayetinde bir sohbeti gerçek bir sohbet yapan yalnız sözcükler değil. En çok gülümseyişler, ağlayışlar ve bilhassa sessizlikler ruh katıyor bir sohbete. Bir de silinemeyen, önce başka türlü ifade edilip daha sonra “yani aslında demek istediğim”lerle yeniden biçimlendirilen sözler. İnsanı insan kılan tereddütler, birbiriyle çatışan, birbirini dönüştüren ifadeler, vazgeçişler… Hepsi var bu sohbette. Belki de bu yüzden bazen tüm bunlara bir kâğıt aracılığıyla tanık olduğunu unutarak konuşmaya müdahale etmek, bir düşünceye karşı çıkmak yahut desteklemek isterken buluyor kendini okur.

Uzun bir hastane sürecini ardında bırakan, ölüm fikrinin kendini hatırlattığı çoğu insanın yapacağı gibi, geride kalmış yılları, yaşanmış anıları bir bir zihninden geçirerek kendisiyle bir hesaplaşmaya girişen İleri, aklından ve kalbinden geçenleri hiç üzerini örtmeden hem Aktaş’la hem okurla paylaşıyor. Elbette izi sürülen ömür Selim İleri’ninki olunca, okur kendini Türk edebiyatının önemli simalarıyla dolu bir koridorda buluyor. Kitabın ilk yarısı ekseriyetle Selim İleri ve Burcu Aktaş’ın kendi ellerindeki parçaları birleştirerek İleri’nin rahatsızlandığı gecenin bir portresini oluşturmaya ve bu ani gelişmenin tetiklediği hayata ve yaşamın anlamına dair düşüncelere ayrılırken ilerleyen bölümler, Selim İleri’nin çok az kişide görülebilecek bir açık yüreklilikle yıllar boyunca edebiyat camiasının önemli isimleriyle yaşadığı dargınlıkların perde arkasına ve bir yandan da yakın dönem Türk edebiyatının bir değerlendirmesine ayrılmış. İnsanda okuduklarını tekrar okuma, gözden kaçırdıklarını bir an önce temin ederek bu açığı kapama arzusu uyandıran bölümler bunlar.

Everest Yayınları tarafından yayınlanan “Düşüşten Sonra”, okurun eline aldığı andan itibaren kopmayacağı sıcaklıkta bir sohbet.