Set çalışanları razı geldikleri çalışma düzenini; doğru iş planı ve çalışma disipliniyle dönüştürebilecek donanıma sahipler. İhtiyaçları olan şey sektör işverenlerinin karşısında örgütlenerek itiraz edebilecek cesaret ve ısrar.

Set işçileri de yaşamak istiyor

Sinem Derya Çetinkaya - Sendika Uzmanı

Pandemi koşullarında ikinci defa 1 Mayıs Birlik Mücadele Dayanışma Günü'ne doğru giderken ülkemizde çalışma hakları gasp edilen, düşük ücretlere mahkum, güvencesiz ve Covid-19 riski ile milyonlarca örgütsüz çalışanın oluşturduğu işçi yığınlarının bir parçasının, set çalışanlarının sorunları gözden kaçıyor.

Bilindiği gibi sinema televizyon sektörü pandeminin başından beri neredeyse hiç durmadan çalışılan ve üretilen bir sektör oldu. Virüsün nasıl bulaştığı tam netleşmemişken önlemler ve korunma prosedürleri her gün yeniden revize edilirken çalışması zaruri olmayan ve günde ortalama 15 saat çalışan set çalışanları bu fedakarlıkları için övgüler aldılar! Sendikalar ve meslek örgütleri bu duruma isyan edip; setlerin en azından iki hafta durdurulup neyin ne olduğunun anlaşılması ve buna göre de bir pandemide çalışma planının oluşturulması için sektör işverenlerine bir çağrı yaptı. Kolektif bir çalışmayla, sektördeki her çalışma birimine özel olarak değinen bir kılavuz hazırladılar. Bakanlıklar, işveren örgütleri, siyasi partiler, yerel yönetimler ile görüştüler. Bazı küçük destek paketlerine rağmen etkin ve yaygın bir çözümden bahsetmek mümkün olmadı. Televizyonlarda diziler ara vermeden yayınlanabilsin diye çalışmalar pandemi yokmuşçasına devam etti.


Dizi ihracatında ABD’den sonra dünya ikincisi olunmasına ve 2023 ihracat hedefinin 1 milyar dolar olduğu ifade edilmesine rağmen, bugüne kadar sektör çalışanlarının hangi koşullarda çalıştığı devlet otoritesi tarafından pandemi koşullarında dahi pek de umursanmadı. Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı ‘Sektörler İçin Çalışma Rehberleri’nde; üretimi durmadan devam eden sinema dizi ve reklam sektörünün adı dahi geçmedi. İşin doğası gereği maske takamayan oyuncularla, en az 100 -150 kişilik ekiplerle, uzun saatler çalışılan setlerden cılız da olsa yükselen aşı talebi, desteklerin yanında eleştirilere de hedef oldu.

Sorunlar magazin malzemesi yapıldı

Sağlık ve eğitim başta olmak üzere, kamu hizmeti ve üretimi devam etmek zorunda olan sektörler içinde olmayan yani çalışması mecburi olmayan sektörün çalışma koşullarına dair söz söyleyen ‘ünlülerin’ çeşitli mecralarda sarf ettikleri sözler bağlamından koparılarak, bir magazin öznesi haline getirildi.

Hayatın aklımıza gelebilecek her alanı set çalışanları için iş yeri olabiliyor ve kendine has risk ve tehlikelerini barındırıyor olsa da “Aman sanki zor şartlarda mı çalışıyorlar" eleştirisine de hedef olan sektör çalışanlarının ‘Yer altında çalışan madenciler veya döküm fabrikalarında çalışan işçiler kadar yoğun ve zor çalışma koşullarımız var’ dediklerini duymadık. Yoğun iş yetiştirme baskısı altında, günün ortalama 15 saati sürekli değişen risk ve tehlikelerle; madenler ve döküm fabrikaları da dahil olmak üzere çeşitli gerçek mekanlar da dahil olmak üzere kimyasallar, patlayıcılar, kesici aletlerle, yüksekte, su altında, akan trafikte vb. çalışan sektör çalışanları yalnızca kendi sorunlarını dile getirmeye ve görünür kılmaya çalıştılar.

İşin doğası gereği oyuncuların maske takamaması, bu kadar kalabalık ekiplerin iç içe, kapalı mekanlarda çalışması, insanların temas ettikleri diğer insanlar, yani çarpanları ile düşünüldüğünde ciddi bir halk sağlığı tehdidi oluşturuyor. Üstelik söz konusu sektör tüm teknik birimleri, oyuncu ve figürasyon ekipleri, ajansları ve kiralama şirketleri ile birlikte düşünüldüğünde belki 30-40 bin insanı ancak kapsıyordur ve ciddi bir planlama ve sakınılmayan maliyetlerle pekala sağlık ve güvenlik tedbirleri anlamında kontrol altına alınabilir.

Aşı talep etmek neden ayıplanıyor

Bugün setlerde düzenli bir biçimde yapıldığı iddia edilen PCR testlerine dair bile standartlar hâlâ ortaklaşabilmiş değil, kimi sette her gün kimi sette haftada bir gün test yapılıyor, günlük 50-150 TL yevmiye ile çalışan figürasyon ise “Dışarıda kendi imkanlarınla yaptır gel” denilerek teste tabi tutulmuyor! Onlarca dizi setinde, onlarca çalışan virüse yakalanıyor. Üstelik son haftalarda mutant virüs nedeniyle test sonuçlarında da ciddi bir karışıklık yaşanıyor. Somut olarak özellikle son günlerde hem ülke çapında hem de setler özelinde artık kontrolden çıkan vaka sayıları her şeyi ortaya koyuyor.

Diğer yandan ortada sahipsiz kalan çok haklı bir soru ve sitem de var; ülkede başta sağlık çalışanı ve eğitimciler olmak üzere fabrikalarda, AVM'lerde, plazalarda, atölyelerde lebaleb çalışan milyonlarca işçinin acilen aşılanması gerekiyor ve ekonomik olarak güvence altına alınarak bir tam kapanma planlanması gerekiyorken sinema televizyon ve reklam sektöründe çalışan işçiler, neden işçi olarak görülmüyor ve yekten bir kenara ayıklanıp, aşı talebini dile getirdiği için ayıplanıyor?

Eğlencenin ardında emek sömürüsü var

Sektör çalışanlarının ezici çoğunluğunun imzaladıkları tek taraflı sözleşmelerde çalışma şartları bakımından neredeyse köle olarak görüldükleri, kanuna aykırı olan ancak güç dengeleri nedeniyle karşı koyamadıkları; başta çalışma süreleri ve can güvenliklerinden kendileri mesul olsunlar, özlük hakları olmasın diye defter açıp fatura kesmeye zorlanarak esnaflık yaptırıldıkları için mi?

Bu büyük gösteri, spot ışıkları ve neşenin karanlık tarafında hukuksuz bir emek sömürüsü var. Üstelik kurumsal şirketlerde yürütülen “biz bir aileyiz” aidiyet algısının farkı bir çeşidini “kocaman bir aileyiz, eğleniyoruz bir de para kazanıyoruz” manipülasyonu ile bu düzen makyajlanıp emek değersizleşiyor.

Herkesin üzerine sorumluluk düşüyor

Sosyal güvenlik sorunu, uzun çalışma süreleri, güvencesizlik, özlük haklarından yoksunluk, ödeme sorunları, taciz ve mobbing, telif hakkı gaspı, yaşlılıkta yoksulluk… Sorunun çözümü muhakkak ki bugünden yarına olmayacak, ancak kazançlarından bağımsız olarak çalışanların hak mücadelesini yürüten öz örgütlerin de yan yana gelmesi gerektiği, sözün ve eylemin bu şekilde yükseltilmesi gerektiği ortada… Sektörün yüzde 5-10 oranını ancak temsil eden yüksek kazançlı oyuncular, yönetmenler, ekip şefleri vb. pozisyondakiler, kişisel açıklamalardan ziyade kurumların çatısı altında haklı, ortak ve asgari talepleri dile getirmeli. Bir yerden başlamak gerekiyorsa herkesin üzerine bir parça sorumluluk düşüyor. Aşağıdan yukarıya talepler dile getirilirken, yukarıdan aşağıya da örneğin “Ben haftanın 5 günü 12 saatten fazla çalışmam" diyebilecek pazarlık gücündeki oyuncunun veya yönetmenin “Ben bir kişinin bile kanuni sınırların dışında sigortasız çalıştırıldığı yerde çalışmam” diyebileceği günlere gelmek gerekiyor.

Tüm bunlara karşı çare örgütlülük

Hukuksuz, tek taraflı kölelik sözleşmelerinin yerini güvenceli, sağlıklı ve güvenli işlerde çalışmayı garantileyen tip sözleşmeler için atılacak ilk adım sendikalarda ve meslek örgütlerinde örgütlenmek olmalı. Arzu edilen dönüşümü gerçekleştirmek için bugün ihtiyaç duyulan tek şey bu örgütlenmeye inanmak ve güç vermek. Bu küçük ama etkili güç, sermayesi büyük sektörün tespit edilmiş ve yıllardır dile getirilen tüm sorunları çözebilir. Çünkü bu sektörde çalışanlar razı geldikleri bu çalışma düzenini; doğru iş planı ve çalışma disiplini ile dönüştürebilecek donanıma sahipler. İhtiyaçları olan tek şey tüm bu planlama ve organizasyon için başta maliyetten kaçınan sektör işverenlerinin karşısında örgütlenerek itiraz edebilecek cesaret ve ısrar. Üstelik sektör çalışanları bugün yalnızca maruz kaldıkları koşulları değiştirmek, insan onuruna yakışır şekilde çalışmak, mesleklerine saygı duymak ve saygınlık kazandırmak için değil, dün setlerde çalışırken hayatını kaybeden, sakat kalan meslektaşlarının hakkı ve anısı için de bunu yapmak mecburiyetini hissetmeliler.