İrem Az Türkiye’de bu yıl 27. kez düzenlenen Onur Haftası, yasaklara karşı ‘Ekonomi ne ayol?’ diyerek devam ediyor. Boysan’ın Evi’nin ve LADEG+ LGBTIQ+ Aile ve Yakınları Destek Grubu’nun kurucusu ve aktivisti olan Sema Yakar’la konuştuk. 62 yaşında olan ve Sema Yakar, oğlu Boysan Yakar’ın eşcinsel olduğunu öğrendikten bir süre sonra aktivizme adım attığını söylüyor. 10 […]

Sevgi ve bilgi korkuyu yeniyor
İrem Az

Türkiye’de bu yıl 27. kez düzenlenen Onur Haftası, yasaklara karşı ‘Ekonomi ne ayol?’ diyerek devam ediyor. Boysan’ın Evi’nin ve LADEG+ LGBTIQ+ Aile ve Yakınları Destek Grubu’nun kurucusu ve aktivisti olan Sema Yakar’la konuştuk. 62 yaşında olan ve Sema Yakar, oğlu Boysan Yakar’ın eşcinsel olduğunu öğrendikten bir süre sonra aktivizme adım attığını söylüyor.

10 seneyi aşkın bir süredir devam eden aktivizm hayatında, bir LGBTI+ çocuğun/gencin/yetişkinin açılma sürecinde genelde annelerin ve ailedeki diğer kadınların, açılan aile üyesinden öğrenmek konusunda daha hızlı ve tüm aile için kolaylaştırıcı olduğunu ifade ediyor. 2015’te oğlunun ve arkadaşları Zeliş Deniz ve Mert Serçe’nin bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmesinin ardından açtıkları Boysan’ın Evi, Haziran 2016’dan LGBTİ+ bireylerle ilgili ya da sosyal adalete dair başka konularda çalışan STK ve toplulukların etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Mekânın genç aktivistlerinden biri “Sema Anne bizim hareketimiz için istikrarın ve umudun simgesi, Sema Anne’yle vakit geçiren LGBTİ+’lar onda koşulsuz seven ve destekleyen ‘aile’yi görüyorlar” derken, bir diğeri “Boysan’ın Evi birlikte olmanın gücünü tüm yıl hissetmemizi sağlayan bir hafıza mekânı, böyle güvenli alanlara sahip olmamız çok kıymetli” diyor.

Sema Yakar yaşadıklarını şöyle anlatıyor “O zamanlar çok kalıpları, önyargıları olan; toplumun bana öğrettiği bir bakış açım vardı. Hep dışarının bakışıyla kendimi değerlendirir, öyle yaşardım. Bunun farkında değildim.” Yakar sözlerini şöyle sürdürüyor:

LGBTİ+ bir çocuğun ailesi olmak…

Oğlumun yönelimini öğrendikten sonra onu ne kadar koşullu sevdiğimi anladım. O dönemde ‘neden benim çocuğum, el alem ne der, biz aslında onu çok iyi yetiştiriyorduk, bu olamaz’ gibi duygularla mücadele ettim. Fakat gerçek öyle değilmiş. Hem toplumdan hem ailemden, söylenmese bile ‘onu yaparsan, şu okulu kazanırsan, evlenirsen daha çok severim’ mesajı vardı hep. Oğlumu koşullu sevdiğimi ve diğer insanlara da koşullu baktığımı fark ettikten sonra, çocuğumu koşulsuz sevmeyi seçtim.”

Boysan’ın Evi’nin açılmasını serüvenine anlatan Yakar, “2015 yılında Boysan’ı bir trafik kazasında, iki arkadaşıyla birlikte kaybettik. Kaybedince darmaduman olduk. LGBTİ+ hareketinin içinde homofobi ve transfobi nedeniyle intiharlar yaşanıyor ya da çocuklarımız öldürülüyor ama böyle bir kaza sadece bizi değil, tüm çevresini yıktı. Sonra Boysan’ın yaşadığı evi böyle bir mekâna dönüştürme kararı aldık. Biz onun biyolojik ailesiyiz ama onun seçilmiş bir ailesi de vardı ve geleni gideni çoktu. Haziran 2016’dan beri de çalışmaya, etkinlikler düzenlemeye ve STK’ların ve toplulukların etkinliklerine ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Gönüllü ekibimizle, tamamen sevgi ve dayanışmayla ilerliyoruz. Ailelerinin sevgisinden mahrum bırakılmış ya da bırakılmamış bütün LGBTİ+’ların, ‘burada kendimiz gibi hissediyoruz, evde hissediyoruz’ dediği bir mekân” diye konuştu.

Aileler olarak bir araya gelmenin kendilerini güçlendirdiğini söyleyen Yakar “Önce biz aileler olarak birbirimize çok iyi geldik. Sonra Can Candan’ın çektiği Benim Çocuğum belgeseliyle birlikte dışarıya tam açıldık. LİSTAG Aile Grubu 2008’de kurulmuştu ama filmle beraber duyulduk. Ondan sonra dünyayı gezdik, Anadolu’yu dolaştık. Homofobiye ve transfobiye karşı doğru bilgiyi aktarmaktı bütün çabamız. Çünkü bizler de o toplumdan geldik” dedi.

Çember daralsa da mücadele ediyoruz

Bir de Boysan’ın Evi’nin çatısı altında aile grubu da oluşturduklarını vurgulayan Yakar,  “LADEG+ LGBTİQ+ Aile ve Yakınları Destek Grubu’nu kurduk. Farkındalık yaratmak için çalışmalar yürütüyoruz. Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Merkezi’nin (CETAD) gönüllü doktorlarıyla toplantılar alıyoruz. Yeni aileler kendilerine yabancı, yepyeni bir ortam ve duyguyu tanımaya çalışırken birbirimize destek oluyor, deneyim aktarımı yapıyoruz” şeklinde konuştu.